Translate.vc / Spanish → Turkish / Còmo
Còmo translate Turkish
241 parallel translation
- ¿ Còmo está, Jeffrey?
- Nasılsın Jeffrey?
¿ Còmo se llama él?
Adamın adı ne?
¿ "Còmo se llama él"?
Adamın mı?
¿ Còmo va la guerra en su oficina?
Bürodaki savaş ne âlemde?
¿ Còmo has podido quedarte mirándome como si fuera Henry?
Karşımda dikilip bana nasıl Henry diyebilirsin?
Còmo se puede estar enfadado en un día como hoy.
Böyle bir günde insan nasıl kızgın olabilir?
Cuando dos personas se han amado tanto, ¿ còmo no darse cuenta?
İki insan birbirini sevdiğinde bunu anlamaz mıyım?
- Claro que no. ¿ Còmo podría?
- Tabii ki hayır. Olur mu öyle şey?
¿ Còmo puede estar tan contento en un momento así?
Böyle bir zamanda nasıl bu kadar neşeli olabiliyorsunuz?
¿ Còmo cruzará la frontera sin automóvil ni visado?
Otomobilsiz ve vizesiz sınırı nasıl geçeceksiniz?
- ¿ Y còmo quiere que lo haga?
- Nereden almamı önerirsiniz?
¿ Còmo puedes hacerme esa pregunta?
Nasıl böyle bir şey sorarsın?
¿ Còmo la ha conseguido?
Benzin bulmayı nasıl becerdiniz?
¿ Còmo iba a conocer al coronel Prokoszny?
Albay Prokoszny'yi nereden tanıyabilirim ki?
¿ Còmo se llama?
Senin ismin ne?
- ¿ Còmo se llama?
- Senin adın ne?
- ¿ Còmo va a llegar a Hendaya?
- Ama Hendaye'a nasıl gideceksin?
No sé còmo agradecérselo, querida señorita.
Size nasıl teşekkür ederim, bilemiyorum sevgili bayan.
Pero, ¿ còmo voy a decirles lo que no sé?
Ama bilmiyorsam nasıl anlatabilirim?
¿ Còmo vamos a hacerlo?
Nasıl yapacağız?
¿ Còmo...?
Nasıl...
¿ Còmo se atreve a detenerme así?
Ne cüretle beni bu şekilde durdurursunuz?
- Hola, doc. - ¿ Còmo està Ud.?
- Merhaba doktor. - Nasılsınız?
- ¿ Còmo se iniciò el rumor?
- Söylentiyi kim başlatmış?
¿ Còmo la llevo?
Nasıl taşıyacağım?
- ¿ Còmo se llama, soldado?
- Adın ne asker?
¿ Còmo le digo que nos han invadido unos europeos del s. XV?
Ama 15. yüzyıl Avrupalılarınca işgal edildiğimizi başkana nasıl söylerim?
¿ Còmo le digo que perdimos la guerra?
Savaşı kaybettiğimizi nasıl söyleyeceğim?
¿ Còmo le explico eso al presidente?
Bunu başkana nasıl söylerim?
¿ Pero còmo verá la historia que un país de gran tamaño ataque al màs pequeño del mundo?
Ama tarih, bizim gibi büyük bir ülkenin dünyanın en küçük ülkesine saldırdığını yazmalı mı?
¿ Còmo olvidarle?
Nasıl unutabilirim?
¿ Còmo se atreve a entrar estando yo en este miserable barril?
Ben bu berbat varile tıkılıp kalmışken içeri nasıl girersin?
- ¿ Còmo està la bomba?
- Bomba nasıl?
¿ Còmo puede regresar?
Geri nasıl gidebilir?
- ¿ Còmo lo sabes?
- Bunu sana kim dedi?
¿ Còmo osa desobedeceros?
O adam size nasıl itaat etmez!
¿ Còmo podéis tramar contra Gulliver?
Gulliver'a nasıl komplo kurarsınız?
- ¿ Còmo dices que te llamas, querida?
- Adın ne demiştin canım?
- ¿ Còmo estàs?
- Memnun oldum.
¡ Còmo te agitaba el fuego de la pasiòn!
Tutku ateşi seni nasıl canlandırmıştı!
¿ Has visto còmo besa a su esposa?
Karısını nasıl öptüğünü gördünüz mü?
¿ Còmo podemos soportarlo?
Buna nasıl dayanırız?
¿ Còmo podemos vivir con este temor?
Bu korkuyla nasıl yaşarız?
Pero sé còmo sufrir pérdidas con discreción.
Ama kaybımın yasını sessiz sedasız tutacak kadar tecrübeliyim.
¿ Còmo es que os encontrasteis?
Nasıl karşılaştınız?
¿ Còmo puedes ser tan agresivo en tu trabajo... y tan dulce conmigo?
Nasıl işine karşı bu kadar saldırgan olup da... bana karşı böyle yumuşak olabiliyorsun?
¿ Còmo iba a avisarle sobre los días extra?
Fazla kullanacağını sana nasıl bildirecekti?
Quiero ver còmo el consejero se come su propio vómito.
Müşavir beyin tükürdüğünü yaladığı günü görecek kadar yaşamak istiyorum.
- Y ¿ còmo conoce su nombre en clave?
- Öyleyse kod adını nasıl biliyorsunuz?
- ¿ Puedo ver còmo le haces brujo? - No le haré brujo.
- Büyücü yapışını izleyebilir miyim?
- ¿ Puedo ver còmo le haces brujo?
- Onu büyücü yapmayacağım. - Büyücü yapışını izleyebilir miyim?