Translate.vc / Spanish → Turkish / Daré
Daré translate Turkish
19,401 parallel translation
Protegeré su espalda, mantendré su consejo y daré mi vida por la de usted de ser necesario.
Sırtınızda kalkan olacak, sırlarınızı saklayacağım ve gerekirse sizin için hayatımı vereceğim.
Lo discutiremos entre nosotros y le daré una respuesta.
Aramızda tartışıp size bir yanıtla döneceğiz.
Le daré todo lo que tengo toda las pruebas en su contra, legales e ilegales y el modo en que pudo ocultar toda la mierda que hizo.
Anlaşma yapacağız. Sana elimdeki her şeyi vereceğim. Seninle ilgili, yasal veya yasal olmayan tüm kanıtları vereceğim.
Daré un vistazo.
Etrafına bakacağım.
¡ Me bajaré y te daré un escarmiento!
Buradan çıkıp kıçına tekmeyi basacağım!
Te daré un consejito, blanquito.
Bu yüzden küçük bir tavsiye vereceğim, beyaz çocuk.
Sí, les daré a los chicos el mas horrible sueño de desesperación.
Evet, onlara her zaman en korkunç rüyaları veririm.
Te daré un puñetazo en la cara. ¿ Qué?
- Yüzünün ortasına bir tane patlatacağım.
Te daré 3 meses de alquiler. Pero primero tengo que ver el lugar.
Tamam, 3 aylık kiranı vereyim ama önce evi göreceğim.
Le daré los detalles a Richard.
Richard'a partinin detaylarını anlatırım.
Te daré un premio por eso.
Bunun için ödül almalısınız.
Demuéstrame que te llamas Estrella y te lo daré.
İsminin Star olduğunu kanıtla, sana bunu vereceğim.
Te daré $ 500 si pasas un rato conmigo esta noche.
Bu gece benimle takılman için sana 500 dolar veririm.
- Le daré $ 100.
- 100 dolar veririm.
Te daré tu inteligencia sobre Bucarest.
- Bana Bükreş'teki bilgilerini ver, dostum.
Tengo preguntas adicionales que le daré por escrito.
Teşekkürler. Bu noktada size ek olarak vereceğim yazılı sorular olacak.
Si no puede esperar, y empiezo a perderla, le daré una descarga.
Bekleyemezsen, seni kaybetmeye başlarsam, sana vuracağım.
Walter, dile a la prensa que daré un aviso urgente en el Jardín de las Rosas.
Walter, basına Rose Garden'da büyük bir beyanda bulunacağımızı söyle.
Ahora daré unos minutos para responder unas preguntas.
Sanırım artık, varsa sorularınızı yanıtlayabilirim, ee...
- Te daré una pista.
- Sana bir ipucu vereyim.
Daré un vistazo.
Ben etrafa bakacağım.
Le daré mi número personal.
Size telefon numaramı vereceğim
Sólo te daré el cheque.
Haber vereyim dedim.
Te daré un examen dental gratis.
Sana beleş bir diş muayenesi yapacağım.
- Le daré en la cabeza.
- Tam kafasından.
Por la memoria de la amistad, que alguna vez tuve por ti, que ahora has matado como lo hiciste con mi jefe... Te daré dos horas, y luego condenaré tu alma al infierno.
Şu anda şefimi öldürdüğünün kesin olduğu kadar bir zamanlar seninle kesin olan dostluğun hatırına sana iki saat vereceğim ve sonra da ruhunu cehenneme mahkûm edeceğim.
Les daré un puerto seguro. Y me libraré de esa nave por ustedes.
Sığınacağınız bir liman verip sizin için şu gemiden kurtulacağım.
Vale, enfoquémonos en el banquete que daré mañana por la noche para persuadir a los inversores locales.
Dikkatimizi, yarın gece, yerel sermayecileri ayartmak için vereceğim şölene verelim.
Sabes, te daré una cosa.
Hakkını vermeliyim.
Solo te daré un beso.
Bir kere öpeceğim sadece.
- Te daré dinero.
- Para vereyim. - Koy onu cebine.
Te daré café.
Kahve alsana.
Pero pronto tendré una- - Una cita en Bucarest. Te daré allí tu regalo.
Ama gelecek hafta Bükreş'te toplantım var.
Le daré una dirección.
Bir adres vereceğim.
Te daré una oportunidad.
Sana bir şans daha vereyim mi?
No bajes el escudo o te daré en la cabeza.
Kalkanını düşürme, yoksa kafanı çan gibi çalarım.
Te daré el margen, dos a uno.
- Yapma, 10 kağıt. İpucu veriyorum, ikiye bir.
Les daré una oportunidad.
Size bir çıkış yolu sunuyorum. Tamam mı?
Dame un arma. Se la daré, pero no la pondré en el frente.
Sana silah veririm ama ön tarafı falan tutmayacaksın.
Si quieres brazo de gitano, Arthur, Yo te daré brazo de gitano.
Eğer şeftali istiyorsan bende de var Arthur.
Daré una charla al pelotón en la patrulla, sobre el esfuerzo, determinación, y el esfuerzo, para tratar de inspirarlos de alguna manera, tal vez.
Askerlere devriye hakkında brifing verip kararlılıklarını pekiştireceğim ve belki de bir bakıma onlara ilham vermeye gayret edeceğim.
Pero Dios me ayude, Arthur Wilson, te amo, y no me daré por vencida sin luchar.
Ama yemin olsun ki Arthur Wilson, seni seviyorum ve kolay pes etmeyeceğim.
Les daré algo que les hará tener temor de Dios.
İçlerine Tanrı korkusu aşılayacak bir şey vereceğim onlara.
Te daré mil.
Sana şimdi bir binlik vereceğim.
Incluso te daré una bolsa de plata para ayudarte a comenzar de nuevo.
Yeniden başlamanız için bir çuval dolusu gümüş bile vereceğim.
Si ustedes lo hacen, les daré a New Jack como gesto de respeto.
Bunu yaparsanız ben de Yeni Jack'i saygımın temsili olarak size vereyim.
Te daré mi maldito rolex si vas por el maletín ahora.
Hemen çantayı almaya gidersen sana lanet Rolex'imi veririm.
Te daré un poco de material.
Ben sana malzeme veririm.
- De acuerdo, ahora dices eso, pero si aquí conoces a tu esposo, daré el discurso en tu boda.
- Tamam, şimdi böyle söylüyorsun ama kocanla burada tanışırsan düğünde konuşma yaparım.
Daré nombres y fechas.
Herkesi ifşa edebilirim.
¡ Te daré un tiro!
Seni vururum bak.