Translate.vc / Spanish → Turkish / Daya
Daya translate Turkish
526 parallel translation
Pon el cañón sobre tu sien y dispara.
Namluyu şakağına daya ve tetiği çek.
Ahora métetelo en la boca y chupa toda la sangre.
Şimdi bunu ağzına daya ve kanı em.
Póntelo en la oreja. - Acércate más, madre.
Kulağına iyice daya, York Ana.
Apoya el hombro contra la puerta.
Omzunu kapıya daya.
Inclínate sobre él Apoya la barbilla
Yerleştir onu Çeneni üzerine daya
Los he oído mejores.
- Daya iyi gruplar dinlemişliğim oldu.
Ponlo de lado.
Onun yanına daya.
Mucho mejor, gracias.
Daya iyi, teşekkürler.
Dime, Daya. ¿ Lo crees?
Söyle bana Daya. Sen inanıyor musun?
Escucha, Daya.
dinle, Daya.
Sólo dí no una vez, Daya. No necesito nada más.
Hayır de bir kez Daya, Başka hiçbir şeye ihtiyacım yok.
Nos fugaremos, Daya.
Kaçacağız, Daya.
Vamos. Vamos, Daya.
Hadi, hadi Daya.
Vamos, Daya.
Hadi, Daya.
¿ También tú te has vuelto loca, Daya?
Sen de mi aklını yitirdin, Daya?
Escucha, Daya.
Dinle, Daya.
¿ Lo has olvidado todo, Daya?
Her şeyi mi unuttun, Daya?
No sería capaz de vivir sin tí, Daya.
Sensiz yaşayamam ben Daya.
Escucha, Daya.
Dinle Daya.
Vamos Daya.
Hadi Daya.
Vamos, Daya.
Hadi Daya.
No llores, Daya.
Ağlama Daya.
- ¡ Daya!
Daya!
¡ Daya!
Daya!
¿ A dónde tienes que ir, Daya?
Nereye gitmen gerek Daya?
Vamos, querido, descansa tu cabeza en mi pecho.
Gel tatlım, kafanı göğüslerime daya.
Asi que no pasaba mucho tiempo sin que le diesen una paliza.
Böylece her yıl, büyük babam Lukas, bir yerlerde daya yiyecekti.
Porque como la variedad negra... necesitan que las cuiden y las alimenten... y las cultiven... y todo eso lleva tiempo.
Çünkü siyahlar gibi bakıma, gıdaya ve terbiyeye ihtiyaçları vardır. Ve bu da zaman alır.
Pon tu rostro junto al mío.
Yüzünü benim yüzüme daya.
Pon tu oído a esa cosa
Kulağını şuraya daya.
Acerca tu oído a mi tronco para que oigas mi corazón latiendo.
Kulağını gövdeme daya, kalbimin atışını dinle.
¿ Que pasa, hombre?
- Sorun ne? Ne oluyor ya? - Ellerini duvara daya.
Cuando se trataba de comida, cada hombre estaba solo.
İş gıdaya geldiği zaman, herkes kendisinin erkeği oldu.
Toma, apúntale.
Al, silahı kafasına daya.
Mi abuela lo llamaba Ángel Yasnova daya que significa el ángel del día más radiante.
Büyükannem ona şöyle derdi - Anlamı... "En güzel günün meleği."
Tráigala y apóyela en el ventanal del salón, para entrar por el primer piso.
Onu buraya getir ve yukarıdaki büyük pencereye daya. Böylece üst kısımdan içeri girebilirsin...
Espero verla en el fuerte Lowell en circunstancias más felices.
Umarım ki, kalede daya iyi şartlar altında yeniden karşılaşırız.
Los pies contra una pared y la espalda contra la otra.
Bir duvara ayaklarını, öbürüne sırtını daya.
Sudoeste...
Güney-batıdaya doğru ha.
"¡ No se mueva!" Tienes un susto de muerte. "¡ Ponga las manos contra la pared!"
Ölesiye kοrkarsιn. "Εllerini duνara daya."
sostenlo con tu hombro porque patea fuerte.
Omzuna daya, çünkü çok pis teper.
presiona y mueve el pestillo hacia adelante ahora sube el arma, contra tu hombro
Bastır ve mandalı ittir. Sonra silahı kaldır, omzuna daya.
"Si ella no encuentra la resignación, la mejor fuerza para ella es la muerte"
Kendini aşka adayamazsa, ölse daya iyi olur.
De ahí es que tienen su nombre : "Daya Kensana".
Adını böyle almış Daya Kensana
- Daya significa "río arriba".
Daya kaynaktan gelen akıntı demek
Pon tu pie en el estómago, luego retrocede y bájate.
Ayağını karnıma daya, geriye doğru çekil, eğil.
¡ Arriba las manos!
Ellerini kaldır! Şu direğe daya!
Si arrimas el oído a un árbol y te quedas así un rato al final, oyes un ruido...
Kulağını bir ağaca daya ve dinle.
Contra la pared.
Duvara dön! Eller yukarıda, daya duvara!
Recuerda, los pies firmes.
Unutma, ayaklarını sabit tut, silahı omzuna daya, nişan al,
Apúntale al oficial para que sepa dónde estás.
- O silahı memura daya.