Translate.vc / Spanish → Turkish / Direcciön
Direcciön translate Turkish
388 parallel translation
Me pedorreo en tu direcciön.
Topunuzun üzerine osurayım.
Una vez más, me sueno la nariz en vuestra direcciön,
Üstünüze sümküreyim.
Deje su direccion.
Adresini bırak.
No tengo direccion.
Benim bir adresim yok.
Si, ¿ Me puede decir la direccion de la Señora?
- Bayanın adresini istiyorum.
digame a mí esa noticia importante yo no puedo darle la direccion de la Señora
Adresini veremem.
DIRECCION : ASILO BROOKS MEMORIAL
Oyun oynamak ve kitap okumanın haricinde neler yaparsın?
Nunca en su vida ha tomado esa direccion.
Bu onun yaşamı boyunca hiç çekilmediği bir yön.
Cierta vez un ladron puso sus manos en mi bolsillo, la serpiente se confundio y mordio en la direccion incorrecta.
Bir keresinde, hırsızın biri elini cebime atmışken,... yılanın kafası karıştı ve yanlış yöne saldırdı.
Ya me darás su direccion.
Bana onun adresini ver.
Comí con ella este domingo. Ha cambiado de direccion :
Geçen pazar birlikte yemek yedik.
- Jean-Val me dió su direccion.
- Adresinizi Jean-Val verdi. Alçak herif!
El informe que vino decia que habia un asesinato, en tal direccion, Recien me acabo de dar cuenta de que es la casa de Ballon
Hayır. Rapor geldiğinde bir iki detay vardı
Afirmativo. Tres f4f dei noreste direccion sudoeste.
Kontroldeyiz, üç F4F kuzeydogudan...
Pequeño avion de entrenamiento direccion sudoeste...
Kuzeydogudan güneybatiya yol alan küçük egitim uçagi...
Coioco ios batallones en ia direccion correcta y ataco.
Taburunu yönlendirdi ve açildi.
Buques de guerra direccion sur, alejandose dei cabo titan.
Savas gemileri güneye, Cape Titan'dan uzaga ilerliyor.
direccion... de acuerdo, pasemeio.
Belirt. Anlasildi, ver.
- Aqui direccion...
- Bu plan...
Te necesitan en direccion.
Planda isteniyorsun.
LA PERSECUCION Y EL ASESINATO DE JEAN-PAUL MARAT DEL MANICOMIO DE CHARENTON BAJO LA DIRECCION DEL MARQUES DE SADE
MARKİ DE SADE YÖNETİMİNDE, CHARENTON AKIL HASTANESİ SAKİNLERİNİN CANLANDIRMASIYLA JEAN-PAUL MARAT'NIN ÇEKTİĞİ EZİYET VE UĞRADIĞI SUİKAST
Este es el momento para escribir, la direccion que tomará la tormenta
Herkes için de çok zor olacak.
Mi direccion es El 17, de la calle Parc.
Evim 17 numara, Park Sokağı.
Aqui no tenemos direccion
Buranın adresi yok ki.
Pero no hay direccion aqui
Ama buranın adresi falan yok.
Mi direccion esta ahi
Adres arka tarafında.
Tengo su direccion y se que tiene mujer y un hijo.
Bende adresiniz var, ayrıca eşiniz ve çocuğunuzun olduğunu biliyorum.
En este sitio tuvimos que cambiar de direccion
Bu noktada yine yönümüzü değiştireceğiz.
Creo que tengo su direccion en un cacho de papel dentro de un viejo zapato en mi cuarto
Büromdaki eski bir ayakkabının içindeki bir kağıt parçasında... adresinin yazılı olması lazım.
Ya no estaba en esa direccion
Evde yoktu.
Es todo o nada, hasta que consigamos su nombre y direccion.
Kimliğini ve adresini bulana kadar ya hep ya hiç George.
- ¿ Cual es su direccion?
- Adresini verir misiniz lütfen?
Todo se enviara a su nueva direccion.
Öteki şeylerle, gramofon vb. ile de ilgileneceğim. Hepsi yeni adresinize yönlendirildi.
Bueno, en qué direccion quieres ir?
Pekala, hangi yöne gitmek istiyorsun?
Van en direccion a Cable Junction.
Akıntıyla Cable Junction'a gidiyorlar.
- Vamos en buena direccion.
- Hani tam adaya gidiyorduk? - Artık gidemiyoruz.
¿ Por que no miras en esta direccion? !
- Neden bu tarafa bakmıyorsun?
Van en direccion sudoeste, y tienen problemas.
Guneybatiya dogru gidiyorIar, ama basIari beIada.
Sistema de direccion activado.
İşaret cihazı çalıştı.
- Yo tengo la direccion de ese café.
- Bir uyuşturucu kafesi adresi var bende.
Bus 91, direccion Nueva York, saliendo ahora.
New York yönünde yola çıkan 91 no'lu otobüs kalkmak üzeredir.
Tengo un telefono, pero no tengo la direccion.
- Carlos. Telefonu yok, ama adresi var.
Ustedes tres salgan en esa direccion y yo sacare fuera al camarada.
Üçünüz birlikte çıkın, ben Yeung'u bir şekilde alırım.
- Conoces su direccion?
- Adresini biliyor musunuz?
Nadie conoce a alguien con ese nombre o su direccion.
Burada kimse ötekinin adını ve nerede oturduğunu bilmez.
Fuimos afortunados que los de inteligencia lograron obtener su direccion.
Yinede şanslı sayılırız, haber alma bölümümüz adresi kaydetmiş durumda.
Le puedo dar la direccion si quiere...
İsterseniz adresini verebilirim.
Encuentre esa direccion
Burayı bul. İşte adres.
- Mira el tablero, el viento sopla en nuestra direccion.
Tabelaya bak. Her şey istediğimiz gibi gidiyor. Ben bunu sormadım.
entonces veras pegandole a la pelota cambiaste completamente la direccion de tu vida
O topa vurmak hayatını yepyeni bir yönde değiştirdi.
Si, seguro muchas veces y despues elegiste tomar una direccion o la otra?
Tabii, pek çok kez. Sonra bir şey yüzünden, birini değil ötekini seçtin.