Translate.vc / Spanish → Turkish / Doughnut
Doughnut translate Turkish
42 parallel translation
Eres el hueco en el buñuelo y, cuando se va el buñuelo, ya no hay hueco.
Bir doughnut deliğinde yaşıyorsun ve doughnut gittiği zaman delik kalmıyor.
Yo, la señorita Agnes DiPesto y J.B. Harland.
- Müfettiş Doughnut kitapları yazan bu muydu. - Hayır "Müfettiş Dumais." Ben, Bayan Agnes Dipesto ve J.B. Harland.
Comida de lo más equilibrada : Café, hamburguesa, patatas fritas y donuts.
Hem de mükemmel sağlıklı bir yemek Hamburger, patates, kahve ve doughnut.
Asegúrate que no le toque ninguna dona.
Bir daha doughnut * almasına izin vermeyin.
Intenta estar encerrado en uno de ésos no pude comer una rosquilla como en dos años.
O bebeklerden bir tane elde etmeye çalışıyordum. İki yıl doughnut'a bakamadım. ( lokma benzeri bir tatlı )
Ward y Van Zuylen, vigilad la Tierra de los Donuts.
Millet. Ward ve Van Zuylen, Doughnut Land'i gözleyeceksiniz.
¿ Sí? ¿ Te gusta comer donas?
Doughnut yemeyi sever misin?
"Son sus donuts."
"It is their doughnut. ( Bu onların çöreği )"
"Ellos son los tipos de los donuts."
"They're the doughnut people. ( Onlar çörek insanlar )"
Sólo queda una.
Bir tane Doughnut kalmıştı.
Ponemos la rosquilla en el núcleo del reactor la exponemos a radiación, y aumentará de tamaño.
Bu son Doughnut'ı reaktör çekirdeğine koyup radyasyona maruz bırakıyoruz. Ve kocaman oluyor.
Eso sería 63 centavos por una Dona... y cerca de, 50 dólares por la recolección.
Dinle, doughnut için 63 sent ve hatırlamam için de 50 papel.
André, puedes comer todas las donas que quieras.
André, şimdi istediğin kadar doughnut alabilirsin. Evet.
Quiero comer pasteles redondos y donas.
Tekerlek keklerle doughnut yemek ve demirden bir şaryo istiyorum.
- ¿ Vives en una mansión... -... y vas a comprarme un dónut?
Bir malikânede yaşıyorsun ve bana doughnut mı ısmarlayacaksın?
- ¿ Cómo que no hay donuts en la salita?
Neden dinlenme odasında hiç doughnut yok?
Que haya café y donuts para cien.
Yüz kişilik kahve ve doughnut olsun.
He traído unos mantecados que se deshacen en el paladar.
tabi ki, Doughnut var. Yerken geberirsin.
Si es el único vicio que tengo.
Doughnut'a dayanamıyorum.
¿ Quién crees que hacía los barquillos y nos los ponía en un Tupperware, uno para ti, y otro para mí?
Bu doughnut'ları kim yaptı, teyzemizin çantasını kim getirdi sanıyorsun?
Yo no. Yo me como una rosquilla.
- Bir doughnut yerim ben.
Douglas... ¿ te gustan los donuts?
Doughnut sever misin Douglas?
No. Son bolitas de los donuts.
Hayır.Doughnut parçaları.
Te traje esto.
Evet. Sana doughnut getirdim.
Son rosquillas. Son de la tienda de rosquillas.
Doughnut dükkanından aldım.
Rosquillas no.
Doughnut yok.
Vamos a Dunkin'Donuts a planearla.
Bir plan bulmak için doughnut dükkânında buluşacağız.
Las enfermeras están en Dunkin'Donuts planeando un golpe maestro.
Hemşire kardeşlerin doughnut dükkânında bir tür darbe planı yapıyor.
Doughnut.
Hiç!
A quemar las rosquillas y quizá hasta a hablar con los demás.
Doughnut'ların bir kısmını eritir ve belki bir iki insanla konuşursunuz.
Viejo, alguien tendría que darle un dónut a esa chica.
İşe bak, birileri bu kıza donut ( doughnut ) vermiş.
Sí... un bollo pegajoso de las malditas donas, un bagel con cebolla de Canter's, un tazón de fruta y un "maraschino frapp"
evet, şu lanet Doughnut'lardan bir tane ıslak çörek, Canter'den bir tane soğanlı simit, Juice Collective'den bir meyve kasesi...
- ¿ Dijiste "Dunno" o "Doughnut"? - Dunno.
- Bilmem mi diyorsun yoksa "Bilsen" mi?
Puedo- - Puedo agarrar una Doughnut?
Bir tane çörek alabilir miyim?
Les contaba mi anécdota favorita de Ray Jennings, porque me dijeron que aún no hemos decidido.
Jelly Doughnut'a ve çocuklara favori Ray Jennings hikayemi anlatıyordum, bana daha karar vermediğimizi söylediler.
Sí.
- Doughnut Vault süper be.
O'Bombolone...
Doughnut...
¿ Quién tiene hambre de donuts?
Acıkan var mı? Doughnut isteyen var mı?
¡ Eh!
Doughnut.
Los llamamos "donas".
- Biz onlara doughnut deriz.
¿ Una Dona?
Doughnut?
Doughnut Vault.
- Buradan çıtır çıtır görünüyor vallahi.