Translate.vc / Spanish → Turkish / Dove
Dove translate Turkish
348 parallel translation
Cuando era joven la llamaban "L'isola Dove si e Infranto L" Arco baleno ".
- Ona Fangela Coppoli diyorlar.
Me acompaña el Sr. Ken Dove.
Şimdi yanımda Ken Dove var.
Aquí Mary Dove.
Mary Dove.
Bueno, su mejor amiga, Mary Dove, trabaja aquí.
En yakın arkadaşı Mary Dove burada çalışıyor.
Mary Dove, mi amiga, me llamó.
Arkadaşım Mary Dove aradı.
- ¿ Cómo está Mary Dove?
- Mary Dove nasıl?
Dove Four, este es Big Duke Six.
Güvercin 4, burası Büyük Dük 6.
Dove Uno-Tres, en espera.
Güvercin 1-3, bekleyin.
Hawk Uno-Dos, Dove Uno-Tres.
Şahin 1-2, Güvercin 1-3.
Big Duke Six, este es Dove Uno-Tres.
Büyük Dük 6, Burası Güvercin 1-3.
"Dove".
Dove.
# La paloma y el águila #
# The eagle and the dove # Kartal ve güvercin
¿ El carruaje del Sr. Beebe?
Dove Bay Beebe?
Dove, ¿ quién es el que siempre quiere gambas?
Duif, hep karides isteyen kimdi?
¿ Dove?
Duif?
Eh, Dove. Es solo un juego ¿ no?
- Duif, altı üstü bir oyun değil mi?
Y Dove repetirá eso con una mirada cordial ¿ no?
Duif de dost canlısı bakışını atacak. Tamam mı?
Mientras Dove prepara las bebidas empiezas a romper el hielo.
Duif içecekleri hazırlarken sen de aradaki buzları eritmeye başlarsın.
Si esta tarde me toco la nariz así Dove pone un disco y tu la sacas a bailar.
Akşam şu şekilde burnumu kaşırsam Duif müziği açacak, sen de kızı dansa kaldıracaksın.
y si me paso la mano derecha por el pelo, así Dove cuenta aquella historia. ¿ Qué historia?
Elimi şu şekilde saçıma götürürsem de Duif o hikâyeyi anlatacak.
Christine, Dove, mi esposa.
Christine, eşim Duif.
¡ Dove!
Duif!
- ¿ Te sirvo más, Dove? .
- İçkileri tazeler misin Duif?
Pero Dove, te están saliendo arrugas, y ya no puedes tener hijos...
Duif senin kırışıklıkların oluştu, artık doğurgan değilsin...
No lo hagas, Dove.
- Yapma Duif.
Vamos, Dove.
- Haydi Duif.
¿ Dónde está Dove?
Duif nerede?
Oh, Dove. ¿ Tu también quieres una copa?
Duif. Sen de içki ister misin?
En cuanto le vi llegar a Lonesome Dove, supuse que acabaríais juntos.
Jake'i ne zaman Yalnız Güvercin'e doğru giderken görsem biliyorum ki o ve sen birlikte oluyorsunuz.
Cuando la encontré, iba de camino a Lonesome Dove.
O Yalnız Güvercin'e gidiyor.
Quiere volver a Lonesome Dove para estar con su familia.
O Yalnız Güvercin'e dönecek.
Al menos, te sacó de Lonesome Dove.
Ona karşı bu kadar sert olma.
Porque en Lonesome Dove no esperabas nada.
Çünkü oraya dönmeni gerektirecek hiçbir şey kalmadı.
Esa mujer debería haberse quedado en Lonesome Dove.
O kadın Yalnız Güvercin'de kalmalıydı.
¿ te gustaría quedarte en Lonesome Dove? Maggie lo hizo.
Yalnız Güvercin'de kalmak ister miydin?
Te sacudiré más que a una estera.
Döve döve öldüreceğim seni.
- Te voy a dar.
Seni döve döve susturmalıyım.
Eres desagradable, malvado, y debería darte una azotaina.
Aklın ahlaksızlık ve kötülük dolu ve bunları döve döve çıkarmak lazım aklından.
Te haría papilla el cerebro.
Döve, döve öldürürdüm.
Me gusta como hermano, pero cuando pienso en Eri, quisiera darle hasta hacerlo polvo.
Kardeşimi çok severim ama Eri aklıma geldiğinde, onu döve döve gebertesim geliyor.
Se lo sacaremos a golpes. ¡ Entregádnoslo!
Hem de döve döve. Getirin onu!
Tienes que informar pronto a las autoridades o pensarán que la has dejado morir.
Çabuk ol, hemen haber ver yoksa döve döve öldürdüğünü sanarlar.
Ese es un vicio que le puedo quitar a fuerza de palos en las piernas.
Döve döve huyunu değiştiririm.
A mi sobrino lo obligó por la madre.
Yeğenimin annesi, bu sevgiyi döve döve verdi.
Fue una cosa horrible.
Meşin kamçılarla döve döve. Gördüğüm en dehşetli şeydi.
¡ Te voy a matar a palos!
Döve döve geberteceğim seni!
Dime la verdad o te sacaré la mierda a golpes.
Ya gerçeği söylersin, ya da seni döve döve söyletirim.
Solíamos levantarnos todas las mañanas a las 6 y limpiar el periódico, bajar a trabajar al molino, catorce horas al día, semana sí, semana no, por seis peniques a la semana, y cuando llegábamos a casa,
Sabah 6'da kalkıp gazeteyi temizlemek değirmene işe gitmek, sürekli günde 14 saat çalışmak zorundaydık. Haftada 6 peniye. Eve dönünce de babamız bizi kemeriyle döve döve yatağa yollardı.
Ha apaleado hasta la muerte a un joven... que quería follarse a su perra.
Babası bir gece kızını gizlice ziyaret eden bir ırgatı döve döve öldürmüş.
Echaron al agente de Nueva Inglaterra. Era incapaz de vender nada.
New Englandlı adamım geldi, döve döve canını çıkarmışlar.
Dejé todo eso al irme de Lonesome Dove.
Yalnız Güvercin'i bıraktığımda bunları arkamda bıraktım.