English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Entrar

Entrar translate Turkish

54,351 parallel translation
Bueno, no es gratis, tienes que pagar para entrar.
- İçeri girmen için ödemen gerekiyor ama.
Yo he meado al entrar en el tobogán.
- Kaydırağa biner binmez işedim ben.
Y entonces le he quitado la muñequera, así que no puede volver a entrar.
Sonra da bilekliğini yürüttüm ki bir daha giremesin.
Sí. Vamos a entrar en ese nuevo mercado y a renovar el producto.
Biz de şimdi bu piyasaya yönelip, markanın imajını değiştireceğiz.
¿ Os vais a quedar aquí hablando como marujas o vais a entrar a sacaros la chorra por dinero?
Orada dikilip küçük kızlar gibi çene mi çalacaksınız yoksa içeri gelip, para karşılığında sikinizi mi çıkaracaksınız?
No tienes por qué entrar en un antro ahora mismo.
Hemen bir mahalle barına girmesen olmaz mı?
- Voy a entrar.
- Ben gireceğim.
- No voy a entrar allí.
- Ben oraya girmem.
Tenemos que volver a entrar.
- İçeri geri dönmeliyiz.
Tenemos que entrar a ese bosque. ¡ Vamos, ahora!
- Ormana girmeliyiz. Hadi şimdi gidelim!
Tampoco debió haber podido entrar al estacionamiento.
Garaja da giremiyor olması lazımdı.
Acaba de entrar.
O burada. Şimdi içeri girdi.
Vamos a volver a entrar a tener una charla, ¿ de acuerdo?
Odaya dönüp orada biraz konuşalım olur mu?
No tiene cerca, por tanto cualquiera puede entrar en coche.
Herhangi bir duvar yok isteyen herkes öylece gelebilir.
Si te dejo entrar, entonces vamos a traicionar su confianza y tendremos un problema aún mayor.
Seni içeri alırsam onun güvenini sarsmış oluruz, sorun büyür.
Oye, no puedes entrar allí.
Hey, oraya giremezsiniz.
No te vi entrar.
Geldiğini görmemişim.
No puede entrar así y exigir una reunión.
Oraya aklına estiği anda giremezsin.
¿ Cómo rayos hacemos para entrar?
Oraya nasıl gireceğiz?
Yo podría entrar.
- Ben girebilirim.
Voy a entrar yo y los voy a seguir a donde producen el gas o, mejor, a donde lo guardan.
Ben içeri girip gazın üzerinde mi çalışıyorlar bakayım. Daha da iyisi, yerini öğreneyim.
No puedo entrar al Alto Mando y matar a una persona.
Alman Baş Kumandanlığına gidip herkesi öldüremezsin.
Tienes que hacerme entrar en la cabina.
Beni pilot kabinine sokacaksın.
¿ Cómo puedo entrar?
Nasıl gireceğim?
Me tiene que dejar entrar.
Girmeme izin verin.
Yo tengo que entrar al submarino.
Hayır, asıl beni o denizaltıya sokmanız lazım.
Entrar y salir del frio todo el día.
Tüm gün soğuk yerlere gir çık yapıyorum.
¿ Quieres invitarme a entrar? Oh.
Beni içeri davet etmeyecek misin?
Así que yo no podría entrar.
- İçeri girmeyebilirim.
Ha- - entrar en el coche.
Bin arabaya.
Así que pensé que sería una buena idea para entrar en mi casa con mi ex novio?
Sen de eski sevgilimle evime girmenin iyi bir fikir olduğunu düşündün.
Tino, Tino. ¡ Déjame entrar!
Tino, Tino. Beni içeri al!
Por favor déjame entrar.
Lütfen içeri al.
¡ Déjame entrar, hombre, está bien!
- İçeri alsana beni!
No voy a entrar ahí.
Oraya gitmeyeceğim.
Sí, es fácil entrar, no es tan fácil salir.
Girmesi kolay, çıkması zor.
Y cuando vengan, déjalos entrar.
Geldiklerinde bırak içeri girsinler.
Caballeros, antes de entrar en el tema de la confianza y la traición, he oído que la Compañía está ofreciendo diez libras por cualquier información.
Şimdi beyler... itimat ve ihanet konusundan bahsetmeden önce şirketin her malumat için 10 pound teklif ettiğini duydum.
Un granjero llamado Ibbotson, confesó al sacerdote en la iglesia de St. Mary, Greyhound Road, en Hendon, que había permitido entrar al demonio en su vida.
Ibbotson adında bir çiftçi Aziz Meryem Kilisesi papazına itiraf ettiğine göre Greyhound yolu Hendon'da şeytanın hayatına girmesine izin vermiş.
Para entrar en la mente de Glen McMahon, primero deben comprender la locura de la guerra estadounidense moderna.
Glen McMahon'ın zihniyetini anlamak için modern Amerikan savaşının çılgınlığı hakkında bir fikriniz olması gerekir.
Cutter, Song, Carroll y Trey, vayan allá y hágannos entrar.
Sen, Song, Carroll ve Trey, oraya gidin ve bizi içeri sokun.
No quiero entrar en detalles... pero necesito de tu ayuda mamá.
Detaylara girmek istemiyorum. Ama yardımına ihtiyacım var.
Están tratando de entrar en la casa.
Eve girmeye çalışıyorlar.
¡ Pero dijiste que ibas a entrar conmigo!
- Benimle içeri gemek istiyorsun sandım.
Puedes entrar Solo.
Git kendin gir işte.
- ¿ No vamos a entrar?
- İçeri girmeyecek miyiz?
Y luego ni siquiera puedo entrar al edificio.
Sonra okul binasından içeri bile giremedim.
Tenemos que entrar en el depósito de empleados.
Fakülte deposuna girmemiz lazım.
No puedo entrar en la sala de operaciones.
Ameliyathaneye gidemem.
Tienes que entrar en la habitación, cariño.
Odaya girmelisin, tatlım.
Desesperados por entrar y salvar a todos y esperando encontrar una manera de detener este ejército de muertos.
Umutsuzca içeri girmek, herkesi kurtarmak, ve ölü bir orduyu durdurmanın bir yolunu bulmayı bekliyoruz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]