Translate.vc / Spanish → Turkish / Ese
Ese translate Turkish
362,617 parallel translation
Quítate ese cencerro y perdónate a ti misma.
Şimdi, zili çıkar ve kendini özgür bırak.
Ha estado reparando ese generador de escudo y esos droides.
Droidlerin ve kalkanın bakımını o yapıyormuş.
Ese podría ser el último huevo Geonosiano que queda.
Bu geriye kalan son Geonosian yumurtası olabilir.
¿ Qué hay de ese abismo gigantesco que cruzamos?
Peki ya geçtiğimiz devasa yarık?
Si ese huevo es la última posibilidad de salvar a su gente, tenemos que ayudarlo a protegerlo.
Eğer o yumurta insanlarını kurtarması için son şansıysa o zaman onu koruması için ona yardım etmeliyiz.
Si dañas ese huevo, estarás ayudando al Imperio a borrar lo último de su especie.
Eğer yumurtaya zarar verirsen İmparatorluk'a onun türünün sonuncusunu yok etmekte yardım etmiş olursun.
Ese no es mi deseo, por supuesto.
Elbette bunu istemem.
Ese cargo imponía mucho respeto.
Bu unvanın muazzam bir ağırlığı, saygınlığı vardı.
La Constitución prevé ese proceso.
Anayasa'da ortaya konulmuş bir süreç.
Ese proceso que nos tendrá en punto muerto dos años.
Önümüzdeki iki yıl bizi çıkmazda tutacak bir süreç.
Ese es el rostro que contempla la derrota.
Bu, kaybetme düşüncesinin bakışı.
Reconozco ese cuello.
Bu enseyi tanıyorum.
El proyecto Manhattan nació justo debajo de ese árbol.
Manhattan Projesi tam şu ağacın altında doğmuş.
Ese es el verdadero liderazgo.
Gerçek liderlik bu mu?
Quieren algo que hay en ese barco.
O gemideki bir şeyi istiyorlar.
Ese no es el motivo.
Onları teşvik eden bu değil.
Nos sentamos en ese restaurante grasiento de Gaffney.
Gaffney'deki o ucuz lokantada görüşmüştük.
¿ Qué había exactamente en ese barco, Jane?
O gemide tam olarak ne vardı Jane?
Ese es el guion para el aviso de 30 segundos.
30 saniyelik bölümün metni.
Ese es el problema.
Olay da bu.
Ese camión tiene radiación suficiente para afectar un radio de 50 kilómetros.
Kamyonda yaklaşık 50 kilometreye kadar etki yaratacak radyasyon var.
En ese caso hay elecciones.
O hâlde... önümüzde bir seçim var.
- En ese caso, irá a la cárcel.
- O zaman hapse girer.
Ese maldito pidió ser coordinador, pero no lo permitiremos.
O şerefsiz, denetçiliği istedi ama avucunu yalar.
Pero también pagué por ese error.
Ama o hatamın bedelini de ödedim.
- Ese es el asunto.
- Mesele de bu.
En ese caso...
Peki o zaman.
Ese lugar le corresponde a usted.
Sen olmalısın.
Ese es nuestro objetivo.
Amacımız bu.
- ¿ Ese es tu límite?
- Onca şeyden sonra bu mu fazla geldi?
Ese día trabajamos con hechos e informes que llegaban a gran velocidad.
O gün büyük bir hızla artan bilgi ve ihbarlara göre hareket ediyorduk.
En ese caso, gracias. Buen trabajo.
O zaman teşekkürler, aferin.
En ese caso, esta conversación terminó.
O zaman bu konuşma bitmiştir.
En mi caso, ese momento llegó en los primeros días de mi presidencia.
Benim için bu an, başkanlığımın ilk günlerine rastladı.
¿ Un líder que sacrificaría el bienestar físico y emocional de sus ciudadanos que los trata como a peones, solo para mantenerse en el poder? Hay que detener a ese líder.
Sırf iktidarda kalmak için kendi vatandaşlarının fiziksel ve duygusal refahını feda eden, onları piyon olarak kullanan bir liderin... durdurulması gerekir.
¿ Cómo consiguió ese tipo el disfraz?
Adam kostümü nereden bulmuş ki?
¿ Soy el único que se imagina estrangulando a ese tío esta noche?
Siz de bu akşam bu çocuğu boğacağımı öngörebiliyor musunuz?
¿ Te refieres a ese en el que vamos a nuestro campeonato de bolos?
Bovling şampiyonluk maçına geldiğimiz anda mı demek istedin?
Acabo de ver a ese payaso impostor psicópata fuera, al lado del contenedor, lanzándome miradas amenazantes.
Biraz önce o psikopat ve sahtekâr palyaçoyu çöplerin orada bana tehditkâr bakışlar atarken gördüm.
Hubo una época en que quise hacerlo, y luego ese momento se esfumó, el tiempo pasó y después me parecía forzado.
Bir ara söylemek istemiştim ama sonra o an bitti ve üstüne de zaman geçince çok zoraki geldi.
Y quítame ese dedo de la cara.
O parmağını da yüzümden çek.
¿ Te acuerdas de cuando creía que ese globo era su amigo?
O balonu arkadaşı sandığı zamanı hatırlıyor musun?
¿ Cómo va la cosa entre ese atractivo hombre del tiempo y tú?
Yakışıklı hava durumu sunucusuyla aranız nasıl?
¿ Qué podría ser ese "c..."?
"Mu..." ne olabilir acaba?
Segundo, ¿ qué te parece si yo entreno a ese equipo y tú entrenas a este?
Ben bu takıma koçluk edeyim, sen de bu takıma et. Ne dersin?
¿ Ese es el salto?
Miktar oraya mı fırladı?
Lo atormentará no saber nunca si era capaz de lograr ese tiro.
O atışı yapıp yapamayacağını asla bilememek hiç aklından çıkmayacak.
Y haremos un poco de maquillaje y plancharemos ese cabello.
Makyaj da yaparız ve saçları düzleştiririz.
¡ Porque ese niño de 12 años al que corrieron del coro era yo!
Çünkü korodan şutlanan, o on iki yaşındaki çocuk bendim.
¿ Ese vestido no tiene cintura?
O elbisenin beli yok mu?
Como de dónde sacó ese lindo abrigo.
O paltoyu nereden aldığın gibi.