Translate.vc / Spanish → Turkish / Estas
Estas translate Turkish
666,402 parallel translation
Donnie Wahlberg renunció al estrellato musical por una oportunidad de estas.
Donnie Wahlberg de böyle bir fırsat için müzik kariyerini bitirmişti.
Lo estás haciendo.
Sen yapıyorsun, doğru kahrolasın.
- Estás comprometida con un doctor que ni siquiera conoces.
Hiç tanımadığın bir doktorla nişanlısın.
- Y cuando llamas, estás vestida como la maldita Jackie O, tienes sangre de alguien encima, y aun entonces es como :
- Ve sonra beni aradığında da, üstelik Emel Sayın gibi giyinmişken, üstünde de başkasının kanı varken bana diyorsun ki
¿ Estás bien para pilotear?
Kullanabilir misin?
Pero ahora solo creo que estás triste y te sientes solo.
Ama şimdi üzgün olduğunu düşünüyorum, ve yalnızsın.
Creo que estás destrozado... que extrañas a la gente que amas, como yo, como Wyatt.
Bence sen kırgın bir insansın... sevdiğin insanları özlüyorsun. Aynı ben ve Wyatt gibi.
¿ Cómo estás?
Nasılsınız?
Sé que estás herido.
İncindiğini biliyorum.
¿ De qué estás hablando?
Sen neden bahsediyorsun?
¿ Qué me estás pidiendo?
Ne istiyorsunuz?
¿ Estás segura de eso?
Buna emin misin?
- ¿ Cómo estás?
Nasıl gidiyor?
¿ Estás sola?
Yalnız mısın?
Cielos, ¿ estás bien?
Tanrım, neyin var?
¿ Cómo estás, mejor amiga?
Nasılsın kankacığım?
Hermano, siempre estás pensando que la gente te roba.
Kardeşim, sürekli birileri seni yoluyor sanıyorsun.
Lo estás haciendo.
Yapıyorsun ya.
Solo haces Salón de Titus cuando estás enojado.
Kuaför Titus oyununu sadece üzgünken oynarsın.
¿ Qué estás diciendo, Titus?
Sen neler diyorsun Titus?
¿ Dónde estás?
Neredesin sen?
Mamá, ¿ qué estás haciendo?
Anne, ne yapıyorsun?
¡ Cielos, ahí estás, Regazo!
Ah, işte buradasın Kucak.
¿ En verdad estás disfrutando esto?
Bu senin hoşuna mı gidiyor?
Lillian, ahí estás.
Lillian, demek buradasın.
- Estás... vivo.
Sen... Hayattasın.
Te estás drogando en pleno día.
Gün ortasında uyuşturucu kullanıyorsun.
¿ Cómo estás?
Nasılsın?
Pues es obvio que lo estás.
Evet, kesinlikle öylesin.
Estás radiante. ¿ Cuál es tu secreto?
Parlıyorsun. Sırrın ne?
¿ Y qué estás esperando, Cenicienta?
Neyi bekliyorsun Külkedisi?
- ¿ Cómo estás?
- Nasılsın?
Casey. Hola, hija. ¿ Estás bien?
Case, merhaba tatlım.
¿ Estás listo?
Buna hazır mısın?
¿ Estás en casa?
Eve vardın mı?
¿ Qué estás dibujando?
Ne çiziyorsun?
¿ Estás viendo porno en Internet?
Porno mu izliyorsun sen?
¡ Ajá! ¡ Estás interesada!
İlgilendin işte!
¿ Qué estás diciendo, que estás desistiendo de mí?
Ne demek bu, benden vaz mı geçiyorsun?
Si crees que eso es más divertido que hablar con Zachary Quinto a través de la puerta del baño, estás loca.
Bunun tuvalette Zachary Quinto ile konuşmaktan daha eğlenceli olduğunu düşünüyorsan çıldırmışsın.
No, ¿ estás seguro que no quieres darle unos minutos más?
Hadi ya. Ona birkaç dakika daha vermek istemediğine emin misin?
¿ Es seguro asumir que no me estás hablando otra vez?
Benimle tekrar konuşmadığını varsaymak güvenli mi?
¡ Si no me estás respondiendo porque no me hablas, quizás podemos avisarnos con una señal!
Benimle konuşmadığın için cevap veremiyorsan belki bir sinyal bulabiliriz!
De acuerdo, solo si estás seguro.
Pekâlâ, bundan eminsen.
¿ De verdad estás preocupado sobre revelar nuestros secretos a Stephen Hawking?
Gerçekten Stephen Hawking'e sırlarını ifşa etmekten mi çekiniyorsun?
Papá, estoy tratando de contártelo, y lo estás arruinando con tu alivio y disfrute.
- Baba seni azarlamaya çalışıyorum ve hoş bir şekilde karşılık vererek bunu mahvediyorsun.
- No. Mira, estás así por querer vencer a tu madre, ¿ no?
Anneni yenemediğin için böyle yapıyorsun, değil mi?
- Lo siento. ¿ Estás bien?
Özür dilerim. iyi misin?
Estas tijeras pueden cambiar tu destino.
Bu makas, kaderini kesebilir.
Aram, ¿ estás bien?
Aram, iyi misin?
Y por lo que sé, no estás más cerca de encontrar a Dembe.
Ve anladığım kadarıyla, Dembe'yi bulmaya yakın sayılmazsın.