F translate Turkish
136,426 parallel translation
Luego ponemos la madera en el horno y lo sellamos.
Sonra odunu fırına koyarız. Ve sıkıca kapatırız.
Debes aprovechar la oportunidad de sentir el sol, la calidez, por todo el tiempo que dure.
Güneşin, sıcaklığın tadını çıkarmak için elinize geçen fırsatı kullanmanız gerekir.
Pones al cerdo en un barril con agua hirviendo y le rasuras el pelo.
Domuzu kaynar su dolu bir fıçıya koyup tüylerini tıraşlarsınız.
Es de primera.
Birinci sınıf olmalıdır.
Es una manera de fortalecernos y la oportunidad de ir a casa y tener reuniones familiares, de aprender.
Ve bu kendimizi güçlendirmenin bir yoludur, yuvaya dönme, aile meclisini toplama, öğrenme fırsatıdır.
No lo he vuelto a cambiar a mi entrenador.
Antrenörümle değiştirme fırsatım olmadı.
¿ Ha sido un carrito fugitivo de perritos calientes?
Yola fırlayan bir hotdog arabası mı?
Tenemos un 41 por aquí, y es alguien que chorrea mucho.
Kanamalı bir durum var, hem de fışkırıyor.
¡ Hay demasiados chorros!
Amma çok fışkırıyor!
Bueno, me gustaba este chico, Bobby, pero entonces tuve que ir con Max para ver a Randy, y acabé chorreando, y no llegué a tiempo para verle y posiblemente perdí la oportunidad de una vida de felicidad.
Şu Bobby vardı ya, sonra Max'le Randy'nin yanına gittik, üstüme fışkırıldı, zamanında geri dönemedik ve muhtemelen... ömür boyu mutluluk fırsatımı kaçırdım.
No creo que sea un tonto cualquiera. Ya dejó en claro que quiere un mejor trato.
Yüksek sesle söylersen gerçekleşecek bir kara büyüymüş gibi fısıldama.
Ella obtiene un salario alto, yo la retengo aquí. Su esposo no podría hacer algo contra ti ahora en especial desde que están separados.
İhanet, gözünün açılması, ikinci şanslar ve kaçan fırsatlar hakkında bir konuşma.
Es un segundón.
- İkinci sınıf biri o.
La mayoría de la gente intenta alejarse del miedo tratan de deshacerse de él en cuanto tienen la posibilidad.
Çoğu insan korkudan uzak durmaya çalışır. Korkuyu ilk fırsatta hayatlarından çıkarmaya çalışırlar.
Alguien le pidió un favor y no quisiera que ese alguien lo viera hablando conmigo tan tranquilo.
Birine bir iyilik yaptınız ve aynı kişinin ikimizi kürsüde sıkı fıkı görmesini istemiyorsunuz.
Después de que usaste a Kevin como publicidad.
Sen Kevin'ı fotoğraf fırsatı olarak kullandıktan sonrakini.
¿ Has escuchado el chiste sobre los toros en la colina y las vacas al pie?
Bir tepedeki iki boğa ve aşağıdaki inekler hakkındaki fıkrayı biliyor musun?
No sé si fue parte de tu plan, o un feliz accidente pero Axelrod arrasó la parte del estado donde estoy más bajo en las encuestas.
Bu senin planının bir parçası mıydı yoksa hoş bir tesadüf müydü bilmiyorum ama Axelrod eyaletin anketlerde en zayıf olduğum kısmını kırıp geçti.
Axelrod nunca ha hecho una maniobra tan descarada, tan pública...
Axelrod daha önce işçi sınıfından bir kasabayı yağmalamak kadar küstahça ve kamuya açık bir hamle yapmamıştı hiç.
¿ Él te ha hecho temer a Rhoades susurrándote excusas de marica?
Rhoades'dan korkmana mı neden oldu bu adam? Kulağına korkakça bahaneler mı fısıldıyor?
Pero hoy estás de suerte porque quiero establecer una fundación permanente contigo como guardián.
Ama şanslı günündesin çünkü kalıcı bir vakıf kurmak istiyorum ve müdürü sen olacaksın.
Sabes, se merecen la oportunidad de mostrarte cómo se sienten.
Sana hislerini gösterme fırsatını hak ediyorlar.
Entonces él es el posible eslabón débil.
- Öyleyse muhtemel zayıf halkamız o.
Esos son puestos de trabajo que se pierden en el estado.
Şehir dışındaki yeni iş fırsatları biter.
Tendrías grandes beneficios.
Sıfır riskle hisse alabilirsin.
No podemos dejar pasar esta oportunidad.
Bu fırsatı kaçıramayız.
Espiar a un empleado federal es un delito.
Federal bir çalışanı izlemek E sınıfı bir suçtur.
No me importa qué pienses de esto pero a menos que quieran terminar como el protagonista de un documental será mejor que me digas las cosas que te da miedo decir lo que has callado porque incluso piensas que es tu culpa.
Bu konuda ne hissettiğin umurumda değil ama eğitici bir belgeselin konusu olmak istemiyorsan fısıldamaya bile korktuğun, içinde sakladığın şeyleri anlatmaya başlasan iyi olur. Suçun sende olduğunu düşünsen bile.
Los que no se mueran estarán muy débiles para sostener un arma.
Ölmeyenler bile artık silah tutabilmek için çok zayıf olacaklar.
Se cepilló los dientes para ir a la escuela.
Okuldan önce dişini fırçaladı.
¿ Alguna vez escuchaste el chiste de la hija del granjero sobre el exterminador de Nueva York?
Çiftçinin kızı fıkrasını duymuş muydun? New York'tan gelen imha uzmanı ile ilgili olan? Hayır.
Supongo que es más una fantasía personal que un chiste.
Bu fıkradan çok kişisel fantezi oldu gerçi.
¿ Almorzaste?
Fırlattınız mı? - Ne?
- ¿ Qué? - ¿ Almorzaste?
- Füzeyi fırlattınız mı?
No, no recibimos la orden.
Hayır, fırlatma emri almadık.
Y entonces eché un chorro de salsa de tomate de la vagina.
Ve sonra vajinamdan ketçap fışkırttım.
El caso es muy débil.
Elimiz zayıf.
Debiste dejarlo cuando pudiste.
Fırsatın varken kurtulmalıydın.
De lo que eres capaz cuando tienes la oportunidad.
Eline fırsat geçtiğinde neler yapabileceğini.
Todavía tienes una opción más adelante.
İleride hâlâ bir fırsatın var.
Si el diablo comienza a susurrarle al oído, entonces tal vez no tenga opción.
Şeytan kulağına fısıldamaya başlarsa başka seçeneğim olmayabilir.
Mercia es débil.
Mercia zayıf.
Nunca he conocido al hombre, pero por como se ve, en serio fue cagado del culo de un gigante.
Adamla hiç tanışmadım. Ama ona şöyle bir bakınca adam gerçekten bir devin kıçından fırlamış gibi.
Entonces, ¿ la posición de los hermanos es débil?
- Yani kardeşlerin mevki zayıf mı?
Débil no, pero Lunden ha sido abierta a todas las tribus por una razón.
- Zayıf değil ama Lunden bir sebepten ötürü tüm kabilelere cömert olagelmiştir.
Pareces más débil cada día.
Görünüşe göre gün geçtikçe daha zayıf düşüyorsun.
Aquí está tu oportunidad.
İşte sana fırsat.
"Señor de nada".
Sıfırın efendisi!
Previamente, en Billions...
Adli Kovuşturma, ballı kaymak. Özel sektörün fırlatma rampası.
¿ Es una maldita broma?
İki ihtimal de tamamen normal olup bu işin fıtratında bulunmaktadır.
Mi primera opción...
Bir numaralı tercihim Professor Zoom'u bir binaya fırlatıyor.