Translate.vc / Spanish → Turkish / Farid
Farid translate Turkish
117 parallel translation
Pero a nosotros no. Ni a Farid ni a mí.
Ama biz çekmedik, Farid'le ben.
Farid se encargará de ir.
- Farid ilgileniyor.
Farid fue a buscarlo al sótano.
Farid kilere almaya gitti.
Farid, es un gran hombre.
- Farid, büyük adamsın. - Kim, ben mi?
Farid, ahora sabemos cómo.
- Farid, şimdi nasıl olduğunu biliyorum. - Evet efendim, biliyoruz.
Farid, por una vez desearía que los aviones se dieran la vuelta.
Farid, hayatımda ilk kez Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin kaçıp gitmesini istiyorum.
¿ Algo roto en la cocina, Farid?
Mutfakta hasar var mı?
Farid y usted trabajarán juntos.
Farid'le birlikte çalışacaksınız.
Farid y usted deben cubrirme hasta que llegue allí.
Ben oraya ulaşana kadar Farid'le durumu idare etmelisiniz.
Y ahora me pide que le cubra para volver con los ingleses.
Şimdi de İngilizlere dönebilmen için Farid'le durumu idare etmemizi istiyorsun. Öyle mi?
Habla, Farid.
Hadi Farid.
Soy Farid Massaoud, inspector de la policía marroquí.
Vaid Massaou, Fas polis memuruyum. Memnun oldum.
- ¿ Conocéis a Farid?
- Farid'i tanıyor musunuz?
- ¿ Conoces a Farid?
- Farid'i tanıyor musunuz?
Farid vendrá más tarde, si Dios quiere.
Farid daha sonra gelir.
MAJDAL SHAMS ALTOS DEL GOLAN Le pediré a George que te peine en aquella película con Farid el Atrash.
Corci'ye söyleyeyim de saçını Zübeyde Tarvat'ın Farid el Atraş'la oynadığı filmdeki gibi yapsın.
- Pero sólo una con él.
- Ama Farid'le sadece bir filmde oynadı.
¿ Farid no es familia?
Farid benim ailem değil mi?
Farid, de antemano!
Farid, avans!
A este ritmo, solo me responsabilizo de mi propia conducta... pero no de la de Farid y el resto de los guardias
Bak, eğer böyle devam ederse, Farid ve korumalarına başına gelenlere karışmam.
Farid...
Farid.
También tenía contacto con su hermano, Farid, quien dijo que era menos amistoso que con Hamid.
- Arabasına erişebiliyordun. - Tam bir saçmalık! Ayrıca kardeşi Farid'le de bağlantın varmış.
Comenzaré un historial tóxico. Farid dijo que su doctor sospechaba de una condición genética.
Farid doktorunun genetik bir hastalıktan şüphelendiğini söyledi.
Mira, solo quiero saber dónde estabas en Junio, la primer semana, para ver si has sido envenenado como Hamid y Farid.
Bakın, Hamid ve Farid'i zehirleyip zehirlemediğinizi anlamak için temmuz ayının ilk haftası nerede olduğunuzu bilmek istiyorum. - Kurnazca.
¿ Por qué no? Él metió sus narices en el matrimonio.
Farid evliliklerine karışıyordu.
El aislante. Farid definitivamente hizo la bomba.
Farid hem bombayı yaptı, hem de kardeşini öldürdü.
Por aquí hay una tienda... Cerca del departamento de Farid...
Farid'in dairesinin karşısında bir dükkan var.
El dueño lo vio seguir un autobús por el centro...
Dükkân sahibi Farid'in otobüsle şehir merkezine gittiğini söyledi. Hangi otobüs olduğunu bilmiyoruz.
Angela está revisando también... Sigo sin entender por qué Farid asesinó a su hermano...
Farid'in kardeşini öldürme nedenini anlamış değilim.
Porque los dos tenían los síntomas... y la gente comenzaría a hacer preguntas, y como Farid había sido expuesto...
Çünkü ikisi de aynı semptomları gösteriyordu. İnsanlar sorular sormaya başlayınca Farid'in ne yaptığı ortaya çıkacaktı. Yapması gereken bir görev vardı.
Si Farid tiene la bomba, y nos descubre... Podría ser malo...
Bomba Farid'deyse ve onları fark ederse, bu çok kötü olabilir.
Booth.
Booth. Farid?
- ¿ Como Umm Kulthum?
Ne yani, Um Kulthoum gibi mi? Farid gibi mi?
¿ Farid? - Sí.
Evet.
- Farid, para.
- Dur Farid.
Tú ve con Farid y luego nos encontraremos en un albergue cerca de la frontera.
Sen Farid ile gideceksin sonrada sınırın yakınındaki bir yurtta buluşacağız.
- Por favor, Farid, llévame contigo.
- Lütfen, Farid beni yanında götür.
Yo no haría eso, Farid.
Ben olsam yapmazdım Farid.
¿ Se llama Farid?
- Adın Farid mi? - Evet efendim.
Sí, señor, me llamo Farid.
Adım Farid.
No podrá.
Farid yapmayacak belli ki.
Farid sabe qué hacer.
Farid talimatları aldı.
¿ Farid y yo?
Farid'le ben mi?
¡ Farid!
Farid!
¿ Para qué quieres ver a Farid?
- Ne yapacaksınız Farid'i?
La boba fue hecha en Woodley Park.
- Orası Farid'in yaşadığı yer.
- Es dónde Farid vive. ¡ Ok, agárrate!
Tamam, tutun.
¡ FBI, Farid!
FBI, Farid!
Farid estuvo haciendo algo aquí.
Farid bir şeyler yapıyormuş.
Es Farid.
İşte Farid orada.
¡ Necesito una cara, necesito verle la cara!
- Yüzünü görmeliyim! - Farid!