English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Freezer

Freezer translate Turkish

206 parallel translation
¿ Primero al freezer y luego al incinerador?
Önce dondurucuya koyup, sonra yakıyor musunuz?
- Está en el freezer, cómetela, está lista.
- Buzdolabında. Sadece ısıtman lazım.
Dos días más tarde, mi mamá lo encontró en un freezer que teníamos en el garaje.
İki gün sonra, annem onu buldu. Biz garajımızın içindeki dondurucuda buldu.
Buscan en los lugares más raros. ¿ Alguna vez buscaron las llaves del auto en el freezer?
Hiç arabanızın anahtarlarını buzlukta aradınız mı?
¿ No deberías dejar pasar un lugar tan obvio como el freezer?
Buzluk gibi çok bariz bir yeri es geçmek istemezsiniz, değil mi?
Manejé hacia mi casa, salí del auto con el guacamole en mis manos, tenia las llaves en la mano, puse el guacamole congelado en el freezer, probablemente ahí dejé caer las llaves también, vamos a mirar.
Eve geldim, elimde muzlu cips sosuyla arabadan çıktım anahtar bu elimdeydi sosu buzluğa koydum anahtarı da herhalde oraya düşürdüm, gidip bir bakayım.
Podría jurar que las llaves astaban en el freezer.
Buzluğa koyduğumdan emindim.
Enciende el horno y saca las hamburguesas del freezer.
Ocağı yak. Vejetaryen burgerleri çıkar.
Puse uno de los mordedores de Michelle en el freezer me gustaría tener algunas palabras con la presunta niñera.
Michelle'in diş çıkarma halkasından birini buzdolabına koymuştum. Bakıcıya bir kaç kelime konuşmak istiyorum.
Laven los pisos, limpien las ventanas y... todas las cajas deberán estar cargadas dentro del freezer temprano en la mañana.
Yerleri süpürün, pencereleri temizleyin ve... sabah ilk iş olarak, tüm kolileri dondurucuya yükleyin. Nalic Nod
Hasta Freezer será fácil de vencer.
Hatta Frieza denen adamı bile kolayca yok edeceğiz.
Hay comida en el freezer.
Buzlukta yemek var.
Tenemos toda la historia del SIDA en un freezer en Phoenix.
Salgının gerçek hikayesini Phoenix'teki bir buzdolabında bulduk. Çalışmayı biliyorum.
Esta es tu cama... y ahi esta tu maleta... y puse tu gato en el freezer. Asi lo enterramos mañana, ¿ ok?
İşte yatağın, bavulun da orada kediyi dondurucuya koyacağım ki, yarın onu güzelce gömelim, tamam mı?
Si, has visto el freezer últimamente? Hay 83 latas de jugo de naranja congelado ahí, si puedes ver detrás, todos los waffles congelados.
Çünkü orda nerdeyse 83 kutu donmuş portakal suyu... görebilirsen arkasındada donmuş gözlemeler var.
Tengo cinco gangsters más en el freezer.
Hey, ortak, buzlukta buz kesmiş beş gangster daha var.
Querido, la acabo de sacar del freezer.
- Buzluktan şimdi çıkardım.
Yo hago mis ensaladas todos los lunes, y las tengo en el freezer toda la semana.
Salataları pazartesi yapıp dondurucuya atıyorum.
Yo pensaba que eso era el freezer.
- Dondurucu burada sanıyordum.
Ellos no tienen un freezer.
- Dondurucu yok. Tabii ki var.
Al freezer.
- Ve aynı yoldan mı geldiniz?
el freezer el fuego, los libros de recetas...
Bu da dondurucu. Ocak burada, yemek kitapları da burada.
Tenemos la tecnologia y realmente puedo usar el espacio extra en el freezer
Artıklardan yenisini yapabilecek teknolojiye sahibiz üstelik buzdolabında da biraz yer açılmış olur. Aklını mı kaçırdın?
Tengo que limpiar el freezer.
Dolabı temizlemek zorundaydım.
Y para que sepan un doble fregadero de acero inoxidable con canillas integradas me hace tiritar como si estuviera dentro de un freezer.
İkili ve bulaşık süzgülü çelik eviyenin bahsi bile dondurucu gibi mırıldanmamı sağlıyor.
Tengo vodka en el freezer.
Buzlukta biraz votka var.
Sacaré un pollo del freezer. Porque ya sabemos que a Bernice no le gusta el jamón.
Dondurucudan bir tane tavuk çıkarıcam... çünkü kraliçe Bernice... jambon sevmiyor.
Oh, ya sabes, sírvete tú mismo del freezer.
Dondurucudan birşeyler atıştır.
Tu cena está en el freezer.
Akşam yemeğin dondurucuda.
- Tomas los camerones en el freezer?
- Dolaptan biraz karides çıkarabilir misin?
Por qué tiene cosas asi en el freezer?
Harald'a ait. Böyle bir şeyi niçin burada tutuyor?
Tal vez, algún día habrá óvulos en su freezer, pero todavía no.
Belki bir gün buzluğa yumurtalarını koyardı ama henüz değil.
Y tu cerebro no ha funcionado desde que saliste del freezer.
Ayrıca senin beynin o dondurucudan çıktığından beri düzgün çalışmıyor.
¿ Se subió a un freezer hermético él solito?
Buzluğun içine tırmanarak kendi mi girdi?
No sólo arreglé la cocina, sino que limpié las mesadas y limpié el freezer.
Sadece mutfağı düzeltmedim ayrıca tezgahları fırçalayıp, buzluğu temizledim.
Si, voy a salir al garage a agarrarlos del Freezer
Evet, hemen garaja gidip dondurucudan alıp geleyim.
Ok, puse al gato en el freezer.
Tamam, kediyi derin dondurucuya koydum.
Como poner al gato en el freezer tu sabes, como regalarle esquies a alguien que se acaba de romper la pierna aqui vamos otra vez con el tema de los esquies
Bu hani, ayağını sakatlayan birisine, kayak almak gibi birşey. işte yine kaykaylara geldik
Hey, ¿ Sabes que tienen un freezer ahí adentro?
Hey, burada bir derin dondurucu var?
¡ Esa sala es un freezer!
O oda bir derin dondurucu!
No tengo un freezer adecuado para ellas.
Bunları koyabilecek bir buzdolabım yok.
¡ Solo arrojalo en el freezer hasta que su dueño llegue!
Sahibi gelene kadar şu köpeği dondurucuya atsana.
Tal vez sea el fantasma del tipo que Larry puso en el freezer.
Belki de dondurucudaki adamın hayaletidir.
Área con suelo arenoso, a la sombra, temperaturas de noviembre, como un freezer.
Gevşek kumlu toprak, gölgeli bir yer. Kasım soğuğu da dondurucu görevi görmüş.
Solo acomódalo en el freezer, ¿ quieres?
Dondurucuya koyuver.
Uh, estaba en el freezer del restaurante en el DeBreff.
Do Breff'teki dondurucudaydı.
Dejé algunas cosas en el freezer.
Bazılarını buzluğa koymuştum.
Si, has visto el freezer últimamente?
- Evet. Hiç dondurucuya baktın mı?
Bueno, ha estado en el freezer.
- Buzluktaydı.
Escuchen, he dejado comida en el freezer, y hay...
Dinleyin.
¿ Yel otro freezer? .
- Ya dolap?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]