Translate.vc / Spanish → Turkish / Giró
Giró translate Turkish
430 parallel translation
La encantadora ancina, que interpreta el papel de María la Tejedora en mi película, una vez giró su cansado rostro hacia mí durante un descanso del rodaje y dijo : "El Diablo existe. Lo he visto sentado al lado de mi cama."
Bir defasında çekim arasında filmimde dokumacı Maria rolünü oynayan sevimli yaşlı kadın yorgun yüzünü kaldırıp bana "Şeytan gerçek, onu yatağımın baş ucunda otururken gördüm" dedi.
Giró y giró antes de reducir su velocidad... más despacio... de repente, cayó en el tercio de la ruleta.
Dönüp durdu, sonra yorulmuş gibi yavaşladı ve top ikinci düzine yerine düştü.
Giró en Sunset y pasado Beverly se paró en el arcén.
Sunset'te batıya döndü Beverly'yi geçince yoldan kaymaya başladı ve sonunda durdu.
Se giró y vio una figura enmascarada, con guantes y con bata, de pie en la oscuridad.
Döndü ve karanlıkta maskeli, önlüklü ve eldivenli birini gördü.
Lo siguió por un kilómetro y súbitamente... el hombre giró su coche violentamente, y ahí quedó.
Bir mil kadar kovalamış ve adam birden bire direksiyonu kırmış ve olan olmuş.
Gérard giró la cabeza y miró a la calle.
Gérard kafasını çevirip uzaklara dalmıştı.
Entonces disparó una vez, se volteó y disparó por 2da.vez, entonces regresó, giró alrededor una vez, dió una segunda vuelta, finalmente miró hacia arriba y ahí vió al último asesino viniendo hacia él, apuntando el empezó a contar,
sonra geri döndü, bir kez daha etrafında döndü, ve kendi etrafında iki kere döndü, ve sonunda başını kaldırıp baktı son katil nişan almış ona doğru geliyordu.
Finalmente, se giró hacia la ventana a eso de las 12.10 y, al darse la vuelta, vio el crimen a través de las ventanillas de un tren.
En sonunda, 12'yi 10 geçe gibi pencereye doğru döndü, ve dışarı baktığında, o anda geçmekte olan trenin penceresinden cinayeti gördü.
Sin querer, tropezaste con un tipo, que se giró y te dio un puñetazo en la boca.
Adamın birine kazara çarpmıştın. O da dönüp sana yumruk atmıştı. Ağzının ortasına çakmıştı.
Hizo una rápida picada,... ladeándose hacia abajo con sus alas tendidas hacia atrás,... y luego giró nuevamente.
Arka kuyruğunu eğip, daire çizerek hızlı bir iniş yaptı.
De alguna manera para él, la rueda giró y cayo en el casillero "negro el 13"
Çünkü ötelerde bir yerde rulet çarkı döndü ve ona çıkan sayı siyah 13 oldu. İnanmıyorsanız o çok özel krupiyeye sorun.
" se giró sin aliento.
" nefessiz kaldı.
Ella se giró de repente.
Aniden döndü.
A pesar de las súplicas de Odile, giró 180 grados y el coche obedientemente desandó su ruta.
Odile'in yalvarmasına rağmen U dönüşü yaptı ve araba uysalca yola geri döndü.
Se paró unos minutos... y entonces giró... y se alejó... silenciosamente, tal como había venido.
Gemi bir süre durdu sonra yön değiştirdi ve uzaklara doğru gitti sessizce, aynen geldiği gibi.
Tantas como el mundo giró alrededor del Sol.
Dünyanın güneş etrafında döndüğü kadar.
No, giró a la izquierda cuando entró
Hayır buraya geldiğimizde sola döndük.
Así que perdió primero un brazo y luego el otro. Y él vio lo que le estaban haciendo. Entonces se giró hacia nosotros y gritó para que todos pudiéramos entender.
Önce ilk kolunu kaybetti, sonra ikincisini ve ona ne yaptıklarına şöyle bir bakıp bize döndü ve herkesin işitebileceği kadar yüksek bir sesle bağırdı.
Cuando le dije a Spock que le tocaba su chequeo, su lógico e impasible primer oficial se giró y me dijo :
Spock'a chekup zamanının geldiğini söylediğimde mantıklı, duygusuz ikinci kaptanın bana dönüp şöyle dedi...
Entró si hacer ruido... una mañana, y al pasar por la capilla, automáticamente se giró y miró hacia la estatua de la Virgen.
Sessizce oraya yaklaşmış. Sabah erkenden. Şapele doğru yürürken,..
El juez dijo, "Pero ha sido confirmado". Ella se giró hacia mí, pensando que había sido quien lo confirmara, and said, "What a memory she has" [... ]
"Ve dahası sanık kadın bunu eşimi suçlu göstermeye çalışmak için kullanıyor."
Después giró, chocó contra mi camión y se fue a la zanja.
Çevresinde döndü, kamyonuma çarptı ve lastiği su kanalına girdi.
Entonces la zorra rojiza se giró y se puso cerca del sabueso líder.
İnanabiliyor musunuz? Kahrolası tilki döndü ve önde giden tazıya saldırdı.
Lo ví parado ahí, pensé que la estaba besando, entonces el giró, y ella cayó junto al automóvil.
Şurada dikilirken gördüm. Kızı öptüğünü sandım. Sonra adam bana döndüğünde kız arabanın olduğu tarafa yuvarlandı.
Bueno, creo que encontró su Waterloo, hundido en el cemento giró y me dijo :
"Kendi Waterloo savaşınızla tanıştınız", dedim.
Kit giró la botella, dejando al azar la dirección que tomaríamos.
Kit hangi yöne gideceğimizi kadere bırakarak şişeyi çevirdi.
Una noche, se hartó. Se detuvo en pleno monólogo "Ser o no ser", se giró hacia el público y dijo :
Bir akşam canına tak etti, tam, "to be or not to be" repliğini söylerken durdu.
Se giró para ver a Li Chen, quien dormía en la cama de paja su pequeño cuerpo jadeaba irregularmente.
Samandan döşek üzerinde uyuyan küçük bedeni gelişigüzel inip kalkan Li Chen'e bakmak için döndü.
Se giró para ver a Li Chen, quien dormía en la cama de paja...
Samandan döşek üzerinde uyuyan Li Chen'e bakmak için döndü.
El comodoro pusiera la aleta ahí detrás... vino aquí, sacó la tuerca... se giró... empezó a caminar... la mesana giró así... y cayó por la borda.
Kaptan pineli oraya arka tarafa yerleştirdi, oraya çıktı, civatayı söküp aldı, bu tarafa yöneldi. Yürümeğe başlayınca, bu mizana bu şekilde kavança etti.
Giró hacia la izquierda.
Kavança etti. Bu şekilde kavança etti.
Estaba sacando la tuerca... iba a tomar la aleta del automático... la mesana giró y...
Pekala. Civatayı söküp aldı, otomatik dümen pinelini almağa gitti, ve mizana bumbası kavança etti.
No giró y regresó.
Yönünü değiştirip geri dönmedi.
La hizo montar junto a él en... su carro y empezó a dar latigazos al caballo. Pero el caballo, en lugar de ir hacia el pueblo, giró hacia un sendero del... cementerio y le llevó justo allí, a la verja del camposanto.
Ona eğere oturması için yardım etti ve atını kamçıladı ; fakat at, adamın köyüne gideceği yerde mezarlığa giden yola döndü ve parmaklıkların dışında durdu.
Bajó del carro y giró para el lado de la mujer para ayudarla a bajar.
Ne yapabilirdi? Aşağı indi. Kadına yardım etmek için dolaştı.
No contestó. Pero cuando entramos en la habitación se giró hacia mí y dijo...
Cevap vermedi, ama odaya girdiğinde...
Se detuvo en la puerta de tu habitación... se giró hacia mí y dijo...
Yatak odasını kapısına geldiğimizde durdu, bana baktı ve şöyle dedi :...
El banco giró el dinero al hotel Raphael en París.
Banka benim adıma Paris'te Raphael'e çıkarmış.
Se me giró la nariz para arriba.
Burnum kızarmaya başladı.
Cuando estuvo aquí la última vez, se giró en las escaleras y dijo, "Mi rostro es una ciudad."
Buraya son gelişinizde merdivenlerdeyken dönüp "Benim yüzüm bir şehirdir." dediniz.
Ella río, coma, giró, punto-punto... punto.
Gülümsedi, virgül, döndü, noktanoktanokta...
Y giró un poco.
Uzunluğu çok iyiydi.
¿ Giró las tijeras hacia usted como para atacarla?
Makası size saldıracakmış gibi mi tutuyordu?
Al recibir energía el banco de memoria giró sobre sí mismo y fue por mí.
Hafıza bankasına güç geldiğinde, kendisini açtı ve peşime düştü.
Veamos... una piedra, una babosa, y estos 25 centavos que le saqué a ese tipo ciego, cuando se giró para mirarte.
Bir bakayım. Bilye, sümüklüböcek ve benim kör adamdan aldığım çeyreklik. Sen eğildiğinde sana bakma için döndüğü sırada aldım.
La saliva salió de la costilla giró a la derecha, dándole a Newman en la muñeca derecha haciendo que él soltara su gorra de béisbol.
Tükürük kaburgadan çıkıp, sağa dönüyor ve Newman'ın sağ el bileğinden vurarak beyzbol şapkasının düşmesine neden oluyor.
Y tu novio giró la cabeza.
Ve sevgilin başını oynattı.
Ella se giró y me miró con esos ojos... Me encontré sobre ella.
Başını geriye çevirip beni o garip bakışlarıyla süzdü ve aniden kendimi onun üstünde buldum!
Así que nos reímos, oh sí. Y fue entonces... cuando la conversación giró... hacia otros recuerdos de esos días.
Anılar birbiri ardına gelince, kahkahalara boğulduk.
Estaba cruzando la calle para ir al club... salió de la oscuridad, parecía que iba directo a mí... giró bruscamente, salí corriendo, le dio a Everett... era el mismo tipo, y es todo lo que sé.
Bara gitmek için caddeyi geçiyordum. Birden karanlıktan çıkıverdi. Üzerime doğru geliyordu.
Giró casi hasta matarse.
ölümden döndü.