Translate.vc / Spanish → Turkish / Golden
Golden translate Turkish
1,328 parallel translation
Ragatz no es precisamente el Presidente del club de la alegría de Golden Harvest.
Ragatz Altın Hasat koro başkanı olacak türde biri değil.
De cualquier manera, Golden Harvest es un campamento armado en estos días.
Altın Hasat son günlerde silah kampına dönmüş durumda.
- Cállate. - Por lo menos yo he obtenido un poco de autoestima. - Cállate.
Golden Retriever gibi davranmıyorum.
- No estoy jugando al Golden Retriever Esperando que un día ella se dará la vuelta y caerá en mis brazos.
Onun bir gün kollarımın arasında olacağını ummuyorum.
creo que de verdad podríamos ser una familia, En el sentido estúpido y tradicional a ella :
Belki aptal, geleneksel Dan Quayle, tarzında golden retriever'lı bir ailemiz olurdu.
"Dan Quayle, golden retriever, envejecer juntos, vestidos de joggin".
Birlikte yaşlanır aynı eşofmanları giyerdik.
Dime, Laverne, ¿ de verdad eres parte golden retriever?
Laverne, sende biraz golden retrieverlık ( köpek ) var mı?
Después de un viaje muy largo... Samantha y yo nos arrastramos hasta la librería cerca del Golden Gate.
Uzun bir tren yolculuğundan sonra Samantha ve ben Golden Gate yakınlarında bir kitapçıya gittik.
Le gusta hacer ejercicio y solía boxear en la liga Guantes de Oro cuando era joven.
Vücut çalışmayı seviyor... Gençken Golden Gloves'ta boks yaparmış.
¿ Guantes de Oro?
Golden Gloves?
- Su compañera Tracy Golden, es estudiante en Yeshiva.
- Oda arkadaşı. Tracy Golden. Yeshiva'da sosyal görev öğrencisi.
Desde un faro en Bar Harbo Hasta el puente Golden Gate
From a lighthouse in Bar Harbor To a bridge called Golden Gate
Una cerveza 100 % rubia y dorada.
Yüzde yüz saf Golden Lager birası.
Bastante buena como para un Globo de Oro.
En azında bir Golden Globe alacak bir oyunculuk.
No sé si para los Premios de la Academia, pero sí para un Globo de Oro.
Oscar'ı bilemem ama Golden Globe alır.
- El edificio fue vendido Golden Spike será cerrado y el inventario liquidado.
Dükkana ne oluyor? - Bina satıldı. Golden Spike kapatılacak, ve içerideki malzeme de tasfiye edilecek.
- Parque Golden Gate a las 6 : 30. - De acuerdo.
- Saat 6 : 30'da Golden Gate Park'ta.
- Una bomba, una maldición, un perro.
Bomba, beddua, golden retriever.
El pequeño culo de Randall Golden, hombre.
Ben para ödemeden benim kanalizasyonuma girebileceğini söyledim mi?
Como te dije, hijo, nosotros haremos las preguntas.
Tommy Golden'ın küçük kardeşi misin?
El hermano de Golden fue soldado en mi equipo en los viejos tiempos.
Tam olarak bilmiyorum.
Sí, Tommy estaba dirigiendo nuestra unidad cuando el sol desapareció.
Daha önce gördüğüm hiçbirşeye benzemiyor. Golden'ın ağabeyi eskiden benim çetemde savaşçıydı.
¿ Golden? Encanto...
Şu şey beni gerçekten kızdırmaya başladı.
Lo preferiría a ser una cáscara, cualquier día.
Oradayken seni görmediğimi mi düşünüyorsun? Sen de onlardan birisin. - Golden, düşündüğün gibi değil.
¿ Golden, mi amor, no quieres pegarles?
Tekrar merhaba çocuklarım. Sanırım babamla tanıştınız.
Funda de latón. Entonces supongo que es una Golden Talon.
Sanırım bir Golden Talon.
Golden Talon... igual que la que sacamos de Abby Sandoval.
Abby Sandoval'ın üzerinden çıkan Golden Talon'un aynısı bu.
Vamos a conectar con Piper en el Golden Gate.
En Golden Gate Köprüsü de Piper ile kontrol edelim.
- ¿ De qué raza es? - Es un labrador.
- Türü nedir - "Golden retriever".
- ¿ Es un golden?
- Türü golden mi?
Sí, lo es.
Kızım golden.
- Golden Retriever.
- Golden retriever.
El perro perdiguero grandote sentado en el jardín.
Bahçede oturan büyük bir Golden Retriever.
- Oh sí. Fui responsable de la victoria.
- Maçı kazandıran golden ben sorumluydum.
Por suerte, a los edredones les gusta casi todo.
- İyi ki çarşaflar, hangi eve giderse orayı seviyor. Golden retriever gibiler.
PREMIOS GOLDEN GLOBE 50 ¢ POR MEDIO KILO Sí.
Evet, ne var ne yok satışa çıkardık.
" Concierto en el parque Golden Gate.
" Golden Gate Park'ta Konser.
Así que estoy en el puente Golden Gate... Y " todo el mundo Diciéndome para saltar.
Golden Gate Köprüsü'ndeydim herkes bana atlamamı söylüyordu.
Un 2.2, una cerca blanca, un golden retriever.
2.2, beyaz çit, golden retriever.
Una esposa e hijos, y un golden retriever.
Karısı, çocukları ve altın sarısı bir av köpeği vardı.
Cuando se tomaba un descanso, iban a tomar cerveza en el bar Pequeño Louis, de la calle Mano Dorada.
Tahtayla çalışmaya ara verdiğinde, Golden Hand Caddesi'nde Küçük Louis'nin barına bira içmeye giderdi.
El Golden Gate.
Golden Gate Köprüsü.
4 clubes de fumadores, 10 tiendas de puros, 10 bodegas, 3 restaurantes de la cadena Golden Dragon, el número 8 de Blenheim Terrace, en St John's Woods, Londres.
Seven Stars Holding'in % 10'u... 4 puro barı, 10 puro dükkanı, 10 şarap mahzeni 3 Altın Ejder zincir restoranı... 8 Blenheim Terrace restoran, Aziz John's Koruluğu, Londra'da.
Detrás del Golden Dragon.
Fred...
Y tú estas bebiendo agua de bebedero de animales.
Ve sen de çamurlu gölden gelen suyu içiyorsun.
Yo hice mi propia lancha para ir al otro lado del lago por mis cebollas.
Kendi botumu kendim yaptım. Gölden geçip soğan tarlasına ulaşmam gerekiyordu.
Además, un par de peces de este lago ya llenan bastante el estómago.
Hatta bu gölden birkaç balık karnını fazlasıyla doyurur.
¿ El hermano menor... de Tommy Golden?
- Charles Gunn.
Aquí es donde capturó a Tommy. ¿ Qué es ese olor?
Golden!
Me habla de este lago.
Bana bu gölden bahsetmişti.
Parece que la empresa está extrayendo toda clase de minerales y productos químicos de allí, para convertirlos en productos del boro.
Yazdığına göre şirket, bütün kimyasal kaynakları gölden çıkarıp onları bor için kullanıyormuş.