Translate.vc / Spanish → Turkish / Graves
Graves translate Turkish
3,240 parallel translation
Hicimos más pruebas de sangre, tampoco es Graves.
Kan testlerini tekrarladık, hasta Graves değil.
¡ Estás en graves problemas cuando lleguemos a casa!
Eve vardığımızda başın büyük belaya girecek, bayım.
Mi hijastra tiene ciertos problemas graves.
Üvey kızımın ciddi sorunları var.
En realidad... queríamos hablar con usted, ya que se enfrenta a unos cargos criminales muy graves.
- Aslında biz sizinle konuşmak istiyorduk. Ne de olsa ciddi suçlamalarla karşı karşıyasınız.
La solución conservadora es que necesitamos más policía, juzgados que dicten graves penas ;
Muhafazakâr çözüm daha fazla polise gereksinmedir. Sert hükümlerin geçeceği mahkemelere ihtiyacımız var.
Y otras fuerzas han destrozado nuestras baterías de Merville aunque han sufrido graves pérdidas.
Merville'de topçularımızı sıkıştırıp ağır kayıplar verdirdiler.
- Stauffenber, sí. ¿ Ya se ha recuperado de sus graves heridas?
Yaraları iyileşti mi?
El avance enemigo desde el sur de la ciudad y los fuertes ataques norteamericanos más al noroeste han causado graves pérdidas.
Düşman güneyde yükleniyor,... ve azgın amerikalıların kuzey-batıdan yaptığı saldırılar büyük kayıplara yol açtı.
No hay heridas graves.
Ciddi bir durum yok.
- Tiene moretones graves.
- Yaraları çok ağır.
Bueno, el otro detalle que es consistente... al igual que Lana, Jessica fue apuñalada tres veces en el exterior de la zona oblicua de su torso, causando graves laceraciones en el riñón y el hígado.
Şey, diğer ayrıntıyla tutarlı... Lana gibi, Jessica da gövdenin altındaki bölgesine böbrekte ve karaciğerde ciddi yaralanmalara sebep olacak üç tane saplanma var.
Sra. Strauss, soy la capitán Raydor... de la Unidad de Delitos Graves de la Policía.
Bayan Strauss, ben Başkomiser Raydor, L.A.P.D. Major Crimes Biriminden.
El cuerpo presenta graves heridas.
Ağır bir şekilde yaralanmış.
Señora Tsui, obstaculizar la investigación... y obstruir la justicia, son delitos graves.
Bayan Tsui, polise engel olmak ve adaleti yanıltmak çok ciddi suçlardır.
Tienes problemas graves.
- Ciddi sorunların var.
Se informa de múltiples explosiones con víctimas graves.
Çok sayıda patlama ve zayiat olduğu rapor edildi.
Sufría graves problemas mentales por la adicción a las drogas.
Uyuşturucu bağımlılığına bağlı şiddetli ruhsal bunalıma girmiş.
Porque tienes problemas emocionales tan graves que se autoconvenció de que no podía caminar.
Çünkü o kadar vahim duygusal sorunları var ki kendini felçli olduğuna ikna etmiş.
Es sheriff Napier, al menos hasta la próxima semana eso significa que están en graves problemas.
Şerif Napier... gelecek haftaya kadar ki bu da ikinizin başının belada olduğu anlamına geliyor.
Lesiones moderadamente graves.
- Orta derecede yaralanma.
Hay muchísimos heridos graves.
Bir çok yaralı var o yüzden...
¿ Qué tipo de bala puede entrar en el cráneo de un hombre, causar graves daños en el interior, y sin embargo, no salir del cráneo?
Ne tür bir mermi insanın kafatasından içeri girer,.. ... yoğun iç hasara sebep olur da kafatasından dışarı çıkmaz?
La zona 13A, comunmente llamada Parkside fue clausurada el 12 de noviembre del 2004 debido a las graves condiciones toxicas del aire.
13A bölgesi, bilinen adıyla Parkside havayı zehirleyen birkaç durum yüzünden 12 Kasım, 2004 yılında kapanmıştır.
Y su objetivo fue capaz de sentir el disparo evitando así recibir daños graves. el otro aspirante predijo esa posibilidad y envenenó su flecha...
Hedefi de okun atıldığını hissetti ve hızlıca sıyrılarak ciddi bir yara almaktan kurtuldu. Fakat diğer katılımcı bunu öngörerek oka uyuşturucu sürmüştü...
Entonces podremos añadir varios delitos graves, incluido espionaje.
Sonra casusluk da dahil birkaç suçtan onu yakalayabiliriz.
Pero no hay daños cerebrales graves.
Ama beyninde ciddi bir hasar olmadı.
Los siguientes dos hombres son culpables de crímenes mucho más graves que los de estos forajidos.
Bu iki adam sıradan kanun kaçaklarından çok daha ağır suçlardan işledi.
Los delirios de Jonah Whitman se hicieron más graves a pesar de todas mis sesiones con él.
Jonah Whitman'ın halisülasyonları onunla görüşmelerime rağmen daha da şiddetlendi.
Son unas acusaciones graves.
Bunlar çok ciddi iddialar.
Son acusaciones muy graves.
Bunlar çok ciddi iddialar.
Y de ser así, ¿ tal evento cósmico tendrá consecuencias graves para nuestro mundo?
ve eğer doğruysa bu kozmik olayın Dünyamız için korkunç sonuçları olacak mı?
Previamente en Delitos Graves... La capitana Raydor fue transferida de Investigaciones a Delitos Graves haciéndola la oficial de mayor rango. Provenza.
Major Crimes'ta daha önce...
Estamos cambiando el enfoque de Delitos Graves.
Major Crimes'ın odak noktasını değiştiriyoruz.
Teniente Tao, mientras vigila a los Barlow ordene un despliegue táctico para delitos graves.
Komiser Tao, Barlow'ları izlerken bir yandan da Major Crimes için şu son çıkan taktik araçlarından birini getirtin.
Sus heridas son graves. Pero quien lo ayudó de camino aquí le dio una oportunidad de luchar.
Ama buraya gelirken ona kim müdahale ettiyse mücadele şansı kazandırmış.
¿ Alguien te dijo alguna vez que tienes graves problemas de confianza?
Ciddi güven sorunun olduğunu söyleyen oldu mu?
Señoría, estas son unas graves acusaciones.
Sayın Yargıç, bunlar çok ciddi iddialar.
Gruen se escapó con los diamantes, pero su cómplice... quedó atrapada entre los restos y con quemaduras graves.
Gruen elmaslarla kaçmış, ancak diğer zanlı arkadaşı ise enkazda sıkışmış ve fena halde yanmış.
Si recibes un golpe así, estarás en graves problemas.
Öyle darbe alırsan, başın belada demektir.
O le soltaba la soga a los perros o dejabamos a su suerte algunos graves conflictos.
Bu yüzden... Ya çok kötü bir kaç adamı vururum ya da bu çok kötü çatışmada şansımızı deneriz.
Te lo estoy diciendo, he visto a gente hacer cosas muy graves para esconder una aventura.
Sana diyorum bak, ilişkiyi örtbas etmek için ciddi işlere kalkışan kişiler gördüm.
Dadas las graves quemaduras que presenta el cuerpo, diría que fue el punto de ignición del fuego.
Cesedin feci şekilde yanmış olmasına bakarsak yangının tutuşma noktasının burası olduğunu söyleyebilirim.
Bueno, está viendo una de las más graves, tejido quemado con forma redondeada uniforme de más o menos tres centímetros de diámetro, cosa que justo concuerda con esta bengala.
Derin ve düzenli doku yanıklarından birine bakacak olursak 2.5 cm. derinliğindeki yanıkların işaret fişeğiyle uyumlu olduğu görülüyor.
¿ Le hizo heridas graves?
Sana ne kadar zarar verdi?
Un hombre muy peligroso al que ayudé a meter en la cárcel ha vertido hoy graves amenazas.
Hapse atılması için yardım ettiğim çok tehlikeli bir adam ciddi tehditlerde bulundu.
Estás en graves problemas, jovencita.
Başın büyük belada, genç bayan.
No, estoy en la división Delitos Graves de la policía de Los Ángeles.
Hayır, Major Crimes Birimindeyim, Los Angeles Polis Merkezinde.
Su estupidez resuelto el código que los graves policías no podían reprimir en cien años!
Şapşallığınla yüzlerce yıldır. ciddi polislerin çözemediği kodları çözdün!
Hemos recibido muchos informes últimamente de gente de unos veinte años de edad, con graves problemas de corazón, porque es peor que el crack y es legal.
Son zamanlarda 20 yaş civarındakilerde ciddi kalp rahatsızlıklarına yol açtığına dair medya raporu tutuldu çünkü kokainden daha kötü üstelik bir de yasal.
Si contacta a Delitos Graves, congelaremos, por solicitud suya, las cuentas e instrumentos financieros... que estén asociados a su número de seguro social.
"Major Crimes birimimiz ile temasa geçtiğiniz takdirde isteğiniz üzerine yakın zamanda vatandaşlık numaranızı kullanan tüm mali hesaplarınız dondurularak incelenecektir."
Tendría graves sido romper la ley y yo habría estado haciendo, de una manera que es bastante fácil de seguir.
Ve bu yaptığımın izini sürmek oldukça kolay.