Translate.vc / Spanish → Turkish / Grán
Grán translate Turkish
132,692 parallel translation
Una gran y feliz familia.
Büyük mutlu bir aile...
Neltoca teoyohtica. Por nueve meses, los sabios de la tribu visitaron a la madre, usando magia para conceder al niño un gran poder con la esperanza que el recién nacido se convirtiera en un símbolo de prosperidad.
Dokuz ay boyunca, kabilenin yaşlıları anneyi ziyaret etmiş çocuğa büyük güçler vermek için büyü yapmışlar.
Es posible que hables de un gran juego, pero cuando se va directo al grano, siempre serás la viva imagen de la violencia en primer lugar.
Evet ağzın çok laf yapabilir. Ama iş uygulamaya geldiğinde her zaman önce şiddetin yüzü olursun.
Pero la gran pregunta es : ¿ qué ocurre con este sistema carcelario? ".
Ama daha önemli olan soru şu, bu cezaevi sisteminde neler oluyor? "
Esta, la del niño y su papá con un gran pescado.
Baba, oğul ve kocaman balıkla çekilen.
- No, no, es una gran cosa.
- Hayır, hayır, bu çok büyük bir şey.
El whisky es un gran conservante.
Viski sayesinde.
Pete, ¿ de dónde has sacado toda esta gran información?
Bu sağlam istihbaratları nereden alıyorsun Pete?
Hoy has hecho un gran honor.
Bugün kendini kanıtladın.
Dios, es una gran desgracia lo que acabáis de pasar.
Çok kötü şeyler atlatmışsınız.
Hey, ¿ cuál es la gran idea?
Büyük fikirden ne haber?
¡ Aléjate de tu gran culo y cógelo!
Koca şişko kıçını kaldır da yakala şunları!
- Esa es la gran pregunta.
- Büyük soru var.
Hay un gran matadero sonriente allí y tengo este impulso verdaderamente infantil de hacerlo volar por los aires.
Oradaki dev gülen mezbaha var ve bunu havaya uçurmak için bu gerçekten çocukça dürtü yaşıyorum.
Hay un gran espacio vacío en medio.
ortasında büyük bir boşluk var.
El motor está justo en medio de un gran espacio vacío.
motor sağ büyük boşluğun ortasında.
no es gran cosa...
Aynen, bir şey yok.
¿ Es el dinero? ¿ El accidente de nacimiento que lo ubica dentro de la gran casa de lujo?
Doğum denen rastlantıyla bu büyük, şatafatlı evde kesiştiğin için mi?
Hay un gran misterio en marcha.
- Ortada çok büyük bir gizem var.
Esta influencia extranjera ha estado ganando impulso por demasiado tiempo, y es su trabajo, como el futuro de esta gran nación, proteger nuestro respeto ario por la observación empírica.
Bu yabancı etsiki fazla uzun zamandır momentum kazanıyor. Deneysel gözleme olan asil saygımızı korumak bu büyük vatanın geleceği olarak sizlerin görevidir.
Demasiado francés para mí, pero tenías razón, su habilidad de evocar emociones complejas con gran simplicidad es muy notable.
Bana göre biraz fazla Fransız ama haklıymışsın. Sadelikle karmaşık duygular uyandırma kabiliyeti olağanüstü.
Primero pensé que eras cruel, pero ahora me doy cuenta de que me hiciste un gran favor.
Başta zalimlik ettiğini düşünmüştüm ama şimdi bana büyük bir iyilik yaptığını anlıyorum.
Es un gran honor conocerlos a ambos.
İkinizle tanışmak gerçekten bir onur.
Gran trabajo, Sung.
Tebrikler Sung.
Ahora que estén en un gran salón de baile. Las mismas personas.
Şimdi onları büyük bir balo salonuna koyalım.
Es un gran paso, Boone.
Bu gerçekten büyük bir adım, Boone.
 ¿ Sabes? Ella aún siente un gran afecto por ti.
Sana karşı hâlâ büyük bir duygusal yakınlık hissediyor.
 ¿ Ella aún siente un gran afecto por mà ?
Bana hâlâ duygusal yakınlık mı hissediyor?
Y todo es un gran desastre.
Ve her şey biraz boktan gidiyor.
Es una gran pregunta.
Bu önemli bir soru.
Era un gran personaje.
Harika bir karakterdi.
Fue un gran gesto de tus padres haberte dejado venir con nosotros.
Ailenin bizimle birlikte atölyeye gelmene izin vermesi gerçekten süper.
Y fue un gran gesto que tu novio me haya comprado un boleto.
Sevgilinizin bana uçak bileti alması da gerçekten çok güzeldi.
- Debe ser una gran historia, y me alegrará sufrir oyéndola cuando ya estemos en camino a Básel.
– Eminim çok sürükleyicidir. Basel'e doğru yola çıktığımızda hepsini dinlemeye seve seve katlanırım.
El Nobel es un gran premio nuevo.
Nobel büyük, yeni bir ödül.
Ten una gran familia.
Büyük bir aile kur.
La gran visión de Michele.
Michele'nin büyük fikri.
Philipp, lee los diarios, tu nombre es invocado con gran regularidad.
Philipp, dergileri okuyorsun. Adın çok muntazam şekilde anılıyor.
El gran faraón Tatenkatesh enterró su gran tesoro hace 3000 años.
Büyük Firavun Tatenkatesh 3000 yıl önce bu geniş hazinenin içine gömüldü.
¿ Has rechazado al gran Owen Misión?
Büyük Owen Quest'i geri mi çevirdin yoksa?
Va a ser una gran fiesta. - Ahí lo tienes. - Y va a estar bien.
Bence hepimiz bunun bir hayal kırıklığı olduğunu söyleyebiliriz.
¿ Deseabas ser un gran pedazo de mierda?
- Gerilmiştir muhtemelen. - Hayır, ondan değil.
- Tengo una gran noticia.
- Harika haberlerim var.
Tengo otra gran noticia.
- Başka bir haberim var. - Öyle mi?
Sí, y nos lo hemos pasado en grande, mamá, porque aprecia cosas como el buen arte y tener una hija a la que han hecho socia de un gran bufete.
- Evet, ve çok eğlendik anne. Çünkü o estetik sanatın ve büyük bir hukuk firmasına ortak olan bir kız evlat sahibi olmanın değerini biliyor.
Como sabe, ha ingerido una gran cantidad de orina de yak.
Bildiğin üzere, midene bol miktarda Yak sidiği girmiş.
Sí, quiero pasar tiempo con mi familia, explorar alguna oportunidad de negocio y también perseguir mi otro gran sueño.
Evet, ailemle biraz zaman geçirmek istiyorum. Bazı iş fırsatları keşfedeceğim ve diğer hayalimin peşinden gideceğim.
¿ Quién habría imaginado que un pequeño revoltoso se convertiría en un gran científico?
Öyle küçük bir baş belasının büyük bir bilim insanı olacağı kimin aklına gelirdi?
Yo diría que cuando el padre es un "gran"
Şöyle derdim :
Es solo por mi gran e importante padre.
Sırf büyük ve çok önemli babamdan ötürü.
Entiendo que eres un gran admirador de Freud.
Anladığım kadarıyla Freud'un büyük hayranısın.