English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Guerra

Guerra translate Turkish

52,142 parallel translation
En tiempos de guerra, una incapacidad para garantizar la pólvora de Su Majestad contra el enemigo es un delito criminal, y ocurre lo mismo con el salitre.
Savaş zamanı düşmana karşı kralın barutunu koruyamamak ceza gerektiren bir suçtur ve bu suç güherçile için de geçerlidir.
Sir Stuart quiere que sepáis... que esto es la guerra.
Bay Delaney Sör Stuart bunun bir savaş olduğunu bilmenizi istiyor.
Ahora informa. La guerra ha comenzado.
Onlara savaşın şimdi başladığını söyle.
Sir Stuart quiere que sepáis que esto es la guerra.
Sör Stuart bunun bir savaş olduğunu bilmenizi istiyor.
Bueno, como súbditos leales de la corona sentimos que es nuestro deber revelar la deslealtad y la traición en tiempos de guerra.
Kraliyetin sadık vatandaşları olarak savaş zamanı vatan hainliği ve sadakatsizliği ifşa etmenin görevimiz olduğunu düşündük.
Si están en la frontera, es una cuestión de la Corona, de guerra.
Arazi sınırda uzanıyorsa, bu Kraliyet için bir mesele savaş konusudur.
¿ Qué haces cuando la guerra no puede ganarse en ningún sentido significativo?
Savaş, gerçek anlamıyla kazanılamadığında ne yaparsın?
AFGANISTÁN En 2009, esa guerra era la de Afganistán.
AFGANİSTAN 2009'da o savaşın adı Afganistan'dı.
Su mano tenía permanentemente la forma de una garra, como si aún se aferrara a un puro de la Segunda Guerra que su conciencia de fanático del ejercicio no le dejaba fumar.
Eli, bir 2. Dünya Savaşı purosu kavrarmış gibi kıvrılmış bir pençeyi andırırdı. Fakat sağlık düşkünü olduğu için puro falan içmezdi.
Una guerra que, según su visión, no se estaba ganando porque no se estaba liderando.
Ona kalırsa bu savaş, yönetilmediği için kazanılmıyordu.
Aquello era necesario para reunir a una coalición de 43 naciones que apoyaban la guerra.
Bu da elzemdi, zira 43 ülkeden oluşan koalisyona hâkim olması gerekiyordu.
La guerra esperará.
Savaş bekler.
Y a veces lobista que creía que la guerra en Afganistán era completamente inútil.
... ve bir zamanlar Afganistan'daki savaşın tamamen manasız olduğunu düşünen bir lobiciydi.
Vine a pelear una guerra, no a mirar la maldita TV.
Buraya televizyon izlemeye değil savaşmaya geldik.
No sé qué te parece a ti, pero creo que todos olvidaron que esto es una guerra.
Sana nasıl geliyor, bilmem ama bence herkes savaşta olduğumuzu unutmuş.
Esta guerra ya lleva ocho años.
Bu savaş başlayalı sekiz yıl oldu.
Para entrar en la mente de Glen McMahon, primero deben comprender la locura de la guerra estadounidense moderna.
Glen McMahon'ın zihniyetini anlamak için modern Amerikan savaşının çılgınlığı hakkında bir fikriniz olması gerekir.
No vine a administrar esta guerra y claramente no vine a cerrarla.
Ben bu savaşı idare etmeye gelmedim, burayı elden çıkarmaya da gelmedim.
Esta es la guerra que estamos peleando.
Bizim savaşımız bu.
Es una guerra compleja, pero una guerra al fin.
Karmaşık bir savaş ama yine de bir savaş.
Esto es una guerra.
Bu bir savaş.
Pero es una guerra que no puede ganarse sólo con nuestro poderío militar y nuestra potencia inexpugnables.
Ama sadece tartışma götürmeyen askerî gücümüzle kazanabileceğimiz bir savaş değil.
Esta guerra se ganará principalmente con el poderío y la potencia inexpugnables de nuestros ideales.
Bu savaş öncelikle ideallerimizin tartışma götürmez gücüyle kazanılacak.
Tenemos un presidente que parece que no sabe que EE. UU. está en guerra y es el comandante en jefe de la guerra.
ABD'nin savaşta olduğunun farkında olmayan bir başkanımız var, üstelik kendisi başkomutan.
Pero esta guerra es dura.
Ama bu savaş çetin.
La guerra es dura.
Savaş çetin.
Hemos estado en guerra por ocho años, con un enorme costo en vidas y recursos.
Sekiz yıldır savaştayız ve bu, muazzam miktarda hayata ve kaynağa mal oldu.
Acaba de decirle a un auditorio lleno de jóvenes soldados estadounidenses que la guerra en la que han luchado durante estos ocho años no ha sido más que una pérdida de tiempo monumental.
Bir salon dolusu genç Amerikan askerine sekiz yıldır verdikleri savaşın büyük bir vakit kaybından başka bir şey olmadığını söylemiş oldu.
No hay nada fácil en la guerra, Pat.
Savaşın kolay yanı yoktur Pat.
La guerra es caos, así que el ejército tiene que ser lo opuesto al caos.
Savaş kaostur, ordunun da kaosun tersi olması gerekir.
Podría discutirse que a ciertos generales les gusta tanto la guerra porque... bueno, porque sólo en la guerra se sienten realmente relevantes.
Bazı generallerin savaşı bu kadar sevmesi sadece savaşta onlara gerçekten iş düştüğü içindir belki.
Sólo en la guerra se sienten cerca del centro del poder.
Sadece savaşta kendilerini gücün merkezinde hissederler.
Estamos aquí porque estamos en guerra en Afganistán.
Bu gece buradayız çünkü Afganistan'da savaşıyoruz.
Si no hubiéramos ido a la guerra... si el 11 de septiembre no hubiera pasado, si no nos hubieran atacado y no hubiéramos ido a la guerra, probablemente estaría asando algo en el fondo de casa ahora.
Savaşa gitmemiş olsak 11 Eylül olmamış olsa, saldırıya uğrayıp savaşa gitmemiş olsak, şu anda arka bahçemizde mangal yapıyor olurdum.
Su propio Vicepresidente ha defendido un abordaje de contraterrorismo más simple y más pequeño para incapacitar a lo que se estima que son poco más de 100 soldados de Al Qaeda que aún quedan en Afganistán para volver a concentrarse en lo que inició esta guerra.
Kendi başkan yardımcınız, çok daha küçük ve basit bir terörle mücadele yaklaşımıyla Afganistan'da kalmış olan 100 küsur el-Kaide savaşçısının etkisiz hâle getirilmesini ve yeniden bu savaşın başlama sebebine odaklanılmasını savundu.
Y eso, general, debe saber, es una guerra que nunca ganará.
Ve bilmeniz gerekir ki generalim, bu asla kazanamayacağınız bir savaş.
Moshtarak será la operación más grande desde el inicio de la guerra.
Moshtarak, bu savaşın başından beri yapılan en büyük operasyon olacak.
Esta es su guerra.
Bu sizin savaşınız.
Esta es la guerra de verdad.
Esas olay bu.
EL GENERAL DE OBAMA POR QUÉ ESTÁ PERDIENDO LA GUERRA
OBAMA'NIN GENERALİ SAVAŞI NEDEN KAYBEDİYOR
Hubiera sido agradable si la conversación después de esto hubiera sido sobre los fallos de la contrainsurgencia, o sobre por qué parecemos desesperarnos por estar siempre en guerra, o cómo quizá lo que hacemos es sólo hacer más enemigos en nombre de mantener seguro a Estados Unidos.
Daha sonra kontrgerillanın başarısızlığı veya neden savaşa bu kadar meraklı olduğumuz veya Amerika'nın güvenliğini sağlamak adına yaptığımız şeylerin nasıl olup da daha fazla düşman kazandırdığı hakkında bir tartışma başlatsa iyi olurdu.
Ahí fue cuando se declaró la guerra.
Savaş hattı tam da orada çizilmişti bile.
La guerra ha comenzado.
Vay anasını. Savaş başladı.
Queremos derrotar las enfermedades, erradicar la pobreza y eliminar la guerra.
Hastalıklar yaşanmasın, fakirlik bitsin, savaşlar son bulsun istiyoruz.
Todos los días muere gente en la profana guerra de Vietnam.
Her gün Vietnam'da neden olduğumuz korkunç savaşta insanlar ölüyor.
- La guerra con los Kalakeyas había terminado.
'Kalakeyas'la olan savaş sona erdi.'
"En Guerra Baahubali y Bhallaldev..." "... estaban en pie de igualdad en su valentía y audacia ".
'Savaşta Baahubali ve Bhallaldev...''... becerileri ve cesaretleri konusunda eşit şekilde gösterdiler.'
Pide a nuestro comandante del ejército que se prepare para la guerra contra el reino Kuntal.
Komutana derhal Kundala krallığına savaş açmasını söyleyin.
"Las tácticas de guerra de mayo son las cuatro formas militares."
"Savaş taktikleri ordularıi, 4.düzene geçsin."
La guerra civil no es buena para el reino.
İç savaş krallık için iyi değildir.
Formaba parte del Ahnenerbe, el proyecto personal de Himmler para utilizar lo oculto para ganar la guerra.
Ahnenerbe'nin bir üyesi, Himmler'in savaşı kazanmak için kullandığı doğaüstü kişisel projesi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]