Translate.vc / Spanish → Turkish / Guru
Guru translate Turkish
869 parallel translation
Papá está orgulloso de ti.
Baban seninle guru duyuyor.
No la trajimos, y nos capturó el líder.
Alay falan yok ve Guru da bizi yakaladı.
Cada hombre monta un bravo corcel... y está ansioso por matar en nombre de su guru.
Her adam, cesur bir savaş atına biniyor... ve guru'su için öldürmeye hazır.
Amado guru, nuestros hombres no avanzarán si te cuesta la vida.
Aziz guru, hayatına mal olacak korkusuyla adamlarım kıpırdamıyor.
Nuestro guru dio su vida por la causa.
Gurumuz, mücadelemiz uğruna hayatını verdi.
Entonces... porqué no decirlo con orgullo?
Buuu... guru değilde ne peki?
El mundo está lleno de pesares. Aquí hay un buen corazón... en la panza de mi jarra. Estoy orgulloso de mi jarra.
Dünya acılarla dolu ama mataramın içinde kalbimi iyi tutacak suyum herzaman bana eşlik eder guru duyuyorum mataramla...
Estoy obligado a defender... el honor de nuestra secta.
Bu kutsal mirası senin gibi şeytanlardan koruyup saklamak ödevim ve bundan guru duyuyorum!
Estoy muy orgulloso de ti.
- Seninle guru duyuyorum. - Buna ne demeli?
Yo lo intento, Guru, lo intento de verdad.
Deniyorum. Guru, gerçekten deniyorum.
Y así hablo el supergurú.
Böyle buyurdu süper guru.
Mi Guru.
Öğretmenim, Guru'm.
Deja parampara de su guru solo.
Pirinizi gurubuyla başbaşa bırakın!
Mira, mi yogui, mi gurú, mi guía Ranbir siempre dice que somos parte de la misma unidad y corriente universal.
Yogim, gurum, rehberim, Ranbir her zaman şöyle der... hepimiz aynı özün parçasıyız. Aynı evrensel elektrik akış.
No para mi. Excepto por la necesidad patológica de tener profesores, gurus...
Guru ya da öğretmeninin olmasının patolojik gereksinimini saymazsak.
Y entonces la voz del anunciador dice, "Damas y caballeros, les presento al guru de lo desconocido, " el maestro de lo desconocido, " ¡ al Gran Sheldrake! Aplausos, aplausos, aplausos, alakasam, uno, dos, tres...
Sonra anons sesi diyor ki "Bayanlar ve baylar bilinmeyen diyarından gelen mucizeler uzmanı karşınızda muhteşem Sheldrake!" Alkış!
Oh, si, si, como... Trompa es como... nuestro gurú.
Evet, evet, kendisi sanki bizim adeta gurumuz gibi.
Nuestro gurú.
Gurumuz.
No es el tipo de cosas de las que estoy orgullosos, Marcie.
Bu tip şeylerle, guru duymuyorum Marcie.
Yo creo que has probado tu coraje de una vez por todas, derrotando a ese... pequeño hombre.
Bence çüce bir adamı dövebildiğin için cesaretinle guru duymalısın.
- ¿ Como un gurú? - Sí.
Bunlar Guru lafı mı?
- Debería convertirme en uno.
- Evet. Belki de Guru olmalıydım.
Lo prometí a mi gurú.
Guru'ma söz verdim.
O estás asustado o te estás encariñando con el maldito gurú del surfing.
Bence ya korktun ya da bu sörf gurusuyla fazla yakınlaştın.
Deberías sentirte orgulloso.
Kendinle guru duymalısın.
Le veo como mi gurú.
Ben, sizi kutsal gurum olaeak görüyorum.
Pero tú me consideraste tu gurú.
ama sen beni gurun olarak düşündün.
- Tengo un guru indio.
- Hint gurusu bir arkadaşım var.
Y ahora me gustaría que que conozcan al gurú de los zapatos El Sr. Al Bundy.
Şimdi, sizi ayakkabı gurusunun kendisiyle tanıştırmak istiyorum. Bay Al Bundy.
- En 1979 vi al Gurú Sai Baba, crear un banquete entero del aire.
- 1979'da, Sai Baba adlı bir gurunun yoktan yiyecek yarattığına şahit oldum.
Siempre te tomas así el pelo cuando estas orgulloso de algo.
Bir şeyden guru duyduğunda hep saçını o şekilde kıvırırsın.
- Es el líder.
- Guru geliyor.
¿ Cuál de ellos es el gurú?
Hangisi üfürükçü?
Fred Stiller, el gran gurú de las computadoras.
Fred Stiller, koca bilgisayar şefi...
Tengo a un gurú de Spokane y dos predicadores más... que ven apariciones de la Virgen María.
Spokane bölgesinden bir bilge ve Bakire Meryem'i görebildiğini iddia eden iki vaiz daha var.
Este es un nuevo movimiento del gran gurú que aun tienes que enseñar a tus alumnos.
Burada öğrencilerini eğitmek için yeni bir usta var.
Gregory habló un poco de todo... y especialmente de Grotowski... gran director polaco, su amigo y una especie de gurú para él.
Havadan sudan konuştuk. Jerzy Grotowski, ünlü Polonya'lı tiyatro yönetmeni hakkında bir şeyler anlattı André'nin arkadaşı ve bir nevi akıl hocasıymış.
Hay muchas en el sudeste asiático, buscan un gurú, disciplina espiritual, y quién sabe qué.
Güneydoğu Asya'da bu tür bir çok insan var, bir lider arıyorlar, ruhsal disiplin, ya da bu tür şeyler.
No, no, se debe hablar, Michele, hay que decirse las cosas. ¿ Cómo sé yo que un hijo quiere ser gurú... en un sitio así, si no me lo dice... si es una pared?
ama söylenmesi gereken bazı şeyler var. nasıl bilebilirdim.
¿ Al gurú Zen del surf?
Sörf ustasını mı?
Es el gurú.
Arayan üstat.
No tengo ningún gurú.
Bir mürşidim yok.
Pero yo te consideré mi gurú y te dejé ganar.
lakin ben, seni ilahım olarak düşündüm ve ve sana o yuvarlak şeyi kazanman için izin verdim.
luego vamos a comer a lo del gurú, por si quieres pasar.
We're gonna be cock in the ashram if you want to stop by.
Tienes al gurú, la leyenda, Gene Pingatore.
Üstad, efsane Gene Pingatore görüntüde.
Estabais todos muy orgullosos de mí.
Benimle çok guru duyuyordunuz.
¿ Y tú eres el gurú de la felicidad?
Peki sen mutluluk abidesi misin, Jack?
¿ El Gran Gurú te tiene como loco buscando candidatos?
Büyük patron sana hasta mı aratıyor?
'Era casi como un gurú físico.
Neredeyse Hintli bir bilge gibiydi.
- Soy el gurú Saj.
- Ben Bilge Saj.
Le confieso que nunca he estado antes donde un gurú.
Daha önce hiç bilgeye gitmedim, o yüzden...