Translate.vc / Spanish → Turkish / Hablô
Hablô translate Turkish
19,321 parallel translation
Y todo ese aire libre... mierda, ya sabes de lo que hablo.
Bir de o havası yok mu. Siktir, doğru ya sen de bilirsin.
Hablo del 9 / 11, arrestos, aunque dirijo un negocio limpio.
Kanunlara ne kadar uygun çalıştığıma bakılmaksızın gündemdeki 11 Eylül hikayesi, tutuklamalar.
¿ No sabes de qué hablo?
Neden bahsettiğimi anlamıyor musun?
Creo que sabes de qué hablo.
Neden bahsettiğimi biliyorsunuzdur.
Creo que sabes de qué hablo.
Bütün stajyerler mi iki iş yapıyor?
Hablo de Shao 007.
Shao-007'yi diyorum.
¡ Hablo de dinero en grande!
Şöyle paradan söz ediyorum!
No, hablo de la que está junto a ella.
Hayır, yanındakini soruyorum.
Hablo en serio, Roy.
Ben ciddiyim, Roy.
¿ Con quién hablo para que nos paguen?
Ücreti kimden alacağım?
¿ Te importa si hablo con mi poeta antes de que se vayan?
Siz topuklamadan Söz Ustası'yla biraz konuşabilir miyim?
Hablo en serio.
Gerçekçiyim.
Algunos saben de lo que hablo.
Bazılarınız anladı onu.
¡ Por Dios! Hablo de Frances.
Frances'tan bahsediyorum, be adam!
Sí, hablo en serio.
- Evet, ciddiyim.
No hablo de bienes raíces.
Teklif derken evden bahsetmiyorum.
Si hablo de Vogue, simplemente diré Vogue.
Mesela "Vogue" den bahsediyorsam direk "Vogue" derim.
Charles, sé que hablo por cada mujer en esta sala cuando digo, que estamos muy, muy agradecidas por tu generosa dotación.
Charles, büyük bağışın için ne kadar minnettar olduğumuzu bu odadaki tüm kadınlar adına söylüyorum.
Hablo de aumentar nuestro alcance en redes sociales.
Hedef kitlemizi sosyal medya üzerinden genişletmekten bahsediyorum.
Creo que cuanto más hablo con Greta,... más me doy cuenta cuán gran parte de mi historia eres realmente.
Greta ile ne kadar konuşursam senin hayatımın bir parçası olduğunu fark ediyorum.
A ti no te hablo. ¡ Estoy furiosa contigo!
Seninle konuşmuyorum. Sana kızgınım!
Seguro que yo hablo así.
Sesim aynen öyle.
- Hablo con Dios.
Tapıyorsunuz, evet!
La Dra. Schlebusch apenas le hablo...
Dr. Schlebusch onunla zar zor konuşacak...
No me refiero a los meses que pasé escribiendo. Hablo de los años de mi vida reducidos a su propia esencia, el núcleo de la verdad... Mi verdad en una narrativa trascendente.
Yazmak için harcadığım aylar bir kenara burada bahsettiğim hayatımın yıllarının ta özünden gerçeğin ham posasından süzülen akıllara durgunluk veren hikâye döngüsündeki benim gerçeğim.
No, mamá, no... No hablo de eso.
Hayır anne, ondan bahsetmiyorum.
Hablo del trabajo que hago.
İşimden bahsediyorum.
¿ Hablo demasiado?
Çok mu konuşuyorum?
¡ Mierda, cada vez que hablo, se empaña!
Hı amına, her konuştuğumda buharlanıyor!
Déjame recordarte que enseño, doy conferencias, hablo con la prensa...
Sana bir öğretmen olduğumu,... ders verdiğimi, basınla konuştuğumu hatırlatırım.
- ¿ Ves de lo que hablo?
- Ne dediğimi anlıyor musun?
De eso hablo.
İşte bundan bahsediyorum.
Por supuesto que no ". ¿ Saben de lo que hablo?
Yok öyle bir şey. " Anlıyor musunuz?
Deja de actuar como si no supieras de que hablo.
- Salağa yatma şimdi.
Yo no hablo mierda, pero él estará sin control por las siguientes 36 horas.
- Dalga geçmiyorum. Ama köpeğin önümüzdeki 36 saat boyunca kontrolsüzce sıçabilir.
- Te hablo para ver si quieres ir conmigo al cine hoy.
Aslında seni bugün benimle sinemaya gelir misin, diye aradım.
Hablo para ver si quieres venir conmigo y Kiki al cine en la tarde.
Bu öğleden sonra Kiki ve benle film izlemeye gelir misin, diye aramıştım.
No hablo de lo que hacen con sus pollas. ¿ Cómo es que no nos han dado por saco?
Siklerini ne yaptıklarından bahsetmiyorum ben.
- No, hablo de la gallina frita.
- Hayır kızarmış tavuktan bahsediyorum.
Hablo en serio.
Ciddiyim.
No, hablo de nuestra pequeña sesión de besos.
Hayır, şu öpüşme seansımızdan bahsediyorum.
No, hablo de Matt.
Hayır, ben Matt'ten bahsediyorum.
Hablo de nuestro primer beso.
İlk öpüşmemizden bahsediyorum.
Furcia, ¡ hablo de Lil Weezy!
Lil Weezy'den bahsediyorum sürtük!
Me hablo a mí mismo.
Kendime diyorum.
- Jonah dijo : "Ve." Yo hablo por él.
- Jonah "Gidelim." dedi. Jonah adına ben konuşuyorum.
No me interesa y ni siquiera es de lo que hablo.
ve bunun benim konuştuğum şeyle ilgisi bile yok.
La unidad de la que hablo debe ser total. Este puerto no tendrá la oportunidad de ver el día... si un puñado de propietarios acampan en sus tierras... y se niegan a vender.
Birlik beraberlik derken bu limanın rastgele önlerine çıkan arazilerde inşa edilmeyeceği gerçeğine istinaden söylüyorum.
Hablo de otro que no soy yo, por supuesto.
Ben hariç tabii ki.
No hablo contigo cuando estás borracha.
Sarhoşken seninle konuşmam.
¿ Tal vez sepas de qué hablo?
Belki neden bahsettiğimi anlıyorsundur.