English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Haras

Haras translate Turkish

20,502 parallel translation
¿ Qué harás, John?
Ne yapacaksın John?
No harás tal cosa.
Öyle bir şey yapmayacaksın.
Me ayudó por un tiempo, a recordarme la persona que fui, pero te lo digo ahora, que esa persona no sobreviviría aquí, y tampoco lo harás si piensas en el pasado.
Bir süreliğine yardım etti bana eskiden olduğum insanı hatırlattı ama artık söylüyorum sana o insan burada hayatta kalamaz ve geçmişte takılı kalırsan sen de kalamazsın.
Si alguna vez te preocupaste por mí, entonces tú lo harás.
Eğer bana değer verdiysen öldürürsün.
No, no lo harás.
Temizleyemeyeceksin.
Taiana, si quieres que te lo devuelva, tendrás que matarme, y apuesto lo que sea a que no lo harás.
Taiana, bunu almak istiyorsan beni öldürmek zorunda kalacaksın. Ve ben öldürmeyeceğine inanıyorum.
¿ Que harás aquí arriba? Eh, principalmente quemarme el cielo de la boca con burritos de microondas mal calentados.
Çoğunlukla mikrodalganın Burrito'ları dengesiz ısıtmasından damağını yakacağım.
¿ Qué harás, Snart?
Ne yapacaksın Snart?
¿ Qué harás después de esto?
Bunlardan sonra ne yapacaksın?
No me harás daño.
Beni incitmeyeceksin.
No se los diré, porque no lo harás porque no es algo que uno hace.
Onlara söylemeyeceğim çünkü bunu yapmayacaksın çünkü bu yanlış bir şey.
Lo recuperaras, Kevin, y lo harás hoy mismo.
Onu geri al Kevin, ve onu bugün geri al.
¿ Qué harás?
Ne yapacaksınız peki?
Quiero decir, ¿ qué harás después de Secretariat?
Yani Secretariat bittikten sonra ne yapacaksın?
Eso es lo que harás, Voiello.
Aynen öyle yapacaksın, Voiello.
Voiello no se enfrentará a la prensa, lo harás tú. ¿ Yo?
Voiello değil, sen konuşacaksın.
- No, no lo harás.
- Hayır, inmiyorsun.
¡ Dadu harás que me maten!
Dede... Beni öldürecek misin!
Si crees que cuando vuelvas a pensar en esta noche lo harás con una sonrisa entonces, adelante.
Eğer ileride geriye dönüp baktığında yüzünde bir tebessüm bırakacağını düşünüyorsan durma yap.
- Oye, ¿ qué harás el sábado? - Oh, cielos.
- Cumartesi günü ne yapıyorsun?
- No, no lo harás.
- Hayır, gelmeyeceksin.
Y si estuviese aquí, teóricamente, lo harás.
Ve o buradaysa bile, teorik olarak bulursun.
Y él me mira y me dice : "¿ Qué harás este fin de semana?".
O da bana bakarak : "Bu hafta sonu ne planın var?" diye sordu.
Está bien, lo harás tú.
Görünüşe göre sendeyiz.
Mira, un día te retirarás y ya no podrás jugar. ¿ Qué harás entonces? ¿ Volverás a la escuela?
Hayır bak, günün sonunda emekli olacağın ve artık oynamayacağın bir gün gelecek ve o zaman ne yapacaksın?
¿ Y qué harás ahora -.Me voy a casa ¿ Y luego?
- Şimdi ne yapacaksın?
Eso será lo que harás.
Ben olsam aynen öyle yapardım.
Harás que yo haga otra pregunta, ¿ verdad?
Bana başka bir soru daha sorduracaksın, değil mi?
Parece que le harás un pase a otro jugador, pero la pasas al otro lado.
Yani bir oyuncuya pas verecek gibi yapıp aslında öbür tarafta pas vereceksin.
¿ Qué harás ahora?
Ne yapacaksın?
Prométeme que no lo harás.
Bana böyle bir şey yapmayacağına dair söz ver.
Porque si tienes al menos una gota de sangre Palmer en tus venas, harás lo correcto.
Çünkü damarlarında bir damla bile Palmer kanı varsa, doğru olanı yapacaksındır.
Vamos, algo harás cuando no llevas calzoncillos largos.
Hadi ama, kostümünü giymediğin zamanlarda bir şey olmalısın, değil mi?
Oye, lo harás muy bien.
Harika olacak.
Tú saldrás y lo harás.
Oraya çıkıp gösteriyi yapacaksın.
Allí harás nuevos amigos.
Orada bir sürü yeni arkadaşın olacak zaten.
- Simon, no lo harás.
- Yapmazsın Simon.
¿ Qué harás ahora que eres rica?
Artık zengin olduğuna göre şimdi ne yapacaksın?
Por lo cual harás que esto suceda.
İşte bu yüzden bu işin olmasını sağlayacaksın.
- ¿ Lo harás tú?
- Sen kalıyor musun?
Pero no lo harás.
Ama çıkmazsın.
Si me amas, lo harás.
- Beni seviyorsan bırakırsın.
- Sí, lo harás...
- Evet yapıyorsun.
Y Dan, tú harás de Malcolm.
Dan, sen de Malcolm'un yerine geçeceksin.
¿ Qué harás ahora?
Bir sonraki hamlemiz ne?
¿ Les harás eso a estos chicos?
- Bu çocuklara bunu yapacak mısın gerçekten?
Y lo entenderé cuando lo vuelvas a hacer, porque lo harás.
Tekrar yaptığında da anlayacağım çünkü yapacaksın.
Te harás polvo los oídos.
Kulaklarına zarar vereceksin.
Ya lo harás.
Oraya da sıra gelecek.
- No harás nada, ¿ verdad?
- Yapmazsın, değil mi?
¿ Qué harás tú, Sam?
Ne yapıyorsun, Sam?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]