Translate.vc / Spanish → Turkish / Has
Has translate Turkish
265,558 parallel translation
Bueno, ¿ por qué has venido aquí si estás tan seguro de que no puedes entrar?
Bu okula giremeyeceğinden bu kadar eminsen neden geldin ki buraya?
Ya les has oído.
Duydun ya.
Has sido bastante maleducada hoy, jovencita.
Sabahtan beri çok kaba davranıyorsun küçük hanım.
Me has comprado un reloj antiguo.
- Aynen. Bana... eski bir saat almışsın.
Has cogido algo del cajón de tu madre sin preguntar. Pero voy a dejarte pasar esta.
İzin almadan annenin çekmecesinden bir şey almışsın.
¿ Has visto las UGGs?
- UGG terlikleri görmedin mi?
Vale, ¿ por qué has roto eso?
- Çünkü şimdi size kızdım!
- Haley, ayuda. No le diré a tu hijo gay que has tirado un Tony al océano.
Bir Tony ödülünü okyanusa attığını eşcinsel oğluna söyleyemem.
¿ Lo has cubierto otra vez?
- Aynen!
¿ Lo has hecho antes?
Bunu daha önce yaptın mı?
Pero hay muchos enemigos que atacarán nuestras tierras cuando nos vayamos.
Yine de gittiğimizde topraklarımıza saldıracak olan çok hasım var.
¿ Has estado pasando tiempo con ella?
- Onunla zaman mı geçiriyorsun?
¿ Has visto todo lo que necesitabas?
Görmen gereken her şeyi gördün mü?
Padre, ya que me has dado el comando, entonces déjame ejercerlo.
Biz... Baba, emri bana verdiğine göre bırak uygulamasını da ben yapayım.
No has visto suficiente.
Daha bir şey görmedin.
Y dime de nuevo, ¿ cuántas batallas has peleado?
Hatırlatsana sen kaç savaşta savaşmıştın?
Es bueno ver lo mucho que has madurado desde que me fui.
Ben yokken ne kadar olgunlaştığını görmek çok hoş.
Algo te ocurrió en Algeciras y no has vuelto a ser el mismo.
Algeciras'ta sana bir şey oldu, o zamandan beri kendinde değilsin.
Has estado muy callado hasta ahora.
Çok sessiz durdun.
¿ Qué has hecho con Kori y los demás?
Kori ve diğerlerine ne yaptın?
¿ Qué le has hecho a Robin?
Robin'e ne yaptın?
Si no gano la feria de ciencias con esto que me has construido, está amañada.
Benim için yaptığın bu şeyle bilim fuarında birinci olmazsam şike var derim.
- ¿ Qué has hecho?
- Ne yaptın sen?
Y eso es exactamente por lo que lo has conseguido.
- Tam da bu yüzden alıyorsun zaten.
Y te has arrastrado para conseguir el ascenso.
Sonra da sinsice terfi aldın.
Justo como tú me has salvado de la vergüenza en la Comic-Con,
Tıpkı senin, beni Comic-Con'da rezil olmaktan kurtardığın gibi.
¿ Cómo has dormido?
- Nasıl rahat yatabiliyorsun?
Un día en el que tú has estado sorbiendo champán mientras nosotros estábamos fuera durante una hora sin aperitivos.
Biz bir saattir bir şey atıştırmamışken senin şampanya içtiğin günden bahsediyoruz.
Lo has hecho. De verdad que lo has hecho.
Yaptın da, gerçekten yaptın.
¿ Dónde está la parte donde nos dices que vamos al Infierno y yo digo has visto el tamaño de los insectos afuera?
Cehenneme gideceğimizi söylediğin, benim de " Dışarıdaki böcekleri gördün mü?
Regina tiene razón. ¿ Has probado estas bebidas?
Regina çok haklı. Bu içkileri denedin mi?
¿ Cuánto tiempo me has estado observando?
Ne zamandır izliyorsun beni?
Ariel, miro lo que ya has hecho y estoy asombrada.
Ariel... yaptıklarına bakınca çok etkileniyorum.
Aunque pudiste haber pensado en otra manera pero has pasado tanto tiempo buscando un héroe que me temo que el tiempo se ha acabado.
Başka bir yol düşünmüş olsan bile... bir kahraman bulmak için o kadar çok vakit harcadın ki... korkarım zaman tükendi.
Ya me has quitado todo.
Her şeyimi benden aldın.
Porque has fracasado espectacularmente para llevarlos a cabo, y por lo tanto no mereces nada, ni el miserable amor de un ex Salvador ni la pequeña prisión de tu pueblo.
O vazifeleri yerine getiremediğin için... hiçbir şeyi hak etmiyorsun. Eski bir Kurtarıcı'nın kıymetsiz aşkını da... halkının minicik hapishanesini de.
Todo un lío en el que te has metido.
Berbat bir durumun içine sokmuşsun kendini.
- ¿ Qué has encontrado?
- Ne buldun?
¿ Has estado usando escuchas telefónicas ilegales para resolver estos tatuajes?
Yani dövmeleri çözmek için yasadışı dinlemeler mi yapıyorsun?
Sí y la has jodido así que si quieres seguir en esto, dime todo lo que necesito saber.
Aynen ve içine ettin. Bu işin içinde kalmak istiyorsan bilmem gereken her şeyi söyle.
Así que has visto lo que pasa cuando la gente usa la violencia para mandar un mensaje, cuántas vidas se destruyen.
O zaman insanların mesaj yollamak için zoru kullandığında neler olduğunu gördün. Ne yaşamlarını gittiğini.
Patterson, por lo que has pasado, es inimaginable.
Patterson başından geçenleri tahmin bile edemiyorum.
¿ Has cenado ya?
Akşam yemeği yedin mi?
¿ Qué le has hecho?
Ona ne yaptın?
¿ Por eso has estado manipulando mi vida?
Bu yüzden mi hayatımla oynuyorsun?
Has visto de primera mano que este país necesita una revolución.
Kendin bizzat bu ülkenin devrime ihtiyacı olduğunu gördün.
¿ Alguna vez has considerado que la ley se equivoca?
Hiç kanunun yanlış olabileceğini düşündün mü?
¿ Has probado los cascos aislantes de ruido que te compré?
Sana aldığım ses engelleyici kulaklıkları denedin mi?
Adam dice que has dejado de beber. Pero es bueno cuando tienes compañía.
Adam artık içki içmediğini söyledi ama misafirin olduğunda iyi olur.
Todo el mundo sabe por qué te has dejado crecer esta cosa.
Herkes neden sakal bıraktığını biliyor.
Te has salvado.
Kurtuldun.