English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Hán

Hán translate Turkish

202,942 parallel translation
Así que han contratado a alguien.
Demek birini tuttular.
Protesto. La abogada está testificando.
- İtiraz ediyorum avukat hanım ifade veriyor.
Se han entendido todos los puntos.
Önemli noktaların hepsini anlaşılır şekilde anlattın.
Me han invitado a tu casa.
- Evinize davet edildim.
Señoría, tenemos nuevas pruebas que han llamado nuestra atención.
Sayın yargıç tam da bu anda elimize çok önemli bir kanıt geçti.
Hay dos páginas que se han convertido en el salvaje oeste del racismo y el sexismo.
Vahşi Batı'nın ırkçılık ve cinsiyetçiliğine benzeyen iki adet internet sitem var.
- Bueno, han sido solo dos semanas.
- Çıkalı 2 hafta oldu.
Este es uno de los 50 mensajes que han enviado a mi cuenta.
Bu hesabıma gönderilen 50 mesajdan sadece birisi.
Han hecho un estudio que muestra que el 50 por ciento de la misoginia en Twitter era realizada por mujeres.
Yaptıkları çalışma Twitter'daki kadın düşmanlığının % 50sinin kadınlar tarafından yapıldığını gösteriyor.
Solo nos han pedido que creemos un entorno civilizado...
Bizden basit bir şekilde uygar bir atmosfer yaratılması istenip...
No, nos han pedido que creemos normas justas para echar a miembros.
Hayır, bizden adil kurallara dayanarak üyelerin atılması istendi.
Lo siento, aún no me han llegado los muebles.
Kusura bakma, mobilyalarımı hala teslim etmediler.
En parte, pero primero me gustaría saber por qué me han bloqueado.
O da var ama önce beni neden yasakladığınızı öğrenmeyi istiyorum.
Señora, no le he preguntado su composición racial.
Hanımefendi, şirketinizin hangi ırktan oluştuğunu sormadım.
Pregunta : "Se lo repito, esto no es sobre la raza, señora".
Soru : Tekrarlıyorum, bu ırkla alakalı değil hanımefendi.
Y estas han sido 48 horas muy buenas.
Gerçekten de güzel bir 48 saat geçirdim.
¿ Es lo que estaba haciendo, abogada?
Yapmaya çalıştığınız şey bu mu avukat hanım?
Me han dicho que rompa contigo.
Seninle görüşmemem söylendi.
¿ Te han dicho?
Söylendi derken?
¿ Entonces pueden explicar cómo han estado directamente involucrados en más de 75 casos civiles?
O halde 75 davaya direkt olarak nasıl dahil olabildiğinizi açıklar mısınız?
¿ Cuántos casos suyos han financiado? - 21.
- Kaç davalarını finanse ettiniz?
Vale, voy a tomar algunas notas si le parece bien a la abogada.
- Bir yandan da not alacağım sakıncası yoksa avukat hanım?
Parece que te han limpiado muy bien las heridas.
Görünüşe göre yaralarını iyi temizlemişler.
Sí, se han perdido una bandada entera.
Kaçırdınız, sürüsüyle çarptı.
Los polis han estado persiguiendo a este tío buscando algún tipo de venganza.
Polisler etrafında dolanıp duruyor. Ödeşme peşine düşmüşler.
Perdone, señora. Ese es mi trabajo.
Pardon hanımefendi, ama bu benim işim.
Ya han acabado de pintar.
Boyama bitti.
- ¿ Las han encontrado?
- Onları bulmuşlar mı?
Señora.
- Hanımefendi, olmaz.
Sr. Boseman, Srta. Lockhart, ¿ han acabado de golpear su mesa?
Bay Boseman, Bayan Lockhart ikiniz de masanıza vurmayı bitirdiniz mi?
Sé que estos meses han sido difíciles para ti, y que te sientes, acertadamente o no, culpable de los actos de tus padres.
Geçmiş birkaç ayın sana zor geldiğini biliyorum ve doğru veya yanlış olsun ailenin hareketleri yüzünden suçluluk hissediyorsun.
De hecho, ¿ los cargos no han sido finalmente retirados?
- Hatta suçlamalar düştü, değil mi?
A Theroux le han echado del cuerpo, pero todavía tenemos pendiente una demanda civil por seis millones.
Theroux's teşkilattan atıldı ama elimizde 6 milyon dolarlık bir dava var.
- Me lo debes. - Así que... al fin te han crecido agallas.
Bana borçlusun.
Han de amarte en la tienda de marcos.
Çerçeveci sizi çok seviyordur.
¡ Señora, por favor!
Hanımefendi, lütfen!
- Dama rubia.
- Evet, sarışın hanım.
Sí. Han pasado dos semanas y ni una palabra.
- Evet, iki haftadır ses seda yok.
Lo que sea. Han pasado dos semanas.
Her neyse. 2 hafta geçti üzerinden.
La cartera y la identificación del sujeto no se han tocado.
Adamın cüzdanına ve kimliği yerli yerinde duruyor.
Mira. Algodóndeazúcar86 y él se han casado.
Lucifer ve "cottoncandy86" evlenmişler.
Han pasado dos semanas.
İki haftadır yok.
- Señoritas, se está resistiendo al arresto.
- Hanımlar, tutuklamaya direniyor.
Señoritas, lo siento, pero... es difícil para mí disfrutar de un trío Decker con las manos de mi madre por todas partes, así que...
Hanımlar, üzgünüm ama, Annemin ayarladıgı üc tane Decker ile eglenmek benim icin zor, o yüzden...
Me han pillado.
Beni yakaladınız.
La rabia y despertar tus instintos sexuales no han funcionado.
Kızgınlık ve uyandırma, cinsel icgüdülerin bir ise yaramadı.
¿ Han entrevistado al personal o a los pacientes?
Çalışanlarla veya hastalarla konuştular mı?
Han estado ocupados trasladando a todo el mundo a una planta diferente.
Herkesi farklı bir kata taşımakla meşguller
- Te han engañado.
- Yani? - Dolandırıldın.
No, se han ido.
Hayır, çıktılar.
Claro que se han ido.
Tabii ki öyledir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]