Translate.vc / Spanish → Turkish / Ic
Ic translate Turkish
27,156 parallel translation
Verás, Arnold construyó una versión de su cognición en la cual los anfitriones oían su programación como si fuera un monólogo interno, como una forma de conciencia de arranque.
O zamanlar Arnold, bu iç monoloğun ev sahiplerinin sesi gibi çıkması ümidiyle kendi programlamalarını duydukları bu bilişin bir örneğini yaptı.
Solo pasaba por aquí con mi Citroen DS Pallas de 1973 cuando he visto tu clásico Morgan con el interior original de madera.
Tam da 1973 model Citroen DS Pallas'ımla buradan geçiyordum ki gösterişli ahşap iç kaplamasıyla klasik Morgan otomobilini gördüm.
Esta es una investigación interna con objetivo de identificar, remover y finalmente procesar a enemigos del estado.
Bu, devlet düşmanlarının kimliğini belirlemek, onları uzaklaştırmak ve dava açmak için yürütülen bir iç soruşturma.
He visto eso en America, antes de la guerra civil.
İç Savaş'tan önce böyle şeyleri Amerika'da gördüm.
Y me acabo de dar cuenta de que estoy prácticamente desnuda hablando con mi compañero sobre trabajo policial, así que...
Ve şimdi farkettim ki üzerimde sadece iç çamaşırlarımla polis işleri hakkında konuşuyorum, yani...
Bueno, debo decir, es mucho más fácil trabajar con ustedes que con nuestro enlace tradicional de Seguridad Nacional.
Şunu söyleyeyim, gelenekçi İç Güvenlik irtibatçımızla çok daha kolay çalışırsınız.
Lo soy, técnicamente, pero también lidio con casos confidenciales, altamente sensibles para Seguridad Nacional.
Öyleyim teknik olarak, ama aynı zamanda İç Güvenliğin çok gizli, yüksek hassasiyetteki vakalarını çözüyorum.
Sabes, lo único que necesitamos es ropa interior limpia y estaremos genial.
Güzel bir iç çamaşır da bulduk mu tamamdır.
Esposas de peluche, ropa interior sin entrepierna y lubricante de fresa.
Tüylü kelepçe, kasıksız iç çamaşırı ve çilek yağı.
Estoy bien. No racionas el agua.
- Sen payını iç, ben iyiyim.
- Somos el círculo íntimo de Alejandro.
- Biz Alejandro iç daire bulunmaktadır.
Somos contratistas de Seguridad Nacional ayudando a conseguirles la distracción con los drones que necesitan.
İç Güvenliğin sözleşmeli elemanlarıyız ihtiyacınız olan dron şaşırtmasını size ulaştırmak için yardım ediyoruz.
Eres de Seguridad Nacional.
Siz İç Güvenlik'siniz. Yapın bir şeyler.
Nacional considera una prioridad, por lo que pido que mantenga una mente abierta.
İç Güvenlik bu olayı en yüksek öncelikle ele alıyor o yüzden sizden açık görüşlü olmanızı istiyorum.
Y el problema es que es Bahari es de 200.000 millas cuadradas, y Nacional no tiene la tecnología para rastrear a esta arma.
Sorun şu ki Bahari'nin yüzölçümü 500.000 kilometre kare ve İç Güvenliğin elinde bu silahın izini sürebilecek teknoloji yok.
Patria ha asesorado Rahal que somos conscientes de las fuertes lecturas de energía procedente del desierto Bahari.
İç Güvenlik Rahal'a Bahari çölünden gelen yüksek enerji sinyallerinin farkında olduğumuzu söylemiş.
Señor presidente. Estoy Cabe Gallo, de Seguridad Interior.
Sayın Başkan ben Cabe Gallo, ABD İç Güvenliktenim.
Los Navy SEALs son sólo algunas horas fuera de reunirse con el aerostato.
Arayan İç Güvenlik'ti. Deniz Özel Kuvvetler zeplinden... -... bir kaç saat uzaklıktalarmış.
- Hablemos con Seguridad Nacional.
Bunu İç Güvenliğe bildiririz.
Recuerdo que estaba fascinada por cómo se veía el interior del cuerpo.
Vücudun iç görünüşünden çok etkilenmiştim.
Bebe algo de agua.
- Hiç iyi gözükmüyor. - Biraz su iç. iyiyim.
Corriendo por ahí en ropa interior, siendo cazadas como animales.
İç çamaşırlarınızla etrafta koşturmak, hayvanlar gibi avlanmak.
Tome un poco de Red Eye con nosotros.
Bizimle Red Eye iç.
Bebe un poco de agua.
Suyunu iç.
Bebe un poco más.
Biraz daha iç.
Le diré que alerte a Seguridad Nacional de que el ejército puede ser el próximo objetivo.
Bir sonraki siber hedefin askeriye olduğunu İç Güvenlik'e iletmesini sağlarım.
Lo siento, estaba yo usando mi voz dentro?
Kusura bakma, iç sesimle mi konuşuyordum?
Okay. Bien, causaste gran impresión en mí, Ker-rah. Ahora ve por ese jugo.
Ders, ne olacağımız belli değil, bu yüzden kendine iyi bak latte içmeyi bırak ve yeşil içecekler iç.
Oye, escucha.
( İç çekiyor ) Dinle beni.
Así que... cállate y bébete tu cerveza.
Şimdi çeneni kapat ve biranı iç.
Por desgracia, tenemos que llevar nuestra propia ropa interior.
Ne yazık ki kendi iç çamaşırlarımızı giymek zorundayız.
¿ Ropa interior?
İç çamaşırı mı?
Oh, Dios mío, con su amplio interior y sensación deportiva,
Aman Tanrım! Geniş iç hacmi ve verdiği spor hissi.
Vino la guerra civil y peleé por el norte.
İç savaş çıktığında Kuzey için savaştım.
Mamá enfermó por la tarde, y empezó a sufrir hemorragias por la madrugada.
Öğleden sonra annemin durumu kötüleşmiş. Sabaha karşı da iç kanama başlamış.
Bebe.
- İç bakalım.
Tienes que conducir, así que solo bebe eso.
Araba kullanman lazım, bu yüzden sadece onu iç.
- Bebe esto.
- Bunu iç.
¿ Por qué no te quedas y te tomas otra copa?
Sen burada kalıp bir kadeh daha iç.
Toma otra copa, Everett.
Bir bardak daha iç Everett.
Y algunas rimas internas también, creo.
Ve sanırım bazı hoş küçük iç kafiyeler.
No podemos ver si hay sangrado interno o traumatismo craneal a menos que lo llevemos al hospital.
Seni hastaneye götürene kadar kafa travması ya da bir iç kanama olup olmadığını söyleyemeyiz.
Rincón completa y un examen grieta una vez que haya limpiado su primaria, por favor.
Temizlemeden önce her yerine bakın ve iç bölgeleri de muayene edin, lütfen.
Hay un riesgo de hemorragia interna, pero vamos a llegar por delante de él.
İç kanama için risk teşkil ediyor ama hâllederiz.
Puede que ya no tenga autoridad sobre ustedes, pero todavía soy el agente de Seguridad Nacional asignado a la NASA.
Artık üzerinizde yetkim olmayabilir ama hala NASA'ya atanmış bir İç Güvenlik ajanıyım.
Bueno, para que conste, de todos los directores de Seguridad Nacional con los que hemos trabajado, eras mi favorito.
Kayıtlara geçsin diye söylüyorum, çalıştığım İç Güvenlik müdürleri içinde... -... en sevdiğim sendin.
Acabo de hablar con Seguridad Nacional.
Az önce İç Güvenlik'le konuştum.
Y he comido unas galletas y he bebido un poco de agua.
Ve bu da iç çamaşırın. Birazcık bisküvini yedim ve suyunu da içtim.
Es 20 años después de una guerra civil sangrienta. A pesar de la Proclamación de Emancipación de Abraham Lincoln, la esclavitud está vivita y coleando en el lejano oeste, en forma de prostitución, la profesión más antigua del mundo.
Kanlı iç savaştan 20 yıl sonra, Abraham Lincoln'ün özgürlük bildirgesine rağmen kölelik Vahşi Batı'da dünyadaki en eski meslek olan fahişelik formunda tekrar canlandı.
¡ Bebe!
İç!
No hay nada más deprimente que un estado comunista fracasado.
Başarısız olmuş komünist bir devletten daha iç karartıcı bir şey yoktur.