English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Iki

Iki translate Turkish

242,699 parallel translation
Señor, él es solo un hombre, pero perdió a dos hermanos en Ethandun, dos hijas y una esposa con los hombres del norte y aun así guardias tocarán a su puerta y exigirán un tercio de lo poco que tiene,
Lord o sadece bir adam, ancak Ethandun'da iki kardeşini kaybetti ; Iki kızı ve bir eşi olan Kuzeyde, ancak emniyetteler. Onun kapısını çalın ve sahip olduğu küçük çocuğun üçte birini talep edin,
Para sentirlo de verdad, necesitas el espacio equivalente a un saco de dormir muy delgado y una tienda de campaña para dos personas con agujeros.
Gerçekten hissetmek için incecik bir uyku tulumu ve delikli, iki kişilik bir çadırın uzaydaki eşdeğeri lazım.
Doctor, más dos.
Doktor, artı iki.
Bien, solo hay dos cosas que necesito saber.
Bilmem gereken iki şey var.
¿ Y te gustan ambos?
- Sen iki taraftan da mı hoşlanıyorsun?
Además de todo el curso, tengo dos empleos.
Derslerim çok yoğun ve de iki işte birden çalışıyorum.
americano, negocios, encontrar las diferencias, aunque sean pequeñitas.
Futbol, iş hayatı, birbirine çok benzeyen iki resim arasındaki küçük farklılıkları görebilmek.
Solo tenemos dos dardos.
Sadece iki okumuz var.
Así que Maureen tuvo que elegir entre guardar silencio o hacer lo correcto.
Dolayısıyla Maureen sessiz kalmak ya da doğru olanı yapmak gibi iki seçeneği vardı.
El semestre empieza pronto, pero no sé a dónde ir.
Okul iki haftaya başlıyor ama hâlâ nereye gideceğimi bilmiyorum.
Creí que faltaban dos meses de crucero.
Gezinin iki ayı var sanıyordum.
¡ solo para verte reír con un chico como dos chicas ante una ensalada!
Rica ederim. Bir adamla salataya bakan iki beyaz kadın gibi kıkırdadığınızı gördüm.
Porque dos gais no pueden ser "solo amigos".
Çünkü iki gey erkek sadece arkadaş olamaz.
... está entre dos pacas iguales, no podrá elegir una ni la otra y morirá de hambre.
... iki saman balyası arasında kalırsa birini diğerine tercih edemez ve açlıktan ölür.
¿ Qué tiene dos manos, dos pies y es buenísima tomando decisiones?
Neyin iki eli, iki ayağı vardır ve tercih yapmada muhteşemdir?
Tras trabajar duro dos años, me dieron una beca.
Burada iki yıl kıçımı yırttıktan sonra burs kazandım.
con dos chicas descocadas y un desayuno inglés completo.
Yanında da iki güzel kadın ve tam İngiliz kahvaltısı vardı.
Y que será el doble, ¿ no?
Hesap iki katına çıkacak, değil mi?
Tiene dos casas en Clitheroe.
Clitheroe'de iki evi var!
Tres, dos, uno.
Üç, iki, bir.
Es decir, no sé... ¿ tal vez un día? ¿ Dos?
Belki bir ya da iki gün.
No puedes estar dos minutos sin mencionar el maldito zapato que encontraste.
Bulduğun lanet ayakkabıdan bahsetmeden iki dakika duramıyorsun!
Dos minutos.
Süre tut, iki dakika.
- Con fecha de dos días antes de que Ted viniera a verme.
- Ted buraya gelmeden iki gün önce.
De cualquier manera, debes hacerlo.
Her iki şekilde de, bunu yapmak zorundasın.
Me diste dos buenos consejos y no seguí ninguno de los dos.
Bana iki tavsiye verdin ve... ikisine de uymadım.
Solo fue esa vez porque creía que el programa de armas biológicas soviético era una amenaza para ambas naciones.
Sovyetlerin biyolojik silah programının iki ülke için de tehdit oluşturduğunu düşündüğü için yaptı.
Hay dos buenas formas de llegar a la autopista desde aquí, así que podrían, pero...
Buradan otoyola çıkan iki iyi yol var o yüzden izleyebilirler ama...
Dos cada uno.
İki tane.
Dos estrellas ".
İki yıldız. "
Estarán en un abrir y cerrar de ojos.
İki dakikada yaparım.
Dos días.
- İki gün.
¿ He estado ahí dentro dos días?
- İki gündür orada mıyım?
Y ocho horas, cinco minutos, y...
- İki gün, sekiz saat, beş dakika- -
Han pasado dos días, no ha pasado nada.
İki gün oldu, hiçbir şey yemedin.
Serás un héroe durante dos segundos.
İki saniyeliğine kahraman olursunuz.
¿ Dos?
- İki mi?
Hace dos semanas te postulaste a una universidad popular para ser guardia de cruce.
İki hafta önce bir devlet üniversitesinde yaya trafiği okumak istiyordun.
- Lo he intentado dos veces.
- İki kez denedim.
Consigues el número de taquilla y la llave con dos condiciones.
İki şartla, dolap numarası ve anahtarı alacaksın.
"Dos : concentrarse en el problema actual".
"İki : Mevcut soruna odaklanmak."
Dos hidrantes fueron destruidos por un hombre con un bate y una capa.
İki yangın musluğu sarı pelerin giyen, eli sopalı biri tarafından yok edildi.
- Dos.
- İki tane.
- Os vieron, Kevin, comiendo durante quince días en Garfunkel's.
İki hafta boyunca Garfunkel'in yemeği.
Dos.
İki.
- 200.
- İki yüz.
Debería estar leyendo : "Janet And Whatsit Have Two Mummies" o lo que sea que se lea estos días.
Janet'in İki Annesi Var falan okumalı ya da bugünlerde ne okuyorlarsa.
Esto estaba bueno hace dos horas.
İki saat önce bu daha güzeldi.
Dos minutos.
İki dakika.
Dos mitades, Louise... y una de ellas se fue.
İki yarım Louise. Onlardan biri gitti.
Esperamos en una sala durante dos días.
İki gün odada bekliyoruz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]