Translate.vc / Spanish → Turkish / Inutil
Inutil translate Turkish
8,210 parallel translation
Lionel Terray lo dijo bien : "conquistadores de lo inutil."
"Gereksizin istilacıları" diyerek Lionel Terray doğru bir tarif yaptı.
Pero yo soy inutil.
İşe yarar biriyim ama.
ESE INUTIL FRAUDE ES TU RESPALDO!
Arkanda bu beş para etmez sahtekâr mı var?
La resistencia es inútil.
Karşı koymak nafiledir.
No puedo montarla ahora así que tampoco hubiese podido entonces. Soy un inútil.
Şimdi süremiyorum demek ki o zaman da süremeyecekmişim.
Pero si no lo terminamos se convierte en inútil, ¿ no?
Ama bitiremezse biraz amaçsız kalır, değil mi?
Un trabajo inútil me temo.
Maalesef beyhude bir çaba.
Lilian me llamó inútil.
Lilian, işe yaramazın teki olduğumu söyledi.
Más que inútil.
Hatta daha kötüsü olduğumu.
Completamente inútil.
İşe yaramazın teki.
¡ Soy un inútil!
Ümitsiz vakayım!
Si no, es inútil.
Aksi halde bir ise yaramaz. Bu ne demek?
Y tras siglos en esta Tierra, ¿ de verdad no ves que toda tu violencia es inútil?
Bu dünyada geçirdiğin yüz yıllardan sonra hâlâ yaptığın şiddetin anlamsız olduğun idrak edemedin mi?
La guerra es inútil. No acaba nunca.
Savaş gereksiz, hiçbir zaman bitmez.
Esto es inútil. Llamaré a Hulk.
Boşa uğraşıyoruz, ben Hulk'u arıyorum.
Toda mi colección, todas las armas de razón inútil... todo excepto uno.
Bütün koleksiyonum, saçma sapan maksatlı bilumum şeyler... Biri hariç hepsi.
Soy estúpida, una inútil.
"Aptalsın, işe yaramazsın."
pieza inútil de mierda.
Bok işe yaramaz parçası.
Odio sentirme tan inútil.
Kendimi işe yaramaz hissediyorum.
Esa es la frase más inútil de todo el idioma inglés, pero es lo único que se me ocurre ahora mismo.
Bütün İngilizce dersinde öğrenebildiğim en uygun kelime bu, .. demek istediğimi ifade eden yalnızca bu.
Por mucho que me duela decir esto, eres inútil para mí muerto.
Ne kadar canımı yaksa da ölü olman işime yaramaz.
Ya, pero no lo hizo. Me envió en una búsqueda inútil para... Nada.
Evet ama yanılmışız, beni oradan oraya sırf sebepsiz yere yolladı.
¿ Sabes? Completamente inútil en el resto del campo.
Sahanın geri kalanında tamamen işe yaramaz olabilir.
Esto es inútil.
Bunun bir yararı yok.
No me gusta sentirme inútil.
Çaresiz hissetmekten hoşlanmıyorum.
¿ Te parezco inútil?
Çaresiz görünüyor muyum?
Es inútil correr detrás de mí.
Peşimden gelmen beyhude.
- Todos los que te acosaron, todos los que te hicieron daño, los que te menospreciaron, los que pensaban que eras débil, inútil y pequeño.
- Sana zorbalık yapan herkes sana zarar veren, seni küçük düşüren senin zayıf, değersiz, küçük bir insan olduğunu düşünen herkes kazandı.
No. En el momento en que el ejército descubra... que la Thin Man es inútil, nos van a clausurar a todos... y lanzarán a toda su gente a tratar de solucionarlo.
Hayır.hayır, Ordu bu sorunu keşfettiği anda yani Zayıf Adam'ın işe yaramaz olduğunu anladıklarında, hepimizi kapatacaklar ve ellerindeki bütün insan gücünü bunu düzeltmeye harcayacaklar.
Todo es jodidamente inútil.
- Hepsi de yararsız amk.
El conocimiento no es inútil.
- Bilgi asla yararsız değildir.
¿ Has olvidado que hasta con la Apócrifa, intentar salvar a un poseído es inútil?
Apokrifa ile olsa bile ele geçirilmiş birini kurtarmanın beyhude olduğunu unuttun mu?
Débil, inútil de cualquier modo concebible.
Zayıf, akla gelen her anlamda işe yaramaz.
¿ Qué es lo más inútil en nuestro negocio?
- Bizim işte en işe yaramaz şey nedir biliyor musun?
¿ Felicitarte por demostrar finalmente que eres el estúpido inútil que siempre pensé que eras?
İşe yaramaz, adi herifin teki olduğunu nihayet ortaya serdiğin için seni tebrik mi edeyim? Zaten hep şüphelenirdim.
¿ Fue tan inútil como parece?
Göründüğü kadar anlamsız mıymış?
Si esta es una búsqueda inútil, Jules, te juro por Dios...
Eğer boşa kürek çekiyorsak Jules, yemin ederim ki...
Marcello fue inútil, el pobre bastardo.
Marcello işe yaramaz zavallının teki.
La vacuna contra la gripe que tenemos es prácticamente inútil.
Grip aşısı pratik olarak işe yaramaz.
Soy peor que un inútil.
Ben beş para bile etmem.
Esto es algo inútil.
Bu anlamsız bir çaba.
Es inútil. Qué más.
Bir işe yaramaz.
Y si lo encuentran inocente, esta investigación, ha sido totalmente inútil.
Ve eğer o suçsuz bulunursa, tüm bu araştırmalar tamamen anlamsız olacak.
Es inútil, Tsunade.
Tsunade.
Y ahora la enfermera Jackson, que ya cree que soy una inútil, no confía en mí para hacer nada.
Ve şimdi işe yaramaz olduğumu düşünen Hemşire Jackson bana hiçbir konuda güvenmiyor.
Es un inútil.
İçine etti.
- Bueno, ha sido inútil.
- Bu işe yaramaz.
No puedo aguantar estar sentado, sentirme inútil.
İşe yaramaz gibi durmaya dayanamıyorum.
Fue inútil.
Bir amacı yoktu.
El tasador es un puto inútil.
Eksper bir boka yaramadı.
Es inútil.
Nafile.