Translate.vc / Spanish → Turkish / Is
Is translate Turkish
170,507 parallel translation
Dijiste que tenías que hablar de un asunto.
İş konuşacaktınız.
No sería un buen hombre de negocios si me desprendiese de ellos.
Hangi iş adamı onları bırakmak ister ki?
Tú y yo y unas cuantas pistolas no van a ser suficientes.
İkimizle ve birkaç silahla bu iş olmaz. Ciddi ateş gücüne ihtiyacımız olacak.
Las luces centellearían y tendríamos esa sensación.
Işıklar titrerdi ve önceden yaşadığımız hissi yaşardık.
No quiere...
Bunu is...
Esta versión de mí, el pequeño empresario, el cantante amateur y el tío que se siente afortunado cada vez que entras por esa puerta.
Bu benim versiyonum, küçük bir iş sahibi amatör bir salon şarkıcısı ve o kapıdan her geçtiğinde kendini şanslı hisseden adam.
Esto no es como cerrar la puerta de la nave o tirar de la palanca en Mount Weather o la Ciudad de la Luz.
Bu indirme gemisinin kapağını kapatmak gibi, Weather Dağı'ndaki kolu çekmek gibi,... ya da Işık Şehri gibi değil.
Y las luces.
Işıklar olsun.
Relámpago, ¿ sabes?
Işıklar işte, anlatabildim mi?
Este es el trabajo de Dios.
Bu iş Allah'ın eseridir.
La tengo, la tengo, la tengo.
Bende o iş tamam.
La luz.
Işığa.
Un último golpe, y nos salimos.
Son bir iş, sonra yokuz.
El Departamento 19 ha recomendado trabajo de escritorio.
Büro 19 masa başı iş tavsiye ediyor.
Trabajo de escritorio.
Masa başı iş. Harika.
¿ Cómo funciona?
Bekle. Nasıl olacak bu iş?
Es cuando adelantas o retrasas una hora del reloj para maximizar las horas de luz durante el día.
İş saatleri sırasında daha fazla güneş ışığından faydalanmak için saatleri ileri ya da geri almaktır.
Y para cuando salgas de aquí, será demasiado tarde.
Sen oraya gidene kadar da iş işten geçmiş olur.
- Burlándose de mí con su luz.
- Işığıyla benimle dalga geçiyormuş.
Tal vez no haya falsificado la nota, pero hay algo sospechoso.
Teyzemin notu sahte olmayabilir ama bu işte bir iş var.
- Sí, no hagas nada raro, payaso.
- Evet, sakın bir iş çevirme palyaço.
La luz debe refractarse sobre otra cosa.
Işığın başka bir yerden kırılması gerekiyor.
En nombre de la Corporación Fraudusuaria, no puedo simplemente tomar la palabra de un niño.
Mulctuary Para İdaresi adına, tek bir çocuğun sözüyle iş yapamam.
He llamado a cada ciudad, tienda y parada de autobús en 150 kilómetros alrededor del lago Lacrimógeno, nadie vio a los Baudelaire.
Ağlayan Göl'ün 160 km çevresindeki her bir kasaba, iş yeri ve otobüs durağını aradım, Baudelaireları gören olmamış.
Tengo un negocio que dirigir mientras que tú solo te paseas con mi ropa.
İş yapıyoruz burada. Sense kıyafetlerimi giyip geziyorsun.
He perdido mucho tiempo con esto.
Bu iş hâlihazırda çok vaktimi aldı.
¡ Trabajen, aprovechadores!
Gidin de iş bulun otostopçular!
En esta economía, los niños son afortunados si tienen empleo.
Bu ekonomide çocuklar iş bulabildiklerine şükretmeliler.
Luces.
Işıklar sönüyor.
Juré solemnemente que mi consultorio estaría cerrado para ti siempre, incluso durante mi horario de atención.
Muayenehanemin kapılarının daima, normal iş saatlerinde dahi sana kapalı olacağına yemin etmiştim.
- ¿ Y su viaje de trabajo?
- İş seyahatiniz nasıldı?
Eso no parece ser pan, pastelito.
Bu iş ekmeğe benzemez dostum.
Qué brillante.
- Işıl ışıl.
Soy un hombre de negocios.
Ben bir iş adamıyım.
El cuarto con la luz.
Işıklı oda.
¡ Apaga la luz!
Işıkları kapat!
No, este es un asunto de gente rica... Una Caza de Monadas de Thaddeus Kilborne.
Hayır, bu Thaddeus Kilborne'un yüksek zümrelere hitab eden bal avlarında bir iş.
Hagamos de este pago la primera mitad, el resto se entregará al terminar la tarea.
Yarısını şimdi, kalanını da iş bittikten sonra halledelim.
¿ Adivina quién ha encontrado trabajo, un trabajo donde a nadie le importa si has sido públicamente acusado de ser un asesino en serie?
Tahmin et kim seri katil olarak kamuya duyurulmayı umursamayan bir yerde iş buldu?
Hemos hablado con todos los compañeros de Stan.
Stan'in tüm iş arkadaşlarıyla konuştuk.
Atenuando las luces
Işıklar kısılıyor.
Un último golpe, y me salgo.
Son bir iş, sonra yokum.
Tenemos que irnos hacia el búnker esta noche o no lo conseguiremos.
Bu gece sığınağa gidiyoruz yoksa iş burada biter.
Alúmbrame.
Işığa ihtiyacım var.
Tu ritmo cardíaco se elevará y usarás demasiado aire. No importa si las luces no están encendidas.
Işıklar açık olmasa önemli değil.
Seguro que se muere de ganas por saber qué clase de negocios hemos tenido.
Eminim ki, ikimizin ne tür bir iş yürüttüğümüzü öğrenmek için can atıyordur.
Lo has hecho bien.
İyi iş çıkardın.
De hecho, he trabajado para él muchas veces.
Onun için oldukça fazla iş yapmışlığım da olmuştur.
¿ Qué clase de trabajo?
Ne tarz bi'iş?
¿ Podría el sospechoso explicar cómo entregó a la familia que le empleaba a los sediciosos?
Bırakın dedim! Şüpheli, iş vereninin ailesini haydutlara nasıl sattı? Lütfen anlatabilir mi?
Sí, es asunto mío, porque tenemos trabajo que hacer, y tú no estás aquí.
İlgilendirir çünkü yapmamız gereken bir iş var ama aklın burada değil.