Translate.vc / Spanish → Turkish / Iss
Iss translate Turkish
535 parallel translation
En una miserable estación de servicio en medio de la nada.
Issız bir yerdeki zavallı bir benzinci mi?
Un hombre camina en la noche solitaria.
# Issız bir gecede bir adam yürüyor # # Tek ses, sadece gecenin sesi #
Parece vacío.
Issız görünüyor.
Tienes que ir al valle solitario
Issız vadiden geçmelisin.
¿ Soledad?
Issız?
Una tierra solitaria pero tranquila.
Issız bir arazi fakat sakin bir yer.
Como sobre una isla desierta.
Issız bir adada olmak gibi.
¿ Ahorcarla...?
Issız adaya terketmek?
Por las calles desiertas, como todas las noches, Moraldo camina solo.
Issız sokaklarda sadece Moraldo kalır.
¿ No sientes una voz que te llama?
Issızlığının sessizliğinde seni çağıran bir ses duymuyor musun?
Podríais ser desterrado a una isla desierta, o peor aún, podríais ser condenado a pena de muerte.
Issız bir adaya sürgün edilebilirsiniz! Hatta hayatınız bile tehlikeye girebilir!
Es un mundo desconocido, salvaje.
Issız, keşfedilmemiş bir yer.
Se tumban en algún sitio, donde sea, y agonizan solos.
Issız bir yerde uzanıp, bir başına ölmeyi...
Jamás un náufrago se había enfrentado a un futuro tan aciago.
Issız adaya düşenler bile asla böyle bir manzara görmemişlerdir.
Estamos lejos de todas partes, rodeados por el ejército alemán.
Issızlığın ortasındayız ve Alman ordusu tarafından kuşatılmış durumdayız.
Podría estar en medio de la nada, sentada encima de mi ukelele.
Issız bir yerde, ukulelemin üstünde oturup kalacaktım.
Casi prefiero una isla.
Issız bir adada olmak istiyorum.
Que el mar cubre.
"Issız bir ada gibi"
Estamos en una isla deshabitada.
Issız bir adadayız.
" Oh, hermanos, quienes ante miles de peligros... llegasteis a los confines de Occidente,... no os negueis a conocer... siguiendo el sol del mundo deshabitado.
" Issız bir dünyanın tecrübesini... inkar etmemeyi seçerek, Batı'ya ulaşmak için, 100.000 tehlikeye meydan okuyan sevgili kardeşlerim.
¿ No oyes en las noches de soledad cómo te llama mi corazón?
Issız gecelerde kalbim hep seni aradı, hiç hissetmedin mi?
Vivo sola en una casa desolada.
Issız bir evde yalnız yaşıyorum.
Los Cárpatos son la tierra del pueblo gutsul, olvidado por Dios y la gente...
Issız bir Karpat Bölgesi. Ukrayna Huzulları'nın diyarı.
No, está despoblada.
Hayır. Issız bir adadır.
La ocasión de meterse en una partida en el medio de ninguna parte.
Issızlığın tam ortasında bir kart oyununa girmek.
Sí, sólo unos 50, pero hay muchos más desperdigados por ahí... en estaciones de tren abandonadas, vagando por los caminos.
Burada 50 kişiyiz. Ama çevrede daha da fazlası var. Issız tren yollarında, amaçsız yollarda.
Está desierto, pero es rico en minerales.
Issız ama kristal ve mineral açısından zengin.
- Estábamos en el monte.
- Issızlığın ortasındaydık.
El capitán T. Kirk accedió a la comandancia de la ISS Enterprise después del asesinato del capitán Christopher Pike.
Kaptan James Kirk, Kaptan Pike'ın öldürülmesi ile ISS Enterprise'ı komuta etmeyi başardı.
Es una isla desierta.
Issız bir ada.
Se ve desierta.
Issız görünüyor.
Sé de un lugar desierto.
Issız bir yer biliyorum.
Aislada.
Issız.
¿ Cómo sobreviviría perdido y sin amo en las piedras de una tierra baldía?
Issız kayalıklarda, sahipsiz, yitik. Başka bir sonu olur mu?
¡ Tendría mejores socios en una isla desierta!
Issız bir adada iyi bir arkadaş olurdun.
Bueno, no estoy en una isla desierta, Estoy en el centro de Londres.
Issız bir adada değil, Londra'nın göbeğindeyim.
¿ Estás jugando al buen salvaje?
Issız adanda kafanı dinleyebiliyor musun?
En el desierto de la soledad, el tiempo se deslizó.
Issız ve bakir topraklarda zaman akıp geçti.
Caminas por las avenidas desoladas, entre árboles escuálidos, fachadas peladas, portales negros.
Issız caddelerde yürüyor bodur ağaçların, boyası dökülen duvarların karanlık sundurmaların yanından geçiyorsun.
Me he sentado en una manta en medio de la nada rodeado de infinitas posibilidades y es una mentira.
"Issızlığın ortasında bir yaygının üzerinde otururdum, " etrafım sonsuz olasılıklarla çevrili olurdu. "
La noche cerrada del verano noruego.
Issız yollar.
Te prometo por el Dios que tanto tiempo he ignorado, te prometo que construiré hospitales y orfanatos.
- Tanrı adına sana söz veriyorum.Issız yerlerde olacağım - Söz veriyorum sana hastaneler yetimhaneler yapacağım
No sé si me gustaría estar solo contigo en una isla desierta y sin comida.
Issız bir adada seninle yalnız kalmayı ister miyim bilmem.
Su nombre de Venecia, en Calcuta desierta.
Issız Kalküta'da Venediklinin ismi.
En una calle desierta encontramos una niña.
Issız bir sokakta bir kız çocuğuyla karşılaşıyoruz.
Un árabe solitario.
Issız bir Araptı.
Parece que no haya nadie.
- Issız, kimsesiz bir yer.
Quien salió al encuentro del Toro
Issız tarlalarda
¿ Esto está desierto?
Issız bir ada galiba?
Solitarios, si el señor no me acompañara.
Issız tabi Tanrı yanımda olmasaydı. - Hücrede yalnız değil miydin?
¿ Cómo va todo?
İss ler nasıl gidiyor?