English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Laser

Laser translate Turkish

2,689 parallel translation
Sí, agarradores y punteros laser con el nombre de un fármaco para el pito en ellos.
Evet, üstünde alet ilacı reklamı olan tencere tutacakları ve lazerler.
O podrías estar en el 47 torneo semestral de laser tag en Poughkeepsie.
Ya da Poughkeepsie'deki 47. Yarı Yıllık Laser Tag Turnuvası'na katılabilir.
La primera cosa que necesitas saber acerca de laser tag.
Laser tagle ilgili bilmen gereken ilk şey şu.
Laser tag suena brillante!
- Laser tag müthiş bir şeye benziyor!
Así que, Barney, escuché que tu y Nora se divirtieron en el "laser tag".
Evet, Barney duydum ki sen ve Nora Laser kovalamacasında iyi vakit geçirmişsiniz.
Ella fue una gran compañera de "laser tag"
Muhteşem bir Laser kovalamaca partneriydi.
Esta es la inscripción para el torneo regional de Laser Tag por parejas en Poughkeepsie.
Bu, Poughkeepsie'de gerçekleşecek olan laser tag çiftler turnuvası için başvuru formu.
- No voy a jugar a Laser Tag.
- Laser tag oynamayacağım.
- No voy a jugar a Laser Tag ni de coña.
- Kesinlikle laser tag oynamayacağım.
O cuando... no sé... un amigo te invita a un campeonato de laser tag, no te resistes.
Ya da işte, ne bileyim bir arkadaşın seni laser tag turnuvasına davet ettiğinde buna karşı gelmemen gibi.
Estás hablando con el Co-Campeón triestatal de Laser Tag.
"Şu an... "... 2011 Tri-County Laser Tag ikinci şampiyonuyla konuşuyorsun.
Sí, sí, lo del Laser Tag es asombroso.
"Evet, evet. " Laser tag olayı süper bir şey. "
¿ Has oido hablar del deporte de caballeros conocido como laser tag?
Erkeklerin yaptığı laser tag adlı oyunu duymuş muydunuz?
Es un rayo dirigido como una mira laser.
Hedefleme ışını lazer işaretçisi gibi.
Probablemente usó un apuntador laser para destellar las lentes.
Muhtemelen lazer kullanmışlar.
Mira, coges unos de esos pequeños punteros laser.
Hani şu lazer kalemler gibi.
Nunca necesitaré un puntero laser.
Lazer kaleme bile gerek kalmayacak.
¡ Sí! ¡ Disparo Laser!
İşte, olay budur!
Es un laser...
Lazer...
¡ Es un laser!
- Kafasında lazer var!
Yo era el que tenía un laser rojo en mi frente, recuerda
Alnında kırmızı lazer olan bendim, hatırladın mı?
Activando visión super-laser.
Süper lazer görüşü çalışsın.
Quizás pueda flashear en la red laser, y pueda atravesarlos.
Lazerlere doğru çakarsam belki aralarından geçebilirim.
Es como si cada vez que intentamos tomar una foto, dos rayos laser estuvieran apuntando a la cámara.
Ne zaman onun fotoğrafını çekmeye kalksam, sanki iki lazer ekran doğru geliyormuş gibi oluyor.
Los monitores de radiación de amplio espectro y los termómetros laser están listos.
Geniş spektrumlu radyasyon monitörleri ve lazer termometreler hazır.
Los exhibidores tienen láser, sensores de calor, movimiento y peso.
Serginin her alanı lazer korumalı ayrıca, ısı, hareket ve ağırlık sensörleri mevcut.
Estoy hablando de un arma de destrucción masiva que hace que las armas nucleares militares parezcan pistolas láser.
Yanında askeri düzeydeki savaş başlıklarının oyuncak silah gibi kaldığı bir Kitle İmha Silahı'ndan bahsediyorum.
¿ Donde está la abuela-láser?
Lazer Nine nerede?
Tienen cerraduras guiadas por láser ahora, ¿ Quién las necesita?
Artık lazerli sistemle kilitleri açıyorlar kim ne yapsın beni?
Marca láser subcutánea.
Derialtı lazer vericisi.
Perdón, no podemos hacer nada sin la caja de fusibles, sin los microcontroladores, sin las batería, sin el medidor láser.
Üzgünüm, sigorta panelleri olmadan hiçbir şey yapamayız ya da mikro kontrolör veya aküler ya da lazer mezura olmadan.
Funcionará sin el medidor láser.
Lazer mezura olmadan da çalışır.
Dr. Cameron, sin el medidor láser, no creo que...
Doktor Cameron, eğer lazer mezura olmazsa... -... bunu yapabil...
Lo resolveremos. ¿ Puede sacar el medidor láser?
- Sonra çözeriz onu. Lazer mezuraları kaldırabilir misiniz?
Aquí es donde iría el medidor láser si tuviésemos uno.
İşte burası da lazer mezuranın gideceği yer. Tabii bir tane olsaydı.
Cualquier medida láser debería ser ajustada por el índice de refracción del agua que es 1,33.
Herhangi bir lazer ölçümü suyun kırılmasının indeksiyle ayarlanmalıydı ki bu da 1.33.
De todo, desde muebles de oficina hasta documentos clasificados, pasando por sistemas de rastreo láser muy sofisticados.
Ofis mobilyasından tutun, gizli belgeler ve karmaşık lazer takip sistemine kadar her şey.
- Tenéis un escáner, tenéis un láser.
- Tarayicilariniz var, lazerleriniz var.
Era mucha tinta de porquería, estaba tratando de ocultar algo, como cuando un hermano renuncia a una pandilla y no puede pagar los láser para quitar los tatuajes.
Bu çok dandik bir mürekkep. Tıpkı çeteden ayrıldıktan sonra dövmesini sildirmek için lazer parası olmayan elemanlar gibi bir şeylerin üstünü kapatmaya çalışıyordu.
Fuimos al cine, después comimos espaguetis y luego jugamos a láser tag.
Sinemaya gittik, sonra spagetti yedik, ve sonra lazer topu oynadık.
Lo único que tengo es este puntero láser con el que apunto a las entrepiernas de los idiotas en el parque.
Elimde sadece parktaki ahmakların apışlarına tuttuğum bu müthiş lazer var.
Todo lo que tenemos es este puntero láser.
Bizim elimizde sadece bu müthiş lazer var.
Damien, no jugamos con pistolas láser.
Damien, lazer tabancasıyla oynamıyoruz.
Al márgen, no es una pistola láser. Es un pistola deshidratadora.
O bir katılaştırma tabancası.
super-botas, super-fuerza, y visión super-rayos-X-láser-cortante.
Süper botlar, süper güç ve süper X ışını artı lazer görüşü.
Dame el chaleco, Aliento de Láser antes de que la conversación se ponga fea.
Konuşma tatsızlaşmadan önce yeleği bana ver lazer nefes.
Bueno, sí, los héroes son geniales, pero yo llevaré una pistola láser todo el tiempo.
Kahramanlar harikadır, ama daima lazer tabancasını tercih ederim.
Para un malote, cara-láser, jabba canalla.
İşe yaramaz, lazer suratlı bir Jabba serserisi için.
Láser.
- Lazer!
Es Láser Viviente, Iron Man.
- Ben canlı lazerim, demir adam.
Láser, Floyd, conseguir nuestras almas de regreso Sí, ¿ sabes qué? Tienes razón. ¿ Hola?
Evet haklısın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]