Translate.vc / Spanish → Turkish / Leví
Leví translate Turkish
28 parallel translation
- Tengo una cita con Mme. Leví.
Bayan Levy'le görüşmek istiyorum.
Leví no es huésped nuestra. - Sí lo es.
- Saçmalık, burada olduğunu biliyorum.
- Mme. Leví, espere.
Madam, oraya gitmeyin.
- Queridos estudiantes. Para el brindis de Año Nuevo nos honra esta noche... a una pianista de gran talento y fama mundial. Madame Sophie Leví.
Sevgili öğrenciler, geleneksel olarak yaptığımız Yeni Yıl Kutlaması'na bu yıl birkaç yılda uluslararası büyük başarılar elde etmiş müzisyen bir konuğumuz var :
Como saben, la selección de candidatos... para el ensayo de fin de curso iniciará en unos días. Madame Leví nos hará el favor de ser la solista.
Bildiğiniz gibi, yakında yıl sonu konserimiz için adaylar seçeceğiz ve saygıdeğer Bayan Levy solistimiz olacak.
- Olvidó este vestido, Mme. Leví.
Bu elbiseyi unutmuşsunuz, Madam Levy.
- Sophie Leví partió.
Sophie Levy gitti.
Sophie Leví.
Sophie Levy.
Quería que tocases con Mme. Leví.
Kendisininkini çalmaktansa senin müziğini dinlemeyi i tercih edeceğini söylemişti.
Leví Mateo.
Matta Levi.
¿ Leví Mateo?
Matta Levi?
Entré en Jershalaím por la puerta de Susa, pero a pie y acompañado tan sólo por Leví Mateo, y nadie me gritó nada porque nadie en Jershalaím me conocía entonces.
Kudüs'e Altın Kapı'dan girdiğim doğru, ama yürüyerek ve yanımda Matta Levi'den başkası bulunmadan. Hem bağıran da olmadı, çünkü o sırada Kudüs'te beni tanıyan yoktu.
Volví al día siguiente... como el desafortunado Mateo Leví, pero era demasiado tarde.
Ertesi gün geri döndüm tıpkı Matta Levi gibi, ama çok geçti artık.
David Ben Leví tiene mucho odio en su corazón.
David Ben Levi'nin kalbinde yeterince nefret var.
David Ben Leví.
David Ben Levi.
Cómo escatimas ahora que el negocio es tuyo, David Ben Leví.
Artık ticarethane senin diye adam ayırt ediyorsun David Ben Levi.
No me acuerdo... Bueno, ellos se fueron a casa de Leví para dejar algunas cajas, pero... la mayoría fueron enviadas a Israel.
Bilmiyorum Levi'nin evini istediler bi kaç kutu götüreceklerdi
Cuatro hombres, liderados por un hombre fuera de la ley llamado Leví Harden, entraron en un banco.
Hırçın Outlaw BY LED DÖRT ERKEK, ADLI LEVI HARDEN, A BANKASI yürüdü.
Era el Gabbai de Leví...
- Siz kimsiniz efendim? - Ben Levi'ın "gabbai" siyim.
¿ Son Simón y Leví?
- Şem'un'la Lâvi değil mi onlar?
No sabía lo que iban a hacer Simón y Leví.
Şem'unun ve Lâvi'nin yapacaklarından haberim yoktu.
Simón y Leví lo raptaron para vengarse de el.
Şem'un ve Lâvi Yusuf'tan da intikam aldılar.
No les diré nada, Leví, lo juro.
- Onlara tek kelime etmem, Levi, yeminle.
Le dije a Leví que deberíamos dejarlo solo, centrarnos en nuestros propios asuntos.
Levi'ye, ona dokunmamızı, kendi işlerimize bakmamızı söylemiştim.
Me envió Leví.
Beni, Levi gönderdi.
Interrumpieron el concierto de Sophie Leví.
Sophie Levy'nin konserini kestiler.
- Sophie Leví debió partir.
Sophie Levy şehri terk etti.