English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Leía

Leía translate Turkish

785 parallel translation
Yo, por otro lado, leía porque no podía salir.
Ben pek dışarı çıkamadığım için sadece kitap okudum.
Cuando estaba en el telégrafo leía mucho.
Telgrafçıyken çok okurdum.
Leía sobre su vida.
Hayat hikayenizi okuyorum.
Y dentro una gran alfombra donde me solía estirar mientras mi madre me leía.
Ben uzanırken annemin bana kitap okuduğu büyük bir ocak vardı.
El intérprete inglés, Hyndrich Stick, su traductor personal, leía aparentemente un texto preparado.
Hynkel'in özel tercümanı olan İngiliz gazeteci Hanry Stitch, tam konuşma metninin gelmesini bekliyor.
No puedo comprar una enciclopedia nueva así que leía los avisos del periódico y me equivoqué de página y vi este aviso, y...
Biliyorsun ki yeni bir ansiklopedi alacak durumum yok bu yüzden pazar gazetesindeki ilanlara bakıyordum ve yanlış sayfayı açtığımda karşıma bu ilan çıktı...
Lo único que sabía era lo que leía, y acababa de leer una novela sobre una elegante actriz francesa de la Comédie Française.
Tüm bildiklerim kitaplardan geliyordu ve Fransız Devlet Tiyatrosu'ndaki harika bir Fransız aktris hakkında bir kitabı yeni bitirmiştim.
Leía mis artículos para ella.
Ona makalelerimi okurdum.
A veces la veía escribir en su diario pero yo nunca lo leía.
Günlüğüne yazdığını sıklıkla duyuyordum, ama hiç okumamıştım.
Doctor, he visto cómo se levantaba del lecho, se echaba encima algo de ropa, abría su escritorio, tomaba papel, lo doblaba, escribía algo en él, lo leía después y regresaba al lecho.
Doktor, yatağından kalktığını gördüm, hırkasını giydi, çekmecesini açtı,... bir kağıt çıkarıp katladı, bir şeyler yazdı üstüne, mühürledi ve yattı.
¿ Recuerdas cuando leía en la cocina de Schröder? Estaba tan asustada.
Sana nasıl ciddi bir sesle ağır ağır kitaplar okurdum.
Yo ya leía la Biblia a los 7 años.
Ben yedi yaşında iken İncil okuyabiliyordum.
La Bella tardó mucho en querer... y descubrió en los ojos del odiado carcelero una luz, un reflejo en el que se leía la plegaria y el amor.
Güzel'in bu duruma alışması zaman alır fakat günbegün nefret ettiği kendisini tutsak eden kişinin yüreğinde bir ışık görür. Hem de fark edilmek isteyen bir ışık. Sevgi de fark edilen bir şeydir.
Le tocaba mi música... y él me leía sus poemas.
Ona bestelerimi çalardım. O da bana şiirlerini okurdu.
- Yo leía su columna, señorita Francon.
- Köşenizi okurdum, Bayan Francon.
No, en absoluto. Leía los guiones para el lunes.
Pazartesinin senaryosunu yeniden okuyordum.
Me encanta Goethe. Mi padre me leía todos los poetas alemanes cuando era una niña.
Babam tüm Alman şairlerini okurdu bana.
El hombre que leía el periódico detrás de usted vigilaba. Él tiene la cartilla de racionamiento.
Arkanda gazete okuyan, pirinç karnesi ondaydı.
Desde que era niño, leía cosas acerca de ti.
Çocukluğumdan beri hakkındaki her şeyi okuyorum.
- ¿ Recuerdas que yo te leía?
- Sana nasıl da kitap okuduğumu hatırlıyor musun?
Sentía como me clavaba los ojos tras sus gafas de sol, desafiantes esperando a que no me gustase lo que leía, o rogándome con peculiar orgullo que me gustase.
Gözlüğünün arkasından, okuduğumu beğenmemi istemeyerek veya kendi gururlu havasıyla beğenmem için yalvararak, beni izleyen gözlerini hissediyordum.
Mi pobre madre me leía sus historias.
Sevgili annem bazen bana içinden hikayeler okurdu.
Rosemary leía un ensayo en la isla de st. Daniels donde estuvimos el año anterior.
- Rosemary geçen yaz ziyaret ettiğimiz St. Daniels... adası hakkında bir kitap okuyordu
Ya le oí cuando leía.
İlk senden duyuyorum.
Me los leía él y copié algunos.
Bana okurdu. Hatta bazılarını yazmıştım.
Llevaba conmigo la carta que Franz me había escrito y la leía una y otra vez, aunque me la sabía de memoria.
Franz'ın mektubu yanımdaydı. Mektubu ezberlediğim halde defalarca okudum.
Es curioso : Jean también me leía siempre la mente.
Komik, o da benim aklımı okuyabilirdi hep.
Dile cómo desayunó mientras leía el diario.
Gazeteye bakarken pastırmasını ve yumurtalarını nasıl yediğini söyleyin.
Me leía la Biblia.
Bana İncil okurdu.
Tuve una amiga que leía libros.
Çok kitap okuyan bir kızla çıkmıştım.
Leía cada día tu columna.
Köşeni her gün okurdum.
Su Majestad señaló algo interesante sobre Moisés cuando leía la Biblia.
Majesteleri, İncil'i okurken Musa ile ilgili ilginç bir yorumda bulundu.
Durante días y días, yo le leía historias sobre estranguladores, de policías y espías internacionales...
Günler boyunca, ona, katiller polisler ve ajanlar hakkında kitaplar okudum.
Cada día, como un reloj, comía en un barato salón de té donde leía volúmenes de bolsillo de los grandes autores ingleses,
Ve her gün, saat gibi, bir çayhanede öğle yemeğini yer ve yine orada en iyi İngiliz yazarların Tauchnitz baskısı ciltlerinden birini sürekli okurdu.
- Su esposa le leía a la noche antes de dormir como si fuera un bebé.
Karısı ona uyuması için her gece bebek gibi kitap okurdu.
- ¿ Te la leía tu madre?
- Annen sana okur muydu?
Un periódico local que se leía en todo el mundo.
Dünyanın her yanında okunan bir taşra gazetesi.
Por algo en un libro de oraciones inglés se leía esta plegaria :
İngilizce dua kitabında şu cümlenin geçmesi rastlantısal değildir.
Un nombre de moda en las novelas baratas que leía mi madre cuando era joven... y yo pagué la culpa.
Annemin gençliğinde okuduğu korku romanlarında yaygın olarak kullanılan bir admış. Ben bir kazaymışım.
Decidí que lo haría mejor si antes se leía el manual básico del submarino.
Öncelikle denizaltı el kitabını okumasına karar verdim.
Me trajeron una tutora especial que me leía libros prohibidos.
Yasak kitapları okuması için özel öğretmen tuttular.
Iba vestido de médico y leía a Charles Lamb.
Doktor kılığındaydım ve Charles Lamb'in kitabını okuyordum.
Los vuelos de las abejas, las canciones de los pájaros, huellas de animales, olores, sonidos todo esto eran señales que él leía como un libro de la vida.
Arıların uçuşu, kuşların cıvıldaması, Hayvanların ayak izleri, sesler, kokular hepsi onun için adeta hayatın kitabıydı.
Él me miraba y me escuchaba, mientas yo leía todos estos libros que no me servían para nada 200 páginas al día, leía rapidísimo.
Ama beni okuyorken seyretmek ona yetiyordu. Tüm o saçma sapan kitaplar... Günde 200 sayfa.
Mientras Jim leía un libro en la planta baja, hizo subir a Jules a su habitación.
Jim zemin katta kitap okurken... Catherine Jules'u kendi odasına çıkardı.
¡ Cuando leía los periódicos la vida estaba tan mal como ahora! ¡ Debo ven, dales unas papeletas a estos señores!
Gazete okusam ne olacak, dünya yine kötüye gidiyor!
Me dijo que si me leía de la A a la Z sería como haber ido a la universidad.
Ab-Bu'dan Ya-Zu'ya kadar okuyup bitirirsem üniversiteyi bitirmiş sayılacağımı söylemişti.
Yo estaba en el estado mayor todo este tiempo, leía.
Bu arada karargahta takılı kaldım.
Durante tres días no hice nada, sólo leía.
Üç gün okumaktan başka bir şey yapmadım.
Un día... ella leía un libro... llevaba un vestido sin mangas y yo de repente...
Bir gün, kitap okuyordu. Üzerinde kolsuz elbise vardı... Ben de...
Johnny sí las leía.
Johnny bunu yaptı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]