Translate.vc / Spanish → Turkish / Linc
Linc translate Turkish
808 parallel translation
Pero no creo que demande una fiesta de linchamiento. Creo que todos deberíamos respirar hondo.
- Ama linç edilme partisi olmasın, derin bir nefes alalım
Porque la ley dice que en un linchamiento todos los que lo consienten son responsables del hecho.
Çünkü yasalara göre linç eylemine katılan herkes cinayetten sorumludur.
Ningún linchamiento se justifica aunque hay intentos de encubrir citando a testigos o con pruebas en contra del ahora silencioso cadáver.
Bazen şu anda sessiz olan ölünün itirafları ya da suçunun kanıtları öne sürülerek temize çıkartılmaya çalışılsa da hiçbir linç eyleminin mazereti olamaz.
Pero nadie puede osar defender el linchamiento del inocente.
Hele suçsuz birinin linç edilmesini kimse savunamaz.
- Fue un intento de linchamiento. - ¡ Objeción!
Öyleyse bu bir linç teşebbüsüydü!
Usa la palabra linchamiento.
Sürekli linç sözünü kullanmanız...
Su Señoría. En los últimos 49 años las turbas han linchado a 6010 seres humanos colgándolos, quemándolos, cortándolos en esta orgullosa tierra nuestra.
Sayın Yargıç son 49 yılda bu gurur duyduğumuz ülkede tam 6010 insan asılarak, kesilerek, yakılarak linç edildi.
Un linchamiento casi cada tres días.
Her üç günde bir linç eder.
Y para que su desacato al juramento no quede sin castigo pido su acusación por perjurio en la misma evidencia que, en un minuto probará la identidad de los acusados entre los 22 miembros activos de la turba que destruyeron y quemaron la cárcel y lincharon a Wilson.
Ama gerçeğe ihanetleri cezasız kalmayacak. Ben de birazdan ortaya koyacağım ve davalıların 22'sinin birden hapishaneyi basıp Joseph Wilson'ı yakarak linç ettiklerini gösteren kanıtı onların yalancılıktan yargılanması için de kullanacağım!
No me atrevo a firmar esto o me lincharían a mí.
Adımı veremem, çünkü o zaman beni de linç ederler.
Sabrán lo que es ser linchado.
Anlasınlar bakalım linç edilmek nasılmış.
Van a lincharlos, Abe.
Linç edecekler, Abe.
Dicen que hay patrullas y que lincharán al que lo hizo cuando lo atrapen.
Çeteler kurmuşlar. Bunu yapanı yakalayıp linç etmek istiyorlarmış.
Van a linchar al juez Bean.
Kasabaya Yargıç Bean'i linç etmeye gidiyorlar.
Lamento haber evitado que lo lincharan.
Seni linç etmelerini engellememe üzüldüm.
¿ Lo oyes? Si esa carta se publica, nos lincharán.
Bu mektup açıklanırsa linç ediliriz!
¿ Lo lincharán?
Linç mi olur?
¡ Es una pandilla de linchadores!
Yasadışı bir linç çetesi.
Mayor Tetley, no debe permitir que esto sea un linchamiento.
Binbaşı Tetley, bunun bir linç olayına dönüşmesine izin vermemelisiniz.
Vi cómo lincharon a mi propio hermano, Sr. Carter.
Kardeşimin linç edilişini gördüm Bay Carter.
¡ Te lincharían!
Linç edilirsin.
No habrá linchamientos.
Linç yok.
No es motivo para lincharla
Onu linç edemezsiniz!
Autor de un estudio de ficción clásica sobre la vida judía estadounidense... de una bonita historia infantil... de un libro en el que el héroe había sido linchado por bigotistas anticatólicos.
Amerika'da Yahudilik hakkında araştırmacı yazar.. çocuklar için tarihi hikayeler yazarı... bir kitabının yazarı anti-Katolikler tarafından linç edilen yazar.
¿ Quién habla de linchar?
Birinin linç edilmesi hakkında tüm bu konuşmalar nedir?
¿ Por qué no organiza un linchamiento?
Neden bir linç partisi düzenlemiyorsun?
- Parece un linchamiento.
- Ne haber? Linç olayı var gibi.
Mientras yo esté aquí, no habrá ningún linchamiento, pero con unos tragos, quizás parezcan más monos.
Ben burada iken linç yapılmayacak, Fakat bunlara biraz daha adam gibi baksanız iyi olur. üç şişe gönderin.
Sólo se habla de linchamiento.
Burada linç etmekten konuşuyorlar.
Yo anuncié una actriz, cuando lo vean esta noche, me linchan.
Kadın şarkıcı getireceğimi ilan ettim. Bu gece seni görünce beni linç edecekler.
Anoche hubo un linchamiento.
Dün gece bir linç oldu.
¡ Linchadle!
Linç edelim!
- Los linchamientos pasarán a la historia.
- Linç düşüncesi de geçmişte kalacak.
, antes de que la gente lo haga pedazos
Linç edilmeden.
Los vecinos le partirán la cara.
Komşular seni linç edebilir.
ÉI tiene razón. Debemos sentir vergüenza que nos llame así.
Bir yabancının bize linç yolunu göstermesinden utanmamız lazım.
HOMBRE QUEMADO INOCENTE
SUÇSUZ BİRİ YAKILARAK LİNÇ EDİLDİ
Lo saqué de un libro de leyes.
Bunu kitaptan yırttım. Linç, kasıtlı cinayettir.
PELÍCULA IDENTIFICA ACUSADOS DEL CASO WILSON LOS 22 ENFRENTAN LA MUERTE
WILSON LİNÇ DAVASINDA FİLM KULLANILDI 22 KİŞİ İDAMLIK!
¡ Eres como ésos!
- Sen de kötüsün! Beni linç ediyorsun!
Te hubiesen linchado si te cogen.
Yakalasalardı linç ederlerdi.
Curley lo buscará.
Linç ettirmeye kalkışır.
Van a lincharlos.
Çocukları linç edecekler.
Le prometieron no hacerle daño y casi lo matan a golpes.
Zarar görmeyeceği konusunda söz verilmesine rağmen linç edildi.
En vez de que la turba furiosa lo hiciera trizas... Io recibió como si fuera un héroe.
Öfkeli bir kalabalık tarafından linç edilmesi gereken yerde kalabalık onu adeta bir kahraman gibi karşılıyor.
Corrí por las calles con el barro y las piedras en mis orejas... y el pueblo gritando por mi sangre porque tenías miedo de enfrentarlo.
Sokaklarda beni linç etmek isteyen kalabalığın arasında... yüzüme çamur ve taş yiyerek koşturdum, sırf sen yüzleşmekten korktuğun için.
Es un tipo de linchamiento legal.
Bir tür yasal linç.
¡ Me comerán vivo!
Bazıları beni linç eder!
La partida que vamos a interceptar quiere colgarle.
Onu linç etmeye kalktılar. Ya kız ne olacak?
Podría abrir las puertas y dejar que el populacho te matara.
Kapıları açıp halkın sizi linç etmesine izin verebilirdim.
- No podía disparar contra esa multitud.
İnsanlara ateş edemezdim ya. - İnsan dediğin linç etmez.