Translate.vc / Spanish → Turkish / Llevó
Llevó translate Turkish
19,160 parallel translation
Llevó siglos hacer que este lugar fuera seguro sin que supieran los fisgones que trabajan aquí.
Burayı, burada çalışan o meraklılar anlamadan güvenli hale getirmek çok zaman aldı.
¿ Por eso me llevó esta mañana?
Onun için mi bu sabah beni yanında çağırdın?
Durante una, alguien se llevó un libro y si no encontramos ese libro, la facultad va a examinar nuestras fiestas con cuidado y eso no puede suceder, Quentin.
Bir tanesi sırasında birisi bir kitap almış. Eğer o kitabı bulmazsak fakülte partileri yakından inceleyecek ve bu olamaz Quentin.
Me llevó semanas descubrir cómo hacerlo, y... cuando lo hice, pues... se imaginarán cómo me fue.
Nasıl yapacağımı öğrenmem iki haftamı aldı. ... yaptığımda nasıl gittiğini tahmin edebilirsiniz.
Me llevó semanas darme cuenta de que ni siquiera les hablaste de mí.
Onlara benden hiç bahsetmediğini dahi fark etmem haftalarımı aldı.
Parece que en alguna parte del camino tomé la ruta equivocada... que me llevó a un lugar al que no quería ir.
Görünüşe göre yolda, bir yerde, yanlış bir yerden döndüm bu da beni olmak istemediğim bir yere götürdü.
Llevó a un padre de vuelta con su hija.
Bir babayı yeniden kızına kavuşturdu.
Llevó a una mujer a una vida nueva.
Bir kadına yeni bir hayatın kapılarını açtı.
Y nos llevó a este lugar.
Ve bizi de buraya getirdi.
Cuando aterrizamos, quiero que investiguemos todas las posibilidades, cómo fueron secuestrados... quién llevó a cabo la extirpación...
İndiğimizde bu konuya her açıdan yaklaşmamızı istiyorum. - Nasıl kaçırıldılar? - Ameliyatı kim yaptı?
El hijo de Mahal es conductor de ambulancia, y él fue quien lo llevó al hospital.
Mahal'in oğlu ambulans şoförü ve babasını hastaneye o getirmiş.
¿ Minow no los llevó al cargamento?
Minow sizi kargoya götürmedi mi?
Ella se lo llevó. ¡ No!
- Zack'i yanında götürdü. - Yapma!
¿ Por qué no se la llevó simplemente?
Neden onu alıvermediniz?
Esta vez se llevó a Ubbe y a Hvitserk con él.
Bu sefer Ubbe ve Hvitserk'i de yanında götürdü.
Se la llevó.
Kızımı aldı.
Cuando vino de la escuela, se llevó a mi bebé.
Okuldan geldikten sonra kızımı kaçırdı.
Mary nunca antes se llevó un nuevo producto.
Marry daha önce hiç yeni ürünü tek başına almamıştı.
- Junto al río. Su compañero se llevó los pantalones.
Pantolonu arkadaşı almış.
Su compañero se llevó los pantalones.
Pantolonu arkadaşı almış.
No tenían chispas de luz rojas, azules y amarillas, como el maldito pez de Jesús cuando lo arrancó de la bruma y lo llevó al Infierno.
Şu İsa'nın, lanet balığı denizden çıkarıp cehenneme yolladığında ortaya çıkan kırmızı, mavi ve sarı ışıklardan koyabilirim.
Me llevó cinco minutos.
Beş dakikamı almıştı.
Me llevó a una zona agradable.
Arabasıyla bir parka giderdi.
Me llevó mucho tiempo para que se me ocurra un buen tema para esta noche.
Bu akşam için güzel bir konu başlığı bulmak az vaktimi almadı.
Me llevó casi una semana expulsar al demonio.
İçindeki iblisi çıkarmam neredeyse bir hafta sürdü.
El viejo George, me llevó al hospital.
- İhtiyar George beni hastaneye taşıdı.
Ahora, puedo estar equivocado. Tengo una idea de quién era ese muchacho que te llevó hasta mí.
Yanılmış da olabilirim ama seni bana getiren delikanlıyla ilgili bir fikrim var.
- Zoom se lo llevó.
- Zoom onu götürdü.
Pero entonces dejó a Killer Frost viva y entonces se llevó a Barry.
Ama sonra Killer Frost'u hayatta bıraktı. Sonra da Barry'i alıp gitti.
Hace casi dos años, en la noche del 22 de noviembre, la policía de San Francisco recibió una llamada anónima la cual los llevó a investigar lo que resultó ser un asesinato múltiple.
Yaklaşık iki yıl önce, 22 Kasım gecesi, Sfpd anonim bir çağrı aldı Onları araştırmaya yönlendiren
Me llevó la misma cantidad de tiempo cruzar esa playa, sin embargo.
Gerçi o sahili yine aynı sürede geçebildim.
Al menos, el intento de asesinato se llevó a cabo... y por el bien de la historia, todos saben ahora... que no toda Alemania seguía a tal hombre.
En azından suikast girişiminde bulunduk ve tarih adına, şimdi herkes biliyor ki bütün Almanya, böyle bir adamın arkasından gitmedi.
¡ Se los llevó!
Onları götürdü.
Ray se llevó a Mary y a Britney.
Ray Mary ve Britney'i götürdü.
¿ Crees que alguien se lo llevó?
Birinin onu kaçırdığını mı düşünüyorsun?
Se llevó nuestro dinero.
Paramızı aldı.
Alguien se llevó mi cartera.
Birisi çantamı aldı.
Ned nunca me llevó por ahí.
Ned hiçbir zaman beni dışarı çıkartmadı.
Si el nuevo Kira se llevó sus Death Note... puede que tenga 4 de las 6 que los Shinigami dejaron en la tierra.
Defterlerini yeni Kira aldıysa elinde yeryüzündeki altı defterden dördü var demektir.
A ver, te llevó la primera vez a la clínica de desintoxicación, ¿ no?
Seni kliniğe ilk kez o götürmedi mi?
Inspector Cottan, Ud. llevó la investigación original del Caddy. - Sí.
DM Cottan, en baştaki Caddy soruşturmasını siz yürütüyordunuz, değil mi?
Te llevó el "tee" de golf, así que supusimos que también te habría entregado el expediente, bien.
Golf çubuğunu sana o getirdi... Bu yüzden sana dosyayı getireceğini varsayıyoruz.
La Sra. Rider ha dicho que se le informó que usted llevó el interrogatorio usted mismo y que no hubo ninguna acusación.
Bayan Rider bu soruşturmayı bizzat sizin yaptığınıza dair bilgilendirildiğini belirtti. Ve hiçbir şekilde sonuçlanmamış.
No, Megan se llevó a Holly a casa.
Hayır, Megan Holly'yi eve götürdü.
Giles vino a primera hora esta mañana. Se lo llevó en su patrulla.
Giles sabahın köründe gelip devriye arabasıyla götürdü onu.
- ¿ Qué se llevó?
- Ne almış?
Se llevó a la hija de Barnes.
Barnes'ın kızını götürmüş.
Juré sobre su tumba, que te protegería y luego Zoom te llevó.
Mezarının başında yemin etmiştim seni koruyacağım diye. Sonra Zoom seni kaçırdı.
- Pienso que lo hará. y entonces la facultad se preguntará qué les llevó tanto tiempo en primer lugar, porque tu mamá no va a desperdiciar sus talentos
- Bence alacak..... ve okul baştan neden bu kadar uzun sürmesini sorgulayacak çünkü annen yeteneklerini...
Era todo lo que se llevó a Fillory.
Fillory'ye götürdüğü tek şey oydu.
Nos llevó directamente a la instalación donde lo tenían.
Bizi onları tuttukları tesise götürdü.