Translate.vc / Spanish → Turkish / Lsd
Lsd translate Turkish
585 parallel translation
Y si no puedes comprarte LSD, cómprate un televisor a color.
Üstelik, eğer uyuşturucu alacak paranız yoksa, renkli televizyon alın.
Una ficción que trata sobre el LSD.
Bu hikaye halüsinojen bir uyuşturucu olan LSD ile ilgili bir filmdir
El equipo de investigación está bajo el LSD.
Kimin fikri bu? Uyuşturucu geliştirme takımının mı?
Dubois, pero mis amigos me llaman LSD.
Ama arkadaşlar bana LSD der.
- ¿ Y qué has hecho, LSD?
- Ne yaptın LSD?
Es ese LSD. "¡ Und su verdammte" "chico" "! "
Hep o LSD ve saçma sapan "bebek" leri yüzünden!
Un viaje de LSD.
LSD uçuşu.
¿ Cómo consiguió el LSD en la cárcel?
Hapishanede LSD'yi nasıl bulmuş?
- Comprendo, pero... todavía existe peligro de una reacción psicótica al LSD.
- Anlıyorum ama... LSD'ye hala reaksiyon verme riski var.
Hermano este viaje hará que la droga LSD parezca aspirina.
Kardeş bu yolculuk LSD yi aspirin gibi hissetirmek için yapılacak.
¡ Es un traje LSD!
Ne bu giydiği LSD kıyafeti?
¡ El lleva una vestimenta LSD en un sepelio!
Cenazeye LSD kıyafeti giyiyor.
Tengo gatos, perros de mierda, de ácido, baldes de LSD.
Kedilerim, köpeklerim, esrarım, asidim LSD küplerim var.
No la hoz y el martillo, no las franjas y las estrellas... no el ácido lisérgico, no el sol... no el oro, no el yin y el yang... sino... la sonrisa.
Orak ve çekiç değil, Amerikan bayrağı değil LSD değil, Güneş değil altın değil, Yin-Yang değil. Sadece bu gülümseme.
No sé si hablas de Dios o de LSD.
Tanrı mı uyuşturucu mu hakkında konuştuğunu fark edemedim bir an.
¿ Toma LSD u otras drogas?
LSD veya başka bir uyuşturucu kullanır mısınız? Her zaman.
Tomábamos LSD con la excusa de conseguir el mismo efecto... que sobre los alcohólicos.
'The crowning touch - LSD.'
Señores, el MP ha visto el PM esta AM... y el PM quiere más LSD del PIB para mañana AM o PM.
Beyler vekilimiz bu sabah başbakanı gördü ve başbakan PIB'den daha çok LSD istiyor yarın sabah ya da öğlene dek.
¿ Es verdad que usted declaró a la United Press... que su organización iba a verter LSD... en las reservas de agua potable de la ciudad?
Basına, örgütünüzün su tankına LSD koyacağını söylediğiniz doğru mu?
Qué tendrá que ver el LSD. con la muerte, la guerra, la injusticia, la pobreza o el racismo?
LSD'nin ölümle, öldürmekle savaşla, adaletsizlikle, fakirlikle, ırkçılıkla ne ilgisi var?
Dichos estados son regulados por Ios neuromediadores, cuya alteración puede ser acelerada... bajo el efecto de un esfuerzo psíquico... o de productos farmacéuticos, como eI LSD.
Nöromediyatörler olarak bilinen maddeler bu sistemin düzenlenmesinde rol alır. Bu nöromediyatörlerin değişiminin hızlanması belli konu üzerinde psikolojik çabanın yönlendirmesi sonucu olabilir ya da farmasötik etki sayesinde gerçekleşebilir. Bunların hepsine halüsinojenler denmektedir.
Toda la gente todo el público drogado con LSD, fue fantástico.
Herkes... bütün seyirciler hepsi LSD almıştı, müthiş.
Miró a Arthur y Arthur me dijo "LSD".
Arthur'a baktı, Arthur da "LSD" dedi.
Entonces dije : "Ah, LSD."
"LSD ha" dedim.
La piedra filosofal de los alquimistas era LSD.
Simyacıların felsefe taşı LSD idi.
LSD, tío.
Bakteri asidi, dostum.
Acabaste de tomar mas ácido del que yo vi tomar en toda mi vida.
Hayatımda birinin yediğini gördüğüm en baba LSD'yi yedin.
¡ Pero yo nunca tomé ácido antes!
- Daha önce hiç LSD almadım ben, ahbap.
Igual a un tipo de mi barrio tomó ácido en cantidad y la cabeza le quedo como una ey, ¡ Déjate llevar, viejo!
Fazla LSD alanları gördüm, kafaları kabak gibi olmuştu. Rahatla, ahbap. Kendine gel, ahbap!
A Tricky Dick, el detective Tomando LSD
L. S. D. Kurnazlıklarını
LSD Lyndon Baines Johnson
L. S. D.
LSD
L. S. D.
¡ Esto no es LSD, maldita sea!
Bu LSD değil, lanet olsun.
Me gusta... esquiar ir a corridas de toros...
Ben çıplak kaymayı severim... LSD alıp boğa güreşine gitmeyi...
Son los micropuntos de Elmo, tripis.
Bunlar Elmo'nun mikrodotları. Yani LSD.
Val, si consumo algo de LSD, veremos a mi cerebro derretido saliendo de mis oidos.
Val, L.S.D yakındalarında bir yere gitseydim, beynimin kulaklarımdan eriyip aktığını izleyebilirdik.
Y se comió un bolso lleno de LSD en una redada a un laboratorio el martes.
Geçen Perşembe de Key West'te bir imalathane baskınında bir çanta LSD yuttu.
¡ Anda con LSD!
Bay Mangin'le mi? - Seni gidi LSD.
- ¿ Por qué me llamas LSD?
- Niye bana LSD diyorsun?
Puse ácido en su trago.
İçkisine 500 doz LSD kattım.
Un periodista se acercó y dijo : "¿ Ha usado LSD?"
Biz gazeteci gelip, "LSD kullandınız mı?" diye sordu.
La canción ya había salido... cuando alguien notó que las letras correspondían a "LSD".
Şarkıyı hazırladık, albüm yayınlandı. Adamın biri "LSD" harflerini oradan ayıklamış.
Es una tradición familiar... que viene de un buen viaje con LSD que hice en 1968.
Küçük bir aile geleneği... 1968'de yaptığım güzel bir LSD uçuşu sonucu.
¿ Has visto? "... y L.S.D. para aumentar el placer sexual. "
- Gördün mü? "... ve LSD'yi cinsel zevki artırmak için kullanıyorlarmış.
¿ Crees que pueda ser una imágen del LSD?
Bunu LSD yüzünden görmüş olmayasın?
Nunca tomé LSD.
Ben LSD kullanmam.
Creo que nos han hinchado por un tubo a todos de LSD y creo que la CIA nos esconde en un hospital secreto o algo así.
Bence, hepimize iyice LSD pompaladılar... ve bizi 51. Bölge ya da öyle bir yerdeki bir CIA hastanesine tutuyorlar.
El mejor LSD que había fabricado se fue a la mierda.
Yaptığım en iyi LSD çöpe gitti.
Esto es Valium, Holling, no LSD.
Sakinleştirici bu, uyuşturucu değil.
"... she's got her own bitty phone and she's taking LSD... "
"... she's got her own bitty phone and she's taking LSD... "
Opio LSD
Alkol, sigara, öksürük şurubu