Translate.vc / Spanish → Turkish / Lá
Lá translate Turkish
4,378,636 parallel translation
Vamos allá, es casi la hora.
Hadi bakalım. Vakit geliyor.
Mi invitado hoy es el presidente de la Alianza de la Liberación Negra para la Liberación Negra, Tecumseh X Du Bois.
Bu pazar sabahı konuğum, Siyahların Kurtuluşu için Siyahların Kurtuluşu İttifakı'nın başkanı Tecumseh X Du Bois.
La única vía para corregir una injusticia es a través de la lucha armada.
Adaletsizlikle mücadelenin tek yolu silahlı eylemdir.
¿ Es que también lees la mente?
Sen de mi zihin okuyabiliyorsun?
No, hago algo más difícil, leer la letra de Jimmy.
Yok, zor olanı yapıp Jimmy'nin yazısını okuyorum.
Bienvenidos a la primera mañana de "Ahuyenta el dolor rezando".
Acılardan Duayla Kurtulun'un ilk sabahına hoş geldiniz.
Todo con el amor y la ayuda de nuestro Señor Jesucristo.
Her şey Yüce Efendimiz İsa'nın sevgisi sayesinde.
Antes de ver la luz, parecía que nuestro matrimonio estaba acabado.
Biz ışığı bulmadan önce, evliliğimizin bittiğini sanıyorduk.
Pero con la ayuda del padre Pat, Greg se abrió.
Ama Peder Pat'in yardımıyla, Greg açıldı.
Todos los DJ de la KWOCK nos van a ver tocar.
KWOCK'taki bütün DJ'ler bugün bizi çalarken görecek.
Estoy aquí con Reid Harrison, anfitrión de la sexta edición del ColtLuger Pro Am.
Yanımda Reid Harrison var, Altıncı Geleneksel Colt Luger Turnuvası'nın sunucusu.
La ABS pide disculpas por Reid.
ABS, Reid'in tavırlarından dolayı özür diler.
La abuela se hace pipí cuando ve los concursos de la tele.
Ninem Dialing for Dollars'ı izlerken biraz altına kaçırıyor.
Cortar la cabeza - Beber la sangre
KANLI TIRMIK KAFAYI KES, KANI İÇ
¡ La zorra muere!
OROSPU ÖLÜR! ÖLÜM SEVİNCİ
Clark, acabas de ganarte la estrella de la sinceridad.
Clark, bir "dürüstlük yıldızı" nı hak ettin.
Esa era la antigua forma de pensar.
O fikirler geçmişte kaldı.
¡ Estoy cabreado porque me dais la vara con esto!
Beni sıkıştırdığın için kızgınım!
Vale, cierra la puerta un poquito.
Tamam. O kapıyı biraz kapat.
¿ Has visto la escultura de hielo que he mandado hacer?
Sırf sana özel aldığım buzdan heykeli gördün mü?
Podemos celebrar la permanencia de nuestro amor, mientras vemos cómo se derrite lentamente.
O yavaşça erirken aşkımızın kalıcılığını kutlayabiliriz.
Vais a demostrarle a toda esta gente la verdad.
Bu insanlara gerçeği göstereceksin.
- Gracias por traer la cuerda.
- Halatı getirdiğin için teşekkürler.
Cuando nos persiga, vosotros tiráis de la cuerda, haciéndole caer de la bici dentro de la carretilla.
Bizi kovalamaya başlayınca halatı çekip gereceksiniz. Onu bisikletinden el arabasına düşüreceğiz.
La gravedad le hará bajar por la cuesta mientras le apedreamos en su viaje a su destino final :
Bayan Yer Çekimi onu yokuş aşağı taşırken biz de taş atacağız ve onu son durağına uğurlayacağız.
el váter portátil de la obra.
Yani şantiye tuvaletine!
La materia fecal entrará en las heridas y le provocará una grave infección que...
Çiziklere bulaşan dışkı ciddi bir enfeksiyona yol açarak...
Mi madre dice que ya se me pasará con la edad.
Annem, büyüyünce düzeleceğini söylüyor.
La empatía es una parte vital de toda relación.
Empati, her ilişkinin en önemli parçasıdır.
Frank, ponte en la piel de Sue.
Frank, kendini Sue'nun yerine koy.
¿ Cómo la ves?
Onu nasıl görüyorsun?
"Le eché una bronca a Frank por trabajar unas horas extras, mientras yo abandonaba a mis hijos para seguir mi sueño de secar toda la lechuga del mundo".
" Frank birkaç kez fazla mesai yaptı diye burnundan getirdim, hâlbuki ben de, marul kurutacağım diye çocuklarımı terk etmiştim.
" Yo llamo a cómo mi mujer pone la comida sobre la mesa'su pequeño hobby'".
"Karımın sofraya yemek koymak için yaptığı şeye'onun küçük hobisi'diyorum."
"Y yo me acuerdo de todo lo que dice Frank y me guardo la lista aquí para que cuando la cague, pueda...".
"Frank'in söylediği her lanet kelimeyi hatırlıyorum ve aklıma yazıyorum, böylece sıçtığı anda hemen..."
¡ Me busqué un trabajo para dar de comer a toda la puta familia!
Bütün aileyi geçindirmek için işe girdim!
Nos has abierto la puerta.
Bizi kabul ettin.
Ese es el primer paso hacia la curación.
İyileşmenin ilk adımı budur.
Eres la niña de mis ojos, el latido de mi corazón y lo único en mi vida que es real.
Sen benim göz bebeğim, kalbimdeki çarpıntı ve hayatımda beni gerçek kılan tek şeysin.
Esta noche nos llevará a la Luna, no como esos mentirosos de la NASA.
Bu gece bizi aya götürecek. Nasa'daki yalancılar gibi değil.
¡ Este grupo es la caña!
Bu grup süper olacak!
Y esta es la única forma que sé de decirlo.
Bunu sadece böyle söyleyebilirim.
¡ Coge la guitarra!
Gitarını al!
Pero la dura verdad me intimida
Ama acı gerçek ortada
¿ Se te ha ido la puta olla?
Sen kafayı mı yedin lan?
¡ En mi libro de la muerte funcionaba!
Öldürme kitabımda hep işe yaramıştı.
Os voy a cortar la nariz y os la voy a meter por el culo, para que vayáis por la vida oliendo...
Burnunuzu keseceğim ve götünüze sokacağım ki hayatınız boyunca koku...
Pero luego inventaste eso de la ensalada y es muy buena idea.
Ama sonra salata şeyini icat ettin. Gerçekten de iyi fikir.
Era la chica del tío de al lado
O komşunun sevgilisiydi
¿ Encima de qué más te lo follaste? ¿ La tele?
Onunla başka neyin üstünde sikiştin?
Pero dime, ¿ qué clase de ácido le has puesto en la cara?
Söyle, onun yüzüne hangi çeşit asit döktün?
Esa es la cara que tiene siempre.
Onun tipi hep böyle.