Translate.vc / Spanish → Turkish / Lágrimas
Lágrimas translate Turkish
5,077 parallel translation
Y recuerdo mirando a Chris Cavanaugh y las lágrimas corrían por su rostro.
Chris Cavanaugh'a baktığımda gözyaşlarının yüzünden aktığını hatırlıyorum.
Ni siquiera lo sabía porque estaba tan helado y lo que más me sorprendió es cuando me miró por segunda vez esas lágrimas se habían congelado en su cara.
O kadar soğuktu ki fark etmiyordu bile. Bana ikinci kez baktığında beni şaşırtan şey ise gözyaşlarının yüzünde donmasıydı.
Y yo dije, cuando le de este Taj Mahal habrá lágrimas en sus ojos.
Ve dedi ki... sana bu Taj Mahal'ı verince gözlerin yaşlarla dolacakmış.
No es su trabajo a interpretar lágrimas.
Gözyaşlarını yorumlamak senin işin değil.
No derrame lágrimas.
Göz yaşı dökme.
Si tú no estás ahí, mis ojos están empapados de lágrimas.
Sensiz olunca... gözlerim yaşlarla doluyor.
Tienes lágrimas en los ojos.
- Gözündeki yaş mı?
Mamá, sécate las lágrimas y concéntrate.
Kev, kaldır şu sikini.
Quiero decir, para los vivos pudiera ser mejor no saberlo, así ni funeral, ni tristeza, ni lágrimas.
Yaşayanlar için... Bilmemeleri daha iyi olabilir. Cenaze yoksa...
Ustedes reinas, queers y de niña lágrimas!
Kraliçeler, homolar, küçük kızların göz yaşları.
Así que lágrimas fueron derramadas. Se lloró lo que se tenía que llorar. Y es una porquería ser yo.
Ağladım, bağırdım ve benim gibi biri olmak cidden berbat bir şey.
Unique sabe todo lo que hay que saber acerca de "El juego de las lágrimas".
Eşsiz,'Ağlatan Oyunlar'hakkındaki her şeyi biliyor.
Si es el mismo tipo... debió ser por orden de los superiores y se iría entre lágrimas.
Söz konusu o adamsa... Yukarıdan birileri emretmiş o da iki gözü iki çeşme gitmiştir.
# Conteniendo mis lágrimas...
Tutuyorum gözyaşlarımı
"Deja que las lágrimas fluyan."
# Bırak gözyaşları aksın. #
"Destapa las perlas de las lágrimas de la concha."
# Aç kabuğundan gözyaşlarının incisini. #
Y entonces las lágrimas que no dudaré en derramar serán de pura alegría.
O zaman döktüğümüz gözyaşları... Mutluluk gözyaşları olacak.
Guárdate las lágrimas
# Gözyaşlarını tut
Están escondiendo sus lágrimas.
Göz yaşlarını gizliyor.
¿ Querías que se despidiera de ti entre lágrimas?
Seninle gözyaşları içinde vedalaşmasını mı bekliyordun?
A veces, bajo paseando East Ham High Street al sol... y huelo las especias, y observo cada tipo de gente... y se me saltan las lágrimas.
Bazen East Ham High Street de dolanırım ve baharat kokusu alırım.. insanlara bakarım iyi gelir.
También sugiere que los nematodos estaban en estasis y revivieron en las lágrimas de los ojos.
Ayrıca görülüyor ki bu yuvarlak solucanlar değişmemiş ve göz yaşında canlanmış.
" alimentándose de sus lágrimas como un adicto al opio.
"... ve bir afyonkeş gibi göz yaşlarıyla besleniyor.
" que traducido sería algo así como'el espíritu malvado que roba lágrimas',
" Kabaca'gözyaşı çalan kötü ruh'olarak çeviriliyor.
Es perfecto para obtener lágrimas.
Bu gözyaşı dökmek için mükemmel.
"a sus víctimas, con la mira puesta en los miembros de su familia " cuyas lágrimas estaban fácilmente disponibles ".
"... ziyaret eder, kolayca ağlamaya meyilli aile üyelerini hedef alarak. "
¡ Sí, sí! Gracias, preciosa mujer inmigrante, con tus lágrimas y dolor de verdad.
Gerçek göz yaşların ve gerçek acın için teşekkürler güzel göçmen kadın.
Esas no eran lágrimas de cocodrilo, hombre. Ese no es nuestro hombre. - ¿ Qué estamos viendo, entonces?
Bunlar timsah gözyaşları değildi dostum.
Una estudiante sale de su oficina... con lágrimas en los ojos, ¿ cómo es eso de personal?
Odasından gözyaşlarına boğulmuş bir kız öğrenci çıkıyor ve bu özel bir mesele öyle mi? Durun biraz.
Mi sangre, una pluma de ángel, lágrimas de un dragón, una pizca de arenas del tiempo...
Kanım, meleğin tüyü, ejderhanın göz yaşı, biraz zaman tozuna ihtiyacım var.
"Dios secará las lágrimas de sus ojos pues cuando se alcen de entre los muertos serán como los ángeles del cielo".
"Tanrı onların gözlerinden bütün yaşları silecek. İnsanlar ölümden dirilince cennetteki melekler gibi olacaklar."
Y rompí en lágrimas ahí en la tienda.
Dükkanda gözyaşlarına boğulmuştum.
Cariño, ¿ no puedes ver las marcas de mis lágrimas?
"Göşyaşlarımın İzleri" ni * görmüyor musun?
Son lágrimas de felicidad.
Mutlusun, değil mi? Mutluluk gözyaşları.
Tengo esta cosa... por la que no puedo dejar que una cita termine en lágrimas, así que...
Randevularımın göz yaşıyla bitmesine izin verememe gibi bir durumum var.
Además, las lágrimas son catárticas.
Ayrıca gözyaşları temizleyicidir.
Sí, el trabajo de Cornelius demostró que las lágrimas tienen una función psicológica y actúan como método primario de comunicación.
Cornelius'un çalışmaları ispatladı ki gözyaşının psikolojik etkisi vardır ve ilişki kurma yöntemi olarak kullanılır.
Lágrimas, cariño.
Göz yaşları, bebeğim.
- No merezco tus lágrimas.
Göz yaşlarını haketmiyorum.
¡ Las lágrimas de cocodrilo me ponen enfermo!
Sakın ağlamaya başlama be. Timsah gözyaşları beni hasta ediyor!
No había lágrimas cuando le viste hacer lo que hizo.
Nişanlın onları yaparken izliyordun ve hiç gözyaşın yoktu.
Aw ¿ Un pañuelo para tus lágrimas?
Gözyaşların için peçete ister misin?
Agradecí llevar puestos anteojos de sol porque se me escaparon las lágrimas y fue conmovedor.
Güneş gözlüğüm takılı olduğu için şükrediyorum çünkü gözlerimden yaşlar akıyordu. Çok etkileyiciydi.
Este anuncio tiene que llevar al alcalde de Fillmore a soltar lágrimas de deseperación.
Bu reklam Fillmore Başkanı'nı umutsuzca ağlatacak kadar delirtmeli.
Las lágrimas podrían ser tanto culpabilidad como dolor.
Göz yaşları, kederden olduğu kadar suçluluktan da olabilir.
Pero no más lágrimas, ¿ de acuerdo?
Artık ağlamak yok, tamam mı? Tamamdır.
Y, yo no puedo ver tus lágrimas.
Ve ben gözyaşları görmeye katlanamam.
y la multitud aplaude, y sus ojos se unen llenos de lágrimas...
ve onu bulduğunda birkaç romantik jest yapar, müziğin sesi o esnada yükselmektedir, kalabalık izler ve alkışlamaya başlar gözleri şişmiştir, gözyaşları yanaklarından dökülüyordur...
# Y hasta hemos compartido las lágrimas #
* Hatta gözyaşlarını bile *
Dos lagrimas en una cubeta, puta madre, ¿ Verdad?
Öyle ya da böyle hayat devam ediyor amına koyayım, yanlış mı?
Seca sus lagrimas y lo folla en los baños ¡ Está bien, voy!
Tamam, geliyorum!