Translate.vc / Spanish → Turkish / Línea
Línea translate Turkish
27,112 parallel translation
Todas las compañías de celulares tienen una línea para la policía.
Tüm telekomünikasyon sağlayıcılarının acil durum hattı vardır.
Nunca dejen al subscriptor fuera de la línea... Hasta saber que la situación se ha resuelto.
Olay tamamen çözülene dek abonenin hattan ayrılmasına izin vermeyin.
La empresa de seguridad está en la otra línea.
Güvenlik şirketi diğer hatta.
Liz, consígueme un 20 sobre los oficiales que respondieron... Y la línea directa.
Liz, müdahale ekibinden yirmi kişiyi göreve çağır.
Quiero que te contactes, la cuenta es R.P... Y encuentra a Bess y dile que consiga a los oficiales que respondieron en la línea.
Arayanın yakınlarıyla irtibata geçmeni istiyorum ve Bess'i bulup hemen müdahale ekibini göreve çağırmasını söyle.
La línea de control principal está cortada.
Ana kablo çok temiz şekilde kesilmiş.
Los tengo en la línea ahora.
Onları hatta tutuyorum.
- Las tendrá. - Mantenlo en la línea.
- Onları yakalayacaksın.
Si no lo hace, entonces pondré fin a la línea de la familia de MacPherson.
Çıkmazsan MacPherson aile soyuna bir son vereceğim.
Esta fuerza especial ya ha cruzado la línea con anterioridad.
Bu polis gücü daha önce de çizgiyi geçti.
Cuando digas tu línea, enséñales tu preciosa alma y tus preciosos dientes.
Repliğini okurken, onlara o muhteşem ruhunu... ve muhteşem dişlerini göster.
Quiero una cacatúa para tomar patinaje en línea.
Patenle kaymaya götürmek için papağan istiyorum.
Llegamos al final de la línea.
- Yolun sonuna geldik.
" Cuando la línea de aguas residuales de la escuela se rompió,
Okulun kanalizasyon hattı patladığında,
Connie cortar nuestra línea de soda.
Connie kola hortumumuzu kesti.
Yo estaba tratando de cortar un fugitivo de oliva, Y corté la línea de soda.
Kontrolden çıkan zeytini kesmeye çalışıyordum ve kola hortumunu kestim.
Esta línea solo muestra Renacidos - bebiendo cerveza.
Bu acil hat yalnızca sulandırılmış bira seven motorcuları dinliyor.
Así que eres el próximo en línea.
Yani sırada siz varsınız.
Bueno, por lo que es el siguiente en línea?
Peki, sıradaki kim?
Tengo una licenciatura de la Universidad Plimpton internet en, uh, Resolución de conflictos, y estoy trabajando hacia una Maestría en línea en las personas Estudios.
Plimpton Internet Üniversitesi'nden Karmaşık Çözümler lisans diplomam var ve internet üzerinden Toplum Çalışmaları yüksek lisansı yapmaya çalışıyorum.
La línea está muerta.
- Hat gitmiş.
Lo que significa que las tuberías de agua se pellizcan en algún lugar más arriba en la línea de hacer que la acumulación.
- Ki bu da hattın ileri seviyelerinde bir yerde su boruları sıkışmış ve basınca neden oluyor demek.
Suponiendo que la línea de gas se vio comprometida justo cuando se produjo el terremoto, y dada la PSI de una tubería de gran diámetro municipal, estamos buscando a 35 minutos máximo!
Deprem vurduğunda gaz hattının hasar gördüğünü varsayarsak ve büyük yarıçaplı belediye borusunun basınç oranını hesaba kattığımızda... -... en fazla 35 dakikamız var!
Ahora, hay una estación de corte para la parte sobre-tierra de la línea, en caso de incendios forestales.
Orada hattın yer üstünde kalan kısmı için bir gaz kesme istasyonu var yangın tehlikesine karşın.
Tengo una idea, pero tenemos que ser rápido o nunca lo haremos a la línea de gas en el tiempo.
Bir fikrim var ama acele etmemiz lazım yoksa gaz hattına vaktinde ulaşamayız.
Tenemos siete minutos hasta que la línea de gas sube.
Bu gaz hattının patlamasına... yedi dakikamız var.
La línea de gas caliente, lo que significa que la presión se está acumulando.
Gaz hattı ısındı bu da basınç artıyor demek.
Si no cortamos el suministro de gas, toda la línea soplará antes de que incluso llegar bajo el barrio coreano.
Eğer gaz beslemesini kesmezsek tüm hat biz Koreatown'un altına bile ulaşamadan patlayacak.
Una vez más la última línea.
Son sözden bir daha alalım.
Se supone que tienes que tomar una foto con él y que lo ponga en línea.
İçeceğinle fotoğraf çektirip, sosyal medyada paylaşıyorsun.
Este sonará si llama, línea 2.
Ararsa şu çalacak, ikinci hat.
Utilice una línea pública de una biblioteca, así que cualquiera podría haber tenido acceso.
Kütüphanedeki ortak kullanıma açık bir hat kullanılmış ki kimse erişemesin.
Así, Sly, se encuentra una foto de ella en línea, conseguir que todos los agentes de la patrulla fronteriza.
Sly, sen internetten bir fotoğrafını bul ve tüm Sınır Devriyesi ajanlarına ulaştır.
Chicos, si hay una línea de gas o una cola para comprar aceite, que podía estar allí.
Millet, eğer benzin sırası varsa ya da yağ için bekliyorsa orada olabilir.
He estado leyendo, sobre todo en Internet, sobre la línea de tiempo, eh, usted sabe, cuando las cosas suceden, lo mal que se pone, uh...
Hastalık hakkında okuyup bilgi ediniyorum, daha çok internetten. Hastalığın ilerleyiş zamanı ne zaman olacağı hastalığın ne kadar kötüleşeceği hakkında falan.
Creo que todos esperan que usted tenga una línea directa.
Galiba herkes sizin ona ulaşabileceğinizi umuyor.
¿ Tiene una línea directa con la teniente Rollins?
Teğmen Rollins'le doğrudan bağlantı kurabilir misiniz?
Los delincuentes sexuales que no son preferenciales normalmente se saltan la línea de edad y sexo cuando su preferencia no está disponible.
- 13. Cinsel suçlular genelde sadece tercihleri müsait değilse farklı yaş ve cinsiyet seçerler.
La línea roja.
Kırmızı hat.
Tengo a Morgan en línea.
- Morgan hatta.
¿ Así que quieres ser el primero en la línea en morirte?
Böylece yerine çizgi gitmek için ilk olurdu?
Así que anoche, cruzaste la línea.
Geçen gece sınırı aştın.
Tiene que ser algo que usted ha caminado hasta la línea de encendido.
Onların ilgisini çeken bir şeyler yapmış olmalısın.
Tahan publicada de decenas llamadas de línea a unirse ISIS :
Tahan, sosyal medyaya insanların IŞİD'e katılması için çağrılar yapıyor.
No, no hay línea.
Hayır çalışmıyor.
Chicos, hemos recibido una llamada en la línea de teléfono.
Millet, ihbar hattını biri aramış.
Hay una pequeña masa de tierra aquí que debería proporcionar una cobertura sobre la detección del radar enemigo mientras nos da un punto de vista en la línea de navegación indicada en esa tarjeta.
Kartta belirtilen gemi rotasını görebilecek konumdayken düşman radarında gözükmemize engel olacak küçük bir kara parçası var burada.
Táctico, línea de superficie 72871 aumentando velocidad a 25 nudos.
Komuta görevlisi, yüzeysel takip 72871, hızını 25 knota çıkarıyor.
Táctico, línea de superficie 72871, cambiando el curso a 0-4-5,
Komuta görevlisi, yüzeysel takip 72871, rotasını 0-4-5'e çevirip...
Y solo para dar algo de contexto podemos repasar y entender cada línea de código para una amenaza común en minutos.
Örnek vermek gerekirse, ortalama bir saldırıda tüm satırları inceleyip anlamak birkaç dakikalık iş ancak bu saldırıda bir ay sürdü.
Línea telefónica del FBI.
- FBI ihbar hattı.