Translate.vc / Spanish → Turkish / Lío
Lío translate Turkish
6,416 parallel translation
La única forma de que nos libremos de este lío es si nos apoyamos el uno al otro.
Sadece birbirimizi kollarsak bu durumdan kurtulabiliriz.
Un hermano mayor apropiado no la habría metido en este lío.
gerçek bir abi. onu bu çıkmaza sokmamalıydım.
Tú no la has metido en este lío, yo lo hice.
sen onu çıkmaza sokmadın. ben soktum.
Siento mucho este lío.
Bu karmaşa için üzgünüm.
No es un gran... lío...
O kadar da mühim bir şey değil.
Qué lío que has hecho de las cosas.
İşleri ne kadar dağıttın.
Ahora, armado con pruebas del lío de Nell e Iris, te diste cuenta de que si Nell murió a manos de Iris, y de una manera muy dramática, el caso causaría furor entre los medios.
Şimdi, Nell ve Iris'in ilişkisinin kanıtıyla aklınıza eğer Nell Iris'in elinde ölürse, ve yeterince dramatik şekilde, olay büyük bir medya patlaması olurdu.
Un gran y apestoso lío.
Her yanı Pislik dolu.
Sí, es por eso que decidió hacer un lío en mi cabeza hoy.
Evet, bu yüzden bugün kafamı karıştırmaya çalıştı.
- Hay un lío increíble en mi apartamento...
- Evimde kocaman bir pislik var...
¡ Aceptar este trato, es la única manera de sacar a la Familia de tu lío!
Bu anlasmayi kabul etmen ailemizi bu pisligin icinden cikarmanin tek yolu!
Quieres que limpie el lío de tu viejo.
Benden babanin pisliginimi temizlememi istiyorsun.
Si me meto en algún lío por esto, diré que me amenazaste.
Bu iş bana dönerse beni tehtit ettiğini söylerim.
Bueno, Scarlett, es culpa tuya que esté en este lío, ¿ recuerdas?
Peki, Scarlett, Senin hatandan dolayı başım derde girmişti, hatırladın mı?
Y eso funciona con los chicos gais, pero las lesbianas no quieren solo un lío.
Bu erkek eşcinsellerde işe yarar, ama lezbiyenler bir tek öpüşüp koklaşmak istemezler.
Intentaste tener un clásico lío en el estudio a lo Liam Booker, pero no pudiste, porque la quieres, tienes sentimientos.
Klasik Liam Booker'lık yapıp ucuz sana stüdyosunda kız kaldırmaya çalıştın ama yapamadın çünkü ona aşık olmuşsun.Ona karşı hislerin var.
¿ Seguro que no te estoy metiendo en un lío?
Zahmet vermeyeyim?
Por eso ha sido todo el lío en el desierto, ha sido una distracción.
Çöldeki dönen araçlar Hepsi bir şaşırtmacaydı.
Este lío en Islamabad, no desaparecerá sin más.
İslamabad'daki bu karışıklık kendiliğinden temizlenmeyecek.
Bueno, teneis mucho lío por aquí.
Neden? Sizin burada yapacak çok işiniz var.
Ya sabes, tengo mucho lío.
Biliyorsun, başımdan bir sürü şey geçti.
¿ De verdad crees que un lío entre una prostituta y un cualquiera podría acabar en un homicidio tan brutal? ¿ Cometido por la prostituta?
Sence bir orospuyla John'un tartışması gerçekten orospu tarafından acımasızca işlenen bir cinayete mi dönüştü?
Así que, si te metes en un lío, si tienes problemas, si necesitas ayuda o si quieres solo tomar un café, llámame.
Eğer bir sorun yaşarsan başın belaya girerse, yardıma ihtiyacın olursa... Ya da sadece bir fincan kahve içmek istersen, ara beni.
La ineptitud de Steward fue lo que nos metió en este lío.
Steward'ın beceriksizliği bizi bu hâle getirdi.
Creo que por fin di con el individuo que te metió en este lío.
Sanırım başına bu derdi açan adamı buldum.
Por desgracia, todo este lío está retrasando mi visado.
Maalesef bu karmaşıklık yüzünden vizem gecikecek.
El lugar estaba desierto después de todo ese lío.
Tüm olanlardan sonra mekâna kimse uğramıyordu.
Te has metido solita en un lío.
- Büyük bir belaya bulaştın.
Ahora no voy a entrar en el lío de las elecciones.
Şimdi bu seçim işlerine karışmak istemiyorum.
¿ Por qué se necesita para entrar en el lío de las elecciones?
Seçim işlerine karışmana ne gerek vardı?
Así que cualquier lío en el que esté metido ahora, es su problema.
Şimdi hangi durumdaysa bu onun problemi.
- Zoe está hecha un lío.
- Zoe çok kötü durumda.
Bueno, tal vez Ethan, quizá Ethan se metió en algún lío con sus amigos de mal vivir.
Belki de Ethan'ın başı Kötü arkadaşlarıyla derttedir.
Esto es un lío.
Burası karmakarışık.
Ron. Qué lío.
Of, Ron, ne zormuş bu.
Gracias por sacarme de ese lío.
- Başımı beladan kurtardığın için teşekkürler.
Gracias por meterme en este lío.
Başını belaya soktuğun için teşekkürler.
Qué lío.
- Çok kötü.
Lola, creo que necesitamos hablar sobre tu lío con Francisco en París.
Lola, sanırım Paris'te Francis'le olanlar konusunda konuşmamız lazım.
Bueno, un poco de lío, alguna protesta.
Belki biraz leke olabilir.
¿ En qué lío te has metido?
Kendini nasil boka soktun?
Creo que estaba metida en un lío por algo.
Bir şey yüzünden kafam karışmıştı.
Nada comparado con el lío... en que se meterá el Sr. Strauss si insiste en que no estuvo con él.
Sanırım siz eğer onunla olmadığınızı iddia etmeye devam ederseniz, Bay Strauss çok daha büyük bir sorunla karşılaşacak.
Estaba en un lío y no hiciste nada.
Başım beladaydı, ve sen hiçbir şey yapmadın!
¿ Realmente hace falta todo este lío?
Bu belâyla uğraşmamız şart mı?
¿ Para que se den cuenta de que estamos en un lío?
Başımızda bir sorun olduğunu anlasınlar diye mi?
Están metidas en un gran lío.
Şimdi hepiniz tehlikeli bir dünyaya adım attınız.
No, este es mi lío y debo arreglarlo yo.
Hayır, bu pisliği benim temizlemem gerek.
Nunca he entendido a qué tanto lío.
Gereksiz yere kendimi telaşlandırmayı hiç anlayamamışımdır.
Así que algún chico metió a su chica en un lío, vieron una solución y ella fue envenenada a la fuerza, puede que con resultados letales, por este boticario, quien, insultado hasta la injuria, se cobra lo ocurrido.
Yani, biri hatununun başını belaya sokuyor buna son vermenin yolunu görüyor, sonra kız hızlı bir şekilde zehirleniyor hatta ölümcül şekilde. Bunu yapıp onlara hasar veren kimyager ise onlardan para alıyor.
Estoy intentando sacarte de este lío, ¿ sí?
D... Sana neler olacağını göstermeye çalışıyorum, tamam mı?