Translate.vc / Spanish → Turkish / Marca
Marca translate Turkish
10,318 parallel translation
Estableció su marca y su criterio para todos los que siguieron.
Takip etmemiz için gerekli sınırları ve standartları belirledi.
Menuda marca a batir por el Datsun.
Datsun için zor bir hedef.
- Para intentar batir la marca de referencia.
"Belli bir zamanı geçmeye çalışacaksınız."
Gran Stig tendría que establecer la marca en un deportivo típicamente australiano, un Holden Ute.
Büyük Stig zamanı belirlerken... Tipik Avustralyalı bir araç kullanacak. Bir Holden Ute.
Mira a ver si puedes encontrar la marca y el modelo.
Bakalım marka ve model bulabilecek misin?
Truco : el papel del váter es un marca páginas estupendo.
Yaşam hilesi : Tuvalet kağıdından çok iyi kitap ayracı oluyor. Yaşam hilesi :
No sabemos la marca del coche ni quién conducía cuando Cameron estaba llamando desde el maletero.
- Arabanın görünüşünü ve Cameron bagajdayken kimin sürdüğünü bilmiyoruz.
Estaba oscuro y era opuesto a nuestra marca.
Karanlık ve de markanın vizyonuna ters bir reklamdı.
Si ese gráfico es preciso, el grifo parece demasiado pequeño para haber dejado esa marca en su cabeza.
Grafik doğruysa, restoranın musluğu başında o izleri bırakamayacak kadar küçükler.
¿ Esto es sobre la Marca?
Bu mühürle ilgili mi?
Ya sabes, la vista al frente, no a la Marca.
Gözün işte olsun mühürde değil.
Pero... no me creo ni por un momento... que la Marca sea un diagnóstico terminal, así que no vayas asumiendo esa idea.
Ama... Mührün ölümcül bir teşhis olduğunu bir an için bile düşünme. Bu şekilde huzura kavuşmaya çalışma.
La herida punzante de la quinta falange marca el final de la hoja.
Beşinci parmak kemiğindeki yara, bıçağın ucunu gösteriyor.
No importa lo que digo él me marca un mentiroso.
Ben ne söylersem söyleyeyim yalan söylüyor diyecek.
Hay una marca en el segundo Octubre. Y echa un vistazo a las 9 : 30 am en el tercero.
2 ekimde başlıyor ve 3 Ekim 9 : 30'da sona eriyor.
El lago Havasu en Arizona marca el límite del territorio de lo Vagos.
Arizona'daki Havasu Gölü Vagosların en uç noktası..
No es ese personaje de marca registrada en absoluto.
Bu kesinlikle, ticari marka olmuş o karakter değil.
- Ahí mismo. Una leve estría curvada hacia el extremo central de la clavícula del padre Nabor, más allá de la marca de corte.
İşte orada, Peder Nabor'un sol kürekkemiğinin ortasına doğru çentik izlerinden daha içeride zayıf, kavisli bir çizik var.
Limpiaré la marca de la aguja.
İğne izinden numune alayım.
Una marca como ésta puede ser un descuido pero...
Böyle bir iz, el kayması olabilir ama...
Este es el tipo de marca que esperaría encontrar si fuese dibujada con un compás.
Böyle bir iz ancak pergelle çizilebilir.
Incluso si la marca no es evidente, el escáner de partículas de Ángela mostraría pruebas de presión que podrían indicar la misma curva.
- İzin kanıtsal bir anlamı yoksa da Angela'nın zerrecik taraması aynı kavise işaret eden basıncı gösterebilir.
Necesitamos saber cómo remover la Marca de Caín del brazo de Dean.
Dean'in kolundan Kabil'in Mührü'nü nasıl sileriz öğrenmek istiyoruz.
¿ Quién diría que la marca era tan tóxica?
Mührün bu kadar zehirleyici olacağını kim bilebilirdi ki?
¿ Cuál es el próximo paso para remover la marca de mi brazo?
Mührü kaldırmak için bir sonraki adım nedir?
Pero si queremos deshacernos de la Marca...
Ama mühürden kurtulmak istiyorsak...
¿ Porque creen que Metatrón podría tener información sobre la Marca de Caín?
Çünkü Metatron'un Kabil'in Mührü ile ilgili bilgisi olduğunu düşünüyorsun.
Si entiendo bien, ¿ tienen que hallar una manera de quitarle la Marca de Caín a Dean antes de que lo vuelva a convertir en un demonio?
Eğer doğru anladıysam Dean yeniden şeytan olmadan Kabil'in Mührü'nden kurtulmanın bir yolunu bulmalısınız.
Es la Marca de Caín.
Kabil'in Mührü.
¿ La marca?
Mühür mü?
Mi madre dice que la Marca solo es una maldición, que puede ser removida.
Annem mührün sadece bir lanet olduğunu kaldırılabileceğini söyledi.
Sé sobre la marca.
Mühür hakkında bilgi sahibiyim.
¿ Cómo nos deshacemos de la marca?
Mühürden nasıl kurtulacağız?
No, no hay nada en ellas sobre la Marca.
Onlarda mühürle ilgili bir şey yok.
Este final no llena las páginas de la historia, sino solo marca un capítulo en la escena.
Bu son hikâyeyi bitirmiyor sadece bir bölüme son veriyor.
Stone usará el espectrómetro para conseguir la marca de energía del monstruo cuando aparezca, y la usaré para sintonizar la dimensión correcta.
Stone, canavar ortaya çıkınca tayfölçeri canavardan enerji frekansı almak için kullanacak ve doğru boyutu bulmaya çalışacak.
Es un escudo, marca de agua.
Bu bir kabartı, fligran.
¿ Tienes una marca preferida de depresor lingual? Tengo tres opciones.
Bende üç çeşit dil çubuğu var hangisini tercih edersin?
Pero marca mis palabras, si te vuelvo a ver, asegúrate de que es porque estás preparado para hacer compensaciones de tu parte.
Ama şu sözlerimi unutma, eğer bir daha görüşürsek kendi kendini daha yükseğe çıkarmaya hazır olduğun için olsun.
Soy el hazmerreír, y no deberías estar asociado con mi marca.
Alay konusuyum ve bu damgayla ilişkilendirilmemelisin.
¿ Dejó algún arañazo, alguna marca en ti?
Başka bir iz ya da yara bıraktı mı?
Tal vez Ford tenía prisa porque los vecinos escucharon la pelea, o quizás estaba preocupado de dejarse una marca si limpiaba la escena.
Belki de komşular boğuşma seslerini duyduğu için Ford acele etti. Ya da belki ortalığı temizlerse bir noktayı kaçırabileceğinden korktu.
Claro. Y la marca, el modelo y el color coinciden con el de una ruta popular en la isla.
Marka, model ve renk de adadaki popüler bir servis minibüsüyle aynı.
Cada nudo marca la longitud de la vejiga de una oveja.
Her düğüm işaretinin uzunluğu bir koyunun idrar torbası kadar.
Así que, ¿ quizás podrías decirme quién compró esta marca de mantequilla de maní?
Bu fıstık ezmesini kimlerin aldığını söyler misin?
Y nuestra marca, era mi marca.
Ve markamız, benim markam.
Cupertino, dejar una marca en el Universo.
Siz de vegan mısınız?
Una marca de aguja, un corte que no había visto antes, pero nada que nos dé otro asesino.
Ama bize başka bir katili gösteren bir şey yok.
Esta marca...
- Bu iz.
- [Teléfono celular de marca] - Eso fue magia.
Büyü vardı.
Esto parece ser una marca de mordedura humana?
İyi de bu insan ısırığına benziyor.