Translate.vc / Spanish → Turkish / Miré
Miré translate Turkish
28,733 parallel translation
Pero miré.
Ama baktım içine.
Miré en una escuela que se supone que se construirá con el dinero de la fundación en Puerto Príncipe.
Vakfın Port-au-Prince'teki parasıyla inşa edilmesi gereken bir okulu araştırdım.
La miré a los ojos y había alguien mirando de vuelta.
Gözlerinin içine baktım ve bana bakan birisi vardı.
Dejé la magia y nunca miré atrás.
Büyüyü terk ettim, asla arkaya bakmadım.
Yo miré dos cuerpos... ambos murieron antes del Paciente Cero.
Orada iki ceset gördüm. İkisi de birinci hastadan önce öldüler.
Mire, me refiero a que no somos como estos salvajes.
Bak, demek istediğim bizler buradaki vahşiler gibi değiliz. Hepsi bu.
Mire la primera página.
Manşete bak.
Mire.
İşte burada...
Mire sé en qué está pensando.
Bak... Düşündüğünü biliyorum.
Mire estas fotos.
Fotoğraflara baksana.
Mire los cráteres de los impactos.
Çarpma kraterlerine bir baksana.
Mire, cuando usted propuso, Tenía tanto miedo de perderte,
Bak, bana evlenme teklif ettiğinde seni kaybedeceğim diye çok korkmuştum.
Mire, señora. No sé lo que habrá escuchado sobre mí, pero cuando el perro K consigue un hueso, no lo suelta.
Bana bak, benim hakkımda ne duyduğunu bilmiyorum ama K-Dog bir şeyin kokusunu alırsa asla peşini bırakmaz.
Y para un hombre que todo se trata sobre el intercambio, dice mucho, así que quiero que usted mire en él, tratar de averiguar lo que podría estar escondido.
Ne kadar açık sözlü olduğunu düşünürsek durum şüpheli. O yüzden onu araştırmanı istiyorum. Ne sakladığını öğrenmeye çalış.
Mire, usted ayudó a Lucifer, y necesito que me ayudes.
Lucifer'a yardım ettin, bana da yardım etmen lazım.
Mire, compañero, el diablo no va a comprarme un Aston Martin.
Şeytan'ın bana Aston Martin alacağı yok.
Así que usted se preocupa por la imagen, cómo se mire a los demás.
Yani imajını, başkalarına nasıl göründüğünü önemsiyorsun. Rica ederim.
Bien, mire, la cosa es que mi hermano ha estado intentando matarme y ahora quiere trabajar conmigo pero no podemos aparentar llevarnos bien, principalmente porque él es un imbécil egoísta.
Mesele şöyle... Kardeşim beni öldürmeye çalışıyordu, şimdi benimle çalışmak istiyor ama pek anlaşamıyor gibiyiz çünkü kendisi bencil mankafanın teki.
Agente Danvers. Mire.
Ajan Danvers bakın.
Mire. Es una cesta que estoy haciendo.
Bir süredir bununla uğraşıyorum.
No mire.
Bakmasanıza.
Mire, señora, ya se lo dije.
Bakın hanımefendi, size söyledim.
Pero Hickman tenía muchos amoríos. Mire.
Ama Hickman pek çok kadınla ilişki yaşamıştır.
Así que si quiere saber quién "pisoteó sus libertades civiles", mire debajo de su propia bota.
Yani, insan haklarını kim ihlal etti çok merak ediyorsan aynaya bak.
Mire.
Bak, bak, bak.
Sí, mire.
Evet, bak.
Mire, puedo ayudar.
Bakın, yardım edebilirim.
- Por favor, ¡ mire! ¡ Mire!
- Lütfen, bak, bak!
Y por favor, mire, señor, señor...
Lütfen bakın, efendim, efendim...
¡ Mire a la cámara!
Kameraya bak!
Mire.
Bak.
Mire, don Pablo, este es el tipo del que yo le estaba hablando, Limón.
Bak, Don Pablo sana bahsettiğim adam bu, adı Limon.
Mire, no le tocan dos, le tocan tres.
Bak... Sadece iki değil, üç kazanıyorsun.
Mire... ¿ cuándo podré ver a mi esposo?
Bakın... eşimi ne zaman görebilirim?
Simplemente... mire estas fotografías, si es tan amable.
Şu fotoğraflara bir bakar mısınız?
Mírelas. Mire este rostro.
Şu yüze bir bakın.
Mire, señora, todo el mundo vuelve algo cambiado del mar.
Dinleyin, hanımefendi, denizden dönmüş olan herkes biraz farklılaşır.
- Mire en sus oídos.
- Kulaklarına bak.
Mire, detective, solo salga de aquí, ¿ de acuerdo?
Bak, dedektif, bırayı terket, tamam mı?
Aquí vamos. Mire, Amo, algunas personas dicen que es una costumbre darme una parte mayor de las ganancias, cuando gano una grande.
Sahip, bazıları büyük bir bahis kazandıysam pay almamım gelenek olduğunu söylüyor.
Mire doctor... la rata de la izquierda.
Hey, Doktor... soldaki fare.
Mire, sólo quiero saber si puedo volver a ser un hombre.
Bak, sadece bir erkeğe dönüp dönemeyeceğimi bilmek istiyorum.
Mire, entiendo que hay ciertos trabajos que obligan a las personas que los tienen a mentir.
Bazı insanların işlerinin yalanla yaşamayı gerektirdiğini biliyorum.
Mire, Hank todavía está por ahí.
Bakın, Hank hala kayıp.
Necesito que mire esta foto y...
Eğer şuna bir bakarsanız... Bakmam!
Mire, antes he hablado con Brenda, me contó que el verano pasado Hank y Malik fueron a su granja y que se lo pasaron muy bien.
Brenda'yla konuştuğumda Hank ve Malik'in geçen yaz çiftliğine gelip çok güzel zaman geçirdiklerini söyledi.
Mire el objetivo. ¿ Entendió?
Yıldızlardaki gözler. Anlaşıldı mı?
Mire, señor.
Bakın, beyefendi.
Mire. No voy a mentirles.
Bakın yalan söylemeyeceğim.
Mayor, mire esto.
Binbaşım, şuna bir bakın.
Mire, parece ser un buen tipo, así que... se lo diré en estos instantes.
Bak, iyi birine benziyorsun, bu yüzden, sana peşinen söyleyeyim.