Translate.vc / Spanish → Turkish / Miró
Miró translate Turkish
2,967 parallel translation
Nunca miró atrás, nunca le importó una mierda
Asla arkasına bakmadı, asla anlam vermedim.
Y miró el reloj y se marchó sin más.
O da saatine baktı ve yürüyüp gitti.
Te miró como si supiera.
Sana biliyormuşsun gibi baktı.
Miró el juego y después esperé como un idiota durante 20 minutos mientras él hablaba con Shane.
Maçı izledi. Daha sonra 20 dakika boyunca Shane ile konuşurken onu bekledim.
# El mundo entero me miró y me tragué el miedo #
* Tüm dünya dikmiş gözlerini, o zaman yutarım kokumu ben de *
Correcto, entonces Jeff lo encontró y miró a través de él y sus emociones, su ira, simplemente se proyectaron.
Jeff de dürbünden bakınca bütün duyguları, öfkesi onu tetikledi.
¿ Qué le dijo Randy al chico que le miró a los ojos?
Randy gözlerine bakan çocuğa ne demişti?
Tu padre me miró a los ojos y me dijo, con toda la calma del mundo, que no quería volver a verme.
Baban gözlerimin içine baktı ve sakin bir şekilde beni bir daha asla görmek istemediğini söyledi.
Me miró a los ojos.
Doğrudan gözlerimin içine baktı.
Señor, ¿ Miró el cuchillo que le di?
Size verdiğim bıçağı açtınız mı efendim?
Después de evitarme durante días, Tamara me miró.
Beni görmezlikten geldiği onca günden sonra,... Tamara direk yüzüme bakmıştı.
Cuando miró su carta, dejó que él la viera.
Eline bakarken sen de onu izliyordun.
Miró por la ventana, y luego echó un vistazo por la cerradura ; al no ver a nadie en la casa, levantó el pestillo.
"Önce camdan sonra anahtar deliğinden içeriye baktı evde kimse olmadığını görünce kapı mandalını kaldırdı."
La miró como si fuera culpable.
Kıza gözünü dikip sanki suçluymuş gibi baktı.
¿ Crees que la miró?
Gözünü mü dikti?
# Él me miró, y se rió
# Bana bakıp güldü
Nunca me había mirado así así de la forma que miró al "yo del video".
Gerçek bana hiç o kasetteki bana baktığı gibi bakmadı.
Destrozaste su armario y ni siquiera te miró mal.
Sense gözünü kırpmadan dolabında ne varsa parçaladın.
Por cómo me miró, le creí.
Ya sahibinin kim olduğunu bilmeden önce aracı söktülerse?
Henry me miró como si fuera una especie de mamá tigresa.
Henry bana sanki kaplan bir anneymişim gibi baktı.
ella te miró feo primero...
Ne bileyim belki dik dik bakmıştır.
Apenas miró mi propuesta y dijo que quería más "¡ Vaya!".
Teklifime doğru düzgün bakmadı bile. Daha fazla "vay" demek istiyormuş.
Y esta reflexión ha estado siempre presente, desde que la primera persona miró al cielo nocturno y se preguntó qué hay allá afuera.
Ve bu, ilk insan gece gökyüzüne bakıp, orada ne olduğunu sorduğundan beri düşünülen bir konsept.
Miró alrededor de la casa y vio todas las cosas en las paredes.
Evin her yerine baktı. Duvardaki bütün şeyleri gördü.
El bebé se sentó lentamente, miró a su madre y dijo...
Bebek yavaşça doğrulmuş annesine dönmüş ve demiş ki :..
Quizá Darlene Crocker miró al asesino a los ojos y no le gustó lo que vio.
Belki Darlene Crocker katilini gözüyle gördü ve gördüğü şey hoşuna gitmedi.
Me fijé en como la miró.
Ona bakışınızı gördüm.
Kate miró a Alexander con pena más que nada, "bien", dijo ella.
Kate, Alexander'a en çok acıyarak baktı, "peki" dedi. " Git öyleyse.
La cogió por la mano y miró dentro del océano azul de sus ojos.
Onu elinden tuttu ve okyanus mavisi gözlerini derin derin baktı.
Cuando Víctor me miró con esos ojos, lo supe.
Victor, o gözlerle bana baktığında,..
Él solo me miró y dijo :
Bana baktı ve dedi ki :
Jeannie miró arriba.
Jeannie yukarı baktı.
Pero, tras la pelea, me miró y me dijo que, ahora, podía dejar a Laura, sin deberle nada.
Ama kavgadan sonra, bana baktı ve şöyle dedi ;... "... şimdi... Laura'dan kurtulacağım ve ona hiç bir borcum yok. "
Nosotros sólo... bueno, Troy lo miró, y tenemos algunas preguntas.
Biz- - peki, Troy biraz gözden geçirdi, ve bizim birkaç sorumuz var.
Miró por la ventana y vio llegar un semi acoplado.
O da pencereden bakmış ve bir kamyonetin yanaştığını görmüş.
Me miró a los ojos y dijo :
Gözüme bakıp
Llegó un pequeñajo, se sentó a mi lado, me miró y me dijo :'¿ Y tú quién eres?
Ufacık tefecik bir şey gelip yanıma oturdu. Yüzüme bakıp "Sen kimsin?" dedi. " Ben Dionne Warwick'im.
Michael lo miró y dijo : 'Todo lo he aprendido de ti'.
Michael ona bakıp "Her şeyi senden öğrendim" dedi.
Recuerdo perfectamente que Michael parecía no entender, y que Tom Sneddon le miró para ver cómo reaccionaba en vano.
Michael'ın olanları anlamadığını çok net hatırlıyorum. Tom Sneddon'ın, tepkisini görmek için Michael'a baktığını hatırlıyorum. Hiçbir tepki vermemişti.
# Y Frankie miró la fiesta #
# Frankie delikten gözetledi içerideki partiyi #
Me miró como de lado y me dijo : " Los seres humanos son las únicas criaturas de la Tierra que dicen tener un Dios y las únicas criaturas que se portan como si no lo tuvieran.
Bana adeta yan gözle baktı ve "İnsanoğlu yeryüzünde, bir Tanrı isteyen tek yaratıktır." dedi.
Se puso boca arriba me miró a los ojos y me dijo : "Mátame".
Yuvarlanarak geldi ve gözlerimin içine baktı ve "Beni öldür!" dedi.
Él miró el expediente de su hombre que antes tuvo otros dos accidentes en menos de dos años.
Tamam, işte bu adamımız sizin şoförün dosyasına göz atmış. İki yıldan daha kısa bir süre içerisinde iki kazaya daha karıştığı ortaya çıktı.
¿ En la chica que miró cuando íbamos para la fiesta o en alguien que conoció ese día en el trabajo o en Missy Frankinopoulos?
Partiye giderken yolda dikizlediği o kızı mı işte tanıştığı birini mi ya da Missy Frankinopoulos'u mu?
Entró al transporte... y miró a la cara... de todos los hombres allí.
nakliye bölgesine doğru yürüdü... ordaki herkesin yüzlerine baktı.
Miró el armario.
Gözü dolaba gitti.
¿ Vieron cómo me miró?
Bana nasıl baktığını gördün mü?
Es la forma en que me miró.
Bana bakış şekli.
Y me miró con desprecio.
Buz gibi bakışlarla suratımdan aşağı baktılar.
Y él sólo me miró...
Ve bana öylece baktı neden bahsettiğimi anlamamış gibi.
¿ No miró, vio irse algún coche?
Öylesine dışarı bakmadınız mı, bir arabanın ayrıldığını görmediniz mi?