Translate.vc / Spanish → Turkish / Mono
Mono translate Turkish
8,152 parallel translation
- Es un mono bien entrenado.
- İyi eğitilmiş bir maymun.
Eres mono, eres gracioso, yo soy ambas cosas.
Tatlısın, komiksin. Ben de öyleyimdir.
- Vimos un mono que era igual a Arthur.
- Aynı Arthur'a benzeyen bir maymun gördük.
Estabas tan mono cuando decías "¿ Mezclado o agitado?"
"Bujlu mu sovuk mu?" derken çok tatlıydın.
y las gafas de moda, y la novia de moda, el mono... de moda.
.... şimdiki şeydi, ve birde restaurant ve şuan ceket........ ve şuan güneş gözlüğü, ve şimdi kız arkadaşı var........ ve şimdi... kot pantolunu.
- Es mono.
- Sevimli.
Es tan bueno como el bebé mono montado de espaldas en un cerdo o el hamster en un piano comiendo palomitas, o incluso el pingüino que va de compras.
Domuza ters binen yavru maymun kadar komik. Veya piyanoda mısır yiyen hamster veya alış veriş yapan penguen...
Está con el mono.
Uyuşturu krizinde.
Porque ese chico mono tuvo su propio espectáculo sexy en vez de tú?
Sen değil de o tatlı adam dizi yapıyor diye mi?
Tienes que contar la historia, acerca de la pareja en Bangladesh en Macao, y el mono araña.
Macaw'daki Bangladeşli çifti ve örümcek maymunu anlatmalısın.
¿ Un fiscal de la Agencia de Valores o un mono con traje italiano?
Kariyerinde S.P.K. müfettişliği olan biri mi yoksa ıtalyan takım elbisesi giymiş bir maymun mu?
- ¿ Un mono?
- Maymun mu?
- Mono.
- Maymun.
No todo lo pequeño es mono.
Öyle ama küçük olan her şey tatlı değildir.
Vale, voy a hacerlo, pero solo porqye te pones muy mono cuando hablas de lobos.
İyi, yapacağım ama sırf kurtlardan bahsederken çok tatlı olduğun için.
Nos mudamos aquí porque yo quería y teníamos un pisito mono en Speedway
Buraya taşındık çünkü ben istedim. Speedway'deki küçük tatlı yeri tuttuk.
¿ Ryan, el tío mono ha preguntado por mí?
Çok zor. Peki o tatlı Ryan beni sordu mu?
Como un cerdo-mono ensebado.
Tıpkı yağlanmış bir domuz-maymunu gibi.
Nacida en el año del mono.
Maymun yılında doğan yeğenim.
¡ Que cachorro mas mono!
Ne tatlı bir köpek yavrusu!
Qué mono.
çok tatlı.
Tu primo es muy mono.
Kuzenin çok şirin.
Saiyu ( Mono )
Amma bağırıyorsun, amma kafa ütüledin, amma kokuyorsun! { \ 1cFFFFFF } { \ 3c00FFFF } Saiyu ( Şebek )
mono.
Dürerim defterini şebek.
Solo te atienden porque eres tan mono.
Çok yakışıklısın diye dinliyorlar seni.
Es un juego mono.
Çok hoş bir oyundur.
Así que la cabra, su pistola, y yo misma, el mono... iremos directas a la bóveda.
Keçi, onun silahı ve maymun olan ben doğruca kasaya gideceğiz.
Y si puede que vaya a pasar el resto de mi vida con un mono naranja, creo que tengo la última palabra en esto.
Hayatımın geri kalanını turuncu tulumla geçirme riskim varken benim de söz hakkım var.
Ezra es tan mono...
Tatlı falan demiştim.
¿ Un mono?
Maymun mu?
¿ Por qué me haría el tatuaje de un mono?
Neden maymun dövmesi yaptırayım?
Ooh, mira qué mono.
Şuna bak, ne tatlı.
Yo lo he encontrado mono.
Bence tatlıydı.
Se suponía que debías ofrecerle a un mono salvaje la oportunidad de hablar conmigo.
Bir kabile maymununa benimle konuşma fırsatı vermen gerekiyordu.
Y en vez de eso, el padre del mono salvaje exige hablar conmigo.
Onun yerine kabile maymununun babası benimle konuşma talep ediyor.
Da igual, es mono.
Neyse, çok tatlı.
Y tienes que admitir que este es muy mono.
Ve sen, itiraf etmeliyim bu oldukça şirin.
Es muy mono. ¿ Qué hay de la víctima?
Çok tatlı. Peki ya kurbanımız?
Es tu noche de suerte porque mi amiga súcubo tiene su encanto de vuelta y está más caliente que un mono con ocho pollas.
Bu senin şanslı gecen Benim succubus arkadaşım çünkü onu geri mojo var ve o daha azmış Sekiz dicks ile maymun.
¿ Hoy has visto algún mono capuchino?
Bugün hiç kapusen gördün mü?
Ser mono...
Sevimli olmak.
- Café y... y como un cepillo de dientes pequeño y mono.
- Kahve, şirin bir diş fırçası...
Oh, Dios mío, ¿ puedes ser más mono? ¡ Oh!
Aman tanrım, daha tatlı olabilir misin ki?
Vuestras mentes son como un mono inquieto que no deja de saltar.
"Akıl, yaramaz maymun gibidir, yerinde durmaz."
- El mono está inquieto.
- Maymun firar etti.
Sólo te he visto ir en una cita, y eso fue con un mono volador.
Seni yalnızca bir kez biriyle çıkarken gördüm, o da şu uçan maymunlaydı.
¿ Sabes que sería muy mono?
Aklıma çok tatlı bir şey geldi.
Moño, en el cabello.
Saçında kurdele vardı.
Creen que es mono.
Çok tatlı olduğunu düşünürler.
Bufanda grande, moño, dan vergüenza.
Kocaman bir atkı, papyon, utanç verici.
Deja que te diga que tú eres la que lleva el mono azul, y la que está rodeada de guardias.
ve etrafı gardiyanlarla çevrili olan sensin.