Translate.vc / Spanish → Turkish / Mosé
Mosé translate Turkish
249 parallel translation
- ¿ Mose?
- Mose?
De acuerdo, Mose. Pero recuerda, es importante... muy, muy importante... y asegúrate...
Pekâlâ Mose ama unutma, bu önemli, çok önemli -... emin ol ki -
Busco a Mose Jackson
Mose Jackson'ı arıyordum.
Bien educado, este Mose.
Şu Mose epey eğitimli biri.
¿ Donde vive Mose?
Orası Mose'un yaşadığı yer değil mi?
¿ Mose?
- Mose?
¿ Y si tuviera sangre maldita por mis venas? Que me vuelve malo.
Ya kanımda kötülük varsa Mose, bana kötü şeyler yaptıran.
También tú estás solo en Blackwater
Evet ama sende Blackwater'da, bir bataklığın arka tarafında yanlız yaşıyorsun değil mi Mose?
Mañana iré a cazar mapaches con Mose y...
- Ben de yarın Mose ile ava çıkacağım. - Şuna bak!
¿ Crees que Mose mentía cuando dijo que no le había visto?
Mose'un doğru söylediğine inanıyor musun? Onu görmemiş bile.
¿ Estás listo, Mose?
Hazır mısın Mose?
Gracias a tía Jessie, Mose, la abuela... y a ti.
Jessie hala cevabı verdi. Mose ve büyük annem de. Ve sen.
Un Wakefield ha matado a Mose Fromes en el este.
Siz Wakefield'ların batıda adam öldürdüklerini duydum.
- Mose Harper nos dijo...
- Mose Harper dedi ki...
- ¿ Mose Harper?
- Mose Harper mı?
Se lo dice el viejo Mose.
Yaşlı Mose bilir.
- Cállate, Mose.
- Kes sesini Mose.
- ¡ Espera, Mose!
- Dur Mose!
¡ Podemos ir dos!
Ata iki kişi binebiliriz Mose!
Mose, ¿ está muy lejos el río?
Mose, nehir ne kadar uzakta?
Me estoy volviendo como el viejo Mose Harper.
Yaşlı Mose Harper gibi olmaya başladım.
¡ Mose Harper!
Mose Harper!
Mose, estás más desarrapado que nunca.
Her zamankinden de gariban görünüyorsun!
Sólo un techo sobre mi cabeza.
Yaşlı Mose'un başını sokacağı bir delik yeter.
¡ Es Mose!
Bu Mose!
- ¡ Cuidado con la cabeza! - Bebe, Mose.
Başına dikkat edin!
Bébetelo, Mose.
- Al bir şeyler iç Mose.
Mose. ¿ Dónde está Scar?
Mose. Yara... Nerede o?
Pregúntale por Debbie. ¿ Debbie está bien, Mose?
Ona Debbie'yi sorsana.
No cree que estoy loco, ¿ verdad, señora? - No, Mose.
Sizce deli değilim, değil mi bayan?
Estás enfermo y herido. - Gracias, señora.
Hayır Mose, yalnızca hastasın ve incinmişsin.
Mose, intenta recordar.
Teşekkürler bayan.
Estuviste en el campamento de Scar.
Mose, hatırlamaya çalış. Yara'nın kampındaydın.
- El viejo Moses, pobre cocinero
- Yaşlı Mose. Berbat aşçı.
Lo qué pasó con Ron Bell, Donald Mose y David Watson esta relacionado.
Ron Bell, Donald Mose, Dave Watson ile olanlarla ilgili.
Mose, bonito.
Mose, oğlum.
Coge a Mose.
Mose'u alır mısın?
¡ Mose!
Mose!
Oye, Mose, tírame una fría.
Mose, soguk bir tane at.
¡ ¿ Qué haces con el plano de Mose Plydell de todos modos?
Mose Plydell'in uçağıyla ne yapıyorsun sen, bu arada? !
¿ Mose?
Mose?
¿ Aún tienes las cartas?
- Mose, oyun kartların yanında mı?
¿ Vas a jugar o las vas a gastar de tanto mirarlas?
Mose, oynayacak mısın yoksa bakıp duracak mısın?
Vístete, Button. Ayuda a Mose a recoger.
Giyin de Mose'a ortalığı temizlemesi için yardım et.
No pidas más trabajo, Mose.
Daha fazla angarya yapmamı isteme, Mose.
Mose.
Mose!
Mose se sabe cuidar solo.
- Mose kendine dikkat edebilir.
Mose Harrison.
Adı Mose Harrison.
Mose no empieza peleas, las acaba.
Mose kavga çıkarmaz, kavgayı sona erdirir.
¿ Mose se peleó con sus hombres?
- Mose, adamlarınızla mı kavga etti?
Mose.
Mose.