Translate.vc / Spanish → Turkish / Más
Más translate Turkish
850,547 parallel translation
Te traje una cosa más.
Ben sana bir şey daha vereceğim.
¡ Estaría bien que fuera más pronto que tarde!
Yani, güzel olur Eğer daha erken taraf olsaydı!
Lo que más me molesta es que pensé que tenía una conexión con este niño o Benji.
Beni öldüren şey beni düşündüm Ama bilmiyoruz.
Madeimoselle, me tienta a robarle algo más.
Daha fazlasını çalmak için beni kışkırtıyorsunuz matmazel.
Concrete hoy su más loca fantasía de secuestro.
Bugün en vahşi kaçırılma fantezini tasarla.
- Perdón, déjame ser más clara.
- Affedersiniz, daha açık olayım.
Estoy dispuesta a pagar extra para una simulación más larga.
Daha uzun simülasyon için fazladan ücret ödemeye hazırım.
Hay algo más que me gustaría pedir.
Bir isteğim daha olduğunu söyleyecektim.
Deberías ser más cuidadoso la próxima vez, Ray.
Bir dahaki sefere çok daha dikkatli olmalısın Ray.
Espero que mañana colabores más, por tu propio bien.
Umarım kendi iyiliğin için yarın daha işbirlikçi olursun.
Esta gente es más importante de lo que imaginas.
Bu bok senin hayal edebileceğinden çok daha yüksek yerlere dayanıyor.
Ahora tiene un color más óxido.
Aslında şimdi daha çok pas renginde.
Debe haber alguien más con mi nombre.
Benim adımla başka biri daha olmalı.
Lo mencionaste más tarde.
Oraya erken gelmiştin.
Cada segundo que te aferras a esas llaves... te hundes en un agujero más profundo.
O anahtarı elinde tuttuğun her saniye kendine çok daha derin bir çukur kazıyorsun.
Y diría... que nueve veces y media de diez, después de esa experiencia, son personas más plenas.
Ve ben on seferin dokuzunda bu deneyimden daha tatmin olmuş bir insan olarak çıkıyorlar diyebilirim.
Pasaron más de 36 horas desde que comí algo.
En son yediğim şeyin üzerinden 36 saat geçti.
Creo que Kendra pensó que ya no me necesitaba más.
Sanırım Kendra artık bana ihtiyacı olmadığını düşündü.
Más o menos.
Aşağı yukarı öyle.
Nadie más se vengaría...
Böyle bir kan davası güdecek başka birisi yok...
La verdad es que habría querido más.
Dürüst olmak gerekirse biraz daha fazlası hoşuma giderdi.
Podría ser la misión más importante hasta hoy...
Bu belki de gelmiş geçmiş en önemli görev...
Eres su madre biológica... y Henry es mi hijo, así que quizás tenga un poco más de interés.
Yani, sen onun biyolojik annesisin ben ise annesiyim sana ilgimi biraz körüklemiş olabilir tabii.
Es más fácil si se los muestro.
Göstersem daha kolay.
Cuanta más fe pierde, más desaparecen los reinos de los cuentos.
O inancını daha çok kaybettikçe, masal diyarları da kayboluyor.
- Necesitamos algo más.
Bize başka bir şey lazım.
Es más alto de lo que recordaba.
Hatırladığımdan da uzunmuş.
Bueno... Fiona ha sido más madre de lo que ella nunca fue.
Evet, ama Fiona bana ondan daha çok annelik yaptı.
Eres mucho más útil aquí afuera.
Sen buradayken daha işe yararsın.
Lograr que la Salvadora olvidara sus creencias fue más duro de lo que creí.
Şunu anladım, bir Kurtarıcıya inancını bıraktırmak düşündüğümden daha zor bir şey.
Podríamos charlar más tarde comiendo mi famoso pudín negro.
Belki sonra konuşsak daha iyi olur, kötü şöhretli kara pudingimin eşliğinde.
Reúnan a todos en un lugar más seguro.
Herkesi toparlayıp güvende tutalım.
- Lo detendré lo más que pueda.
Tutabildiğim kadar tutacağım.
Emma, tú más que nadie, sabe que siempre hay una tercera opción.
Emma, her zaman üçüncü bir yol olduğunu herkesten daha iyi biliyorsun.
Daré esperanza... sin importar el costo. Sólo crea más luz. ¡ No mataré inocentes!
Masum birini öldürmeyeceğim!
Creer en poder tener un final feliz es poderoso, pero vivir creyendo... es lo más poderoso de todo.
"Mutlu son" ihtimaline inanmak bile kudretli bir olay aslında ama böyle bir inançla yaşamak gelmiş geçmiş en kudretli şey.
Es el recuerdo más tierno que has compartido conmigo.
Bu, benimle paylaştığın en içten anıydı.
El embarazo no planificado más famoso del mundo.
Adam dünyanın en ünlü plansız gebelik örneği.
Una cosa más.
Bir şey daha var.
- Y es de lo más sexy.
- Tahrik edici.
Sí, bueno, he pensado que tengo más Navidades pasadas que por venir, así que ahí tienes.
Evet, önümde artık eskisi kadar çok Noel kalmadığını düşündüm, o yüzden al bakalım.
Y me asusté más al enterarme de que iba a ser padre.
Ama en çok baba olacağımı öğrendiğimde korktum.
No podrá cagarse en esa camiseta más que yo.
Formasına benden daha fazla sıçamaz diye düşündüm.
¿ Más que ahora?
Şimdikinden daha mı kötü?
Sí, pero el puente Key es mucho más pintoresco.
Evet. Ancak ana köprü çok daha pitoresk.
No fue idea nuestra documentar un trato con el criminal más peligroso del hemisferio occidental.
Batı yarımküredeki en tehlikeli suçluyla anlaşma yapmak bizim fikrimiz değildi.
Es la limpiadora de Reddington y uno de sus confidentes más íntimos.
O Reddington'ın temizleyicisi ve onun en yakın sırdaşlarından birisi.
¿ Hay algo más en lo que pueda ayudarle?
Size yardımcı olabileceğim başka bir şey var mı?
Uno de los métodos más efectivos para recuperar a un objetivo reticente es volar bajo su radar, acercarse, hacer un amigo, ahí es donde Philomena destaca.
İsteksiz bir hedefin alınmasının en etkili yollarından biri ; onların radarına girmek, yakınlaşmak, arkadaş olmak, Philomena'nın parladığı yer budur.
Y si es un Benji Buttons, espero que se muera en un parto horrible.
Ve eğer bir Benji Düğmeleri ise, Umarım acımasız bir doğumdan ölür.
El Roosevelt es el que está más cerca.
Roosevelt en yakını.