English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Notebook

Notebook translate Turkish

136 parallel translation
Está bien, pasemos a la libreta 2.
Pekala, Notebook 2'ye geçelim.
"I lend your notebook".
Defterini itiyorum Cicel.
¿ Es cierto que todo ser humano que se someta a este procedimiento tendrá una dirección IP distinta, como un equipo móvil o una notebook?
Islemden gecmis her insanin kendisine has bir IP adresi oldugu dogru mu? Aynen bir mobil cihaz ya da dizustu bilgisayar gibi?
Entonces cómo explica el hecho de que su nombre está en los archivos de su notebook?
O zaman bilgisayarındaki dosyalarda adının geçmesini nasıl izah edeceksin?
Es un Notebook.
Bir el bilgisayarı.
Dawn, Vi ha dejado su notebook sobre la chimenea. ¿ Se lo llevas al auto?
Dawn. Vi defterini şömine rafında unutmuş. Arabaya götürür müsün?
Phil quiere saber si quieren ver Diario de una Pasión.
Phil "The Notebook" u seyretmek isteyip istemediğinizi soruyor.
Bueno... el cine de reposiciones muestra "Diario de Una Pasión" de Nicholas Sparks.
Rivyval Sineması Nicholas Sparks'ın Notebook'unu gösteriyor.
¿ Hola? Estoy al teléfono. ¿ En serio?
- Gerçekten Notebook'u izlemek mi istiyorsun?
Muy bien.
- Tamamdır. Dostum Notebook son derece homo...
¿ Bromeas? Me encanta "Diario de una Pasión".
Dalga mı geçiyorsun Notebook'a bayılırım.
¿ Ves lo que digo? - Creo.. tengo otro... hay otros cuadernos.
Sanırım... başka bir... başka bir notebook olacaktı.
Estoy segura que él usa su notebook a veces ¿ Cierto?
Zaman zaman senin lap topunu kullanıyordur, değil mi?
"The Notebook".
The Notebook.
Hey, ¿ alguno vio una película llamada The Notebook?
Siz "defter" diye bir film izlediniz mi?
Diarios de una pasión Me encanta esa película.
Buna ne dersin? The Notebook. O filme bayılıyorum.
Básicamente, puede ser un asesino con una notebook.
Yani aslında dizüstü bilgisayarı olan Charles Mason * olabilir.
¿ Sobre qué trata? Es del tipo "Los Puentes de Madison" junto con "El Diario de una Pasión" y...
"Bridges of Madison County" ile "The Notebook" u karıştır ve üzerine porno ekle.
The Notebook.
Not Defteri.
Sí, The Notebook.
Evet, Not Defteri.
Cuando estés listo, vuelves a la cama, te metes bajo las mantas, y vemos The Notebook...
İşin bittiği zaman yatağa gelirsin çarşafın altına girersin ve Not Defteri'ni seyrederiz.
Alquilé The Notebook.
Notebook'u kiralamıştım.
Sí, Marshall es una niña grande porque cree en el amor verdadero y acabó de leer "Diario de una Pasión" porque las secretarias lo obligaron a que vaya al club de lectura de Oprah.
Evet, Marshall gerçek aşka inandığı ve sekreterler onu zorla Oprah'ın Kitap Kulübü'ne * üye ettikleri diye The Notebook'u * yeni okuyup bitirmiş biri olduğu için koca bir kız çocuğu.
- Tiene una notebook.
Bilgisayarın var.
Y Nikki me dice que pueden usarlo en una notebook.
Ve Nikki bana, o şeyi bir laptoptan çalıştırdıklarını söylüyor.
Oye, papá, necesito mi notebook.
Baba, dizüstü bilgisayarıma ihtiyacım var.
Es gracioso, vi "The Notebook" anoche y de hecho me gusto.
Dün gece "The Notebook" filmini izledim ve gerçekten hoşuma gitti.
Vistes "The Notebook" y te gusto?
"The Notebook" filmini izledin ve hoşuna mı gitti?
Las joyas de su mujer desaparecieron, junto con una notebook y su reloj.
Adamın dizüstü bilgisayarı ve saatiyle, karısının mücevherleri çalınmış.
Mi notebook estaba aquí, mi reloj ahí y ese es el joyero de mi mujer. Lo vaciaron completamente.
Bilgisayarım buradaydı, saatim de orada, ve karımın mücevher kutusu... içini tamamen boşaltmışlar.
La notebook robada incorpora una tarjeta de teléfono móvil con G.P.S.
Çalıntı listesindeki dizüstünün GPS'le birlikte cep telefonu kartı da varmış. Yani, onu takip izleyebiliriz.
Esa notebook está ahora mismo en una red en malla.
Bilgisayar şu anda bir paylaşım ağında.
Pero, ¿ por qué su notebook estaba en la casa?
O zaman dizüstü bilgisayarı neden hâlâ evdeymiş?
Podría haber dado una explicación sobre la notebook o el reloj pero no sobre las joyas.
Dizüstünü ve saati açıklayabilir, ama karısının mücevherlerini açıklayamaz.
Amigo, esto es menos como Hugh Jackman y más como Ryan Gosling en "The Notebook".
Bu daha çok Hugh Jackman ile "The Notebook" filmindeki Ryan Gosling arası birşeye benzedi.
Amor, creí que tu y yo íbamos a ver "The Notebook".
hani film izlicektik.
- Quieren ver "The Notebook".
siz de izler misiniz?
¿ Lloras por The Notebook?
Şimdi de The Notebook'a mı ağlıyorsun?
- Yo no perdi mi notebook. - Oh, no?
Ne?
Su mas debil jugador es Alex. Alex no traia su notebook con el ayer.
Şu an da en zayıf oyuncunuz Alex.
Yo nunca perdi mi notebook.
Peki ben niye buradayım Thad?
- Si, lo soy - donde esta tu notebook?
- Yeni maskot sen misin yani?
Tú venías luego de mis clases con comida en una mano y la notebook en la otra.
Ben dersten çıkınca buraya gelirdin. Bir elinde yemek poşedi diğerinde dizüstü bilgisayar...
Hace que "The notebook" ( Diario de una pasión ) parezca "Saw v".
Bu hikayeden sonra Not Defteri Testere 5 gibi gelecek.
Es como el cuaderno, reconócelo, en lugar del de Alzheimer
It's just like the notebook, accept, instead of alzheimer's,
I Love You ", "The Notebook".
Not : Seni Seviyorum, Not Defteri.
"The Notebook" no.
Ah, Not Defteri.
¿ Te conté que peleamos cuando vimos "The Notebook"?
Sana Not Defteri'ni izlerken kavga ettiğimizi söylemiş miydim?
No hay notebook, ni registros.
Defter yok, günlük yok.
- no tengo una notebook.
- Evet, benim.
Y "The Notebook".
Bir de "Not Defteri."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]