Translate.vc / Spanish → Turkish / Osó
Osó translate Turkish
22 parallel translation
Tu primo, el Sr. Vincent Ullswater, osó oponerse a nuestro matrimonio.
Kuzenin Vincent Ullswater evliliğimize karşı çıkmıştı.
Fue por conquistarla que él osó ambicionar su trono.
Tahtınızı istemeye cüret etmesinin sebebi onun aşkını kazanmak içindi.
Le odio desde el día en que osó sonreirle a ella... a mi amiga.
Ona gülümsemeye cüret ettiğinden beri, nefret ediyorum ondan...
Sobre un tema que el cine nunca se osó a tratar.
Sinemanın, yaklaşmaya asla cesaret edemediği bir konu.
El Führer entró en uno de sus ataques de ira y nadie osó preguntarle.
Führer yine öfke nöbetine tutulmuş hiç kimse konuyu açmaya cesaret edememiş.
Mientras dormía en un dulce olvido ¿ quién osó destruir mi casa?
Sükunet içerisinde uyurken kim evimi tahrip etmeye cesaret etti?
¿ Sabe que le pasó al último que osó llamarme ridículo? - No.
Bana "aptal" demiş olan son kişiye ne olduğunu biliyor musun?
¿ Qué romano osó hacerte algo así?
Bu kötülüğü sana hangi Romalı yaptı?
la insurrección criminal que osó unir la agonía de la guerra exterior con una guerra civil igualmente dolorosa,
Verilmek istenen izleyiciye hızlıca aktarılmalı. Bitmek bilmeyen tartışmaları yayınlayacak olsak, televizyonu kapatıverirlerdi. Bir saniye...
¿ Con qué alas osó elevarse? ¿ Qué mano osa tomar el fuego?
Kanatlarını çırp cennette, eşin ateşten uzakta.
Los mismos que bloquearon la buena obra del hermano Justin... porque osó servir a los pobres y a los indigentes.
Yoksullara vaaz vermeye cüret ettiği için Peder Justin'in iyi işlerini engelleyen adamların işi.
El invasor, el ocupante que osó pisar el suelo de Haití.
İşgalci, hırsız, Tahiti topraklarına göz diken Amerikalılar...
Techit, que ansiaba descubrir los secretos de la vida después del suicidio, osó vender su alma y su humanidad.
Hayatın intihardan sonraki sırlarını öğrenmek isteyen Techit, ruhunu ve insanlığını satmaya cüret etti.
Cuando, absurdamente, el rey de Judea osó rebelarse.
Gülünç şekilde, Yehuda kralı isyan etmeye cesaret etti.
falla mientras osó intentarlo. Buena frase.
En kötüsü başarısız olursa gözüpeklik yaparken başarısız olur.
Osó hablar, y le cortaron la lengua.
Konuşma cüretinde bulununca dilini kestiler.
Lo que sucedió, querido Zero, es que le di una golpiza a un enano llorón llamado Pinky Bandinski que osó cuestionar mi virilidad porque de las novelas rosas hemos aprendido que en un lugar así nunca debes ser un gallina.
Olan şu sevgili Zero ; erkekliğimi sorgulama küstahlığı gösteren Pinky Bandinski adındaki sümüklü bir bücürü eşek sudan gelinceye kadar dövdüm. Çünkü ucuz polisiyelerden öğrendiğimiz bir şey varsa bir gün böyle bir yere düşersen asla çıtkırıldımlık yapmaman gerektiğidir.
Por supuesto, nadie... nadie osó siquiera sonreír.
Yani, tabii ki, hiç kimse... hiç kimse gülümsemeye bile cesaret edemedi de...
A mí. Osó hablar de lealtad, ese hijo de perra.
Bir de sadakatten bahsediyor.
"¿ Con qué alas osó elevarse?"
"Hangi kanatlar arzularına meydan okuyabildi?"
"¿ cuál la mano... que osó tomar el fuego?"
" Hangi el ateşi kavramaya cüret edebildi?
- ¿ Quién osó?
- Bu ne cüret!