Translate.vc / Spanish → Turkish / Paciencia
Paciencia translate Turkish
5,855 parallel translation
La paciencia es una virtud.
- Sabır bir erdemdir.
- Debo tener un poco de paciencia.
- Sadece sabırlı olmalıyım.
"Mi paciencia está fusionada por ti"
Git gide, sabrım bunun yüzünden yavaş yavaş azalıyor.
Paciencia y todo será revelado.
Sabırlı ol, birazdan anlayacaksın.
Pido paciencia.
Müsamaha göstermenizi istiyorum.
Tenga paciencia, Sr. Kidd.
Sabırlı ol, Bay Kidd.
Paciencia, lo sé, lo sé. Solo ahorráme tu "canto a tí mismo" diario donde me recuerdas que estaba clínicamente muerta, en coma durante dos meses.
Bana günlük kendine gazelini oku da onda iki ay boyunca klinik açıdan ölü ve iki ay komada kaldığımı hatırlayayım.
Se me está acabando la paciencia.
Sabrım tükenmek üzere.
Normalmente, sólo necesito paciencia y tiempo para persuadir a Donald Blythe, cosa que no tengo en este momento.
Donald Blythe için normalde tek ihtiyacım olan, sabır ve zaman ama şu anda ikisi de elimde yok.
¿ Por qué no buscas un poco de paciencia, Hank?
Neden biraz sabırlı olmuyorsun, Hank?
Lamento haber perdido la paciencia.
- Ben de kendimi kaybettiğim için üzgünüm.
Mi paciencia se está agotando, asesor.
Sabrım taşmaya başladı, avukat.
" Ella suspiraba y pensaba, y en negra y amarilla melancolía, sentada... como la paciencia en un monumento,
"Özlem duydu, düşüncelere daldı. Bir heykeldeki sabır ya da hüzündeki tebessüm gibi yeşilin ve sarının karışımından doğan kasvetle olduğu yere yığıldı."
He tratado de precisar en mi mente qué sucede contigo... procedimientos, protocolos, leyes... no tienes paciencia para nada de eso.
Neden burada olduğunu bilmiyorum. Kafamda sürekli olayının ne olduğunu düşünüyorum. Prosedür, protokol, kanunlar...
Al hacerme mayor, tengo menos paciencia para la arrogancia disfrazada de rectitud.
Yaşlandıkça dürüstlük olarak gizlenen küstahlığa olan sabrım azaldı.
Algún día perderé la paciencia y este muro que hay entre nosotros... con el que cuenta para mantenerse a salvo... se vendrá abajo.
Günün birinde sabrım taşacak. Ve aramızdaki bu duvar seni koruyacağına inandığın bu duvar yerle bir olacak.
Creo que debería saber que está usando muy rápido la poca paciencia que me queda para usted.
Bence sizin için ayırdığım azıcık zamanı hızlı kullandığınızı bilmelisiniz.
- El estará aquí. Ten paciencia.
- Birazdan gelir.
La cuestión es su paciencia infinita.
Mesele, Elisha'nın namütenahi sebatı.
Lo que no tendrás es mi inagotable paciencia.
Sahip olmayacagin tek sey, benim tükenmez sabrim.
NO TENGO LA PACIENCIA PARA TRATAR CON USTED.
Seninle uğraşacak sabrım yok.
No tengo paciencia.
Ben de sabırsız değilim.
Escúchame. Escúchame con paciencia.
dinle beni, beni sabırla dinle.
Ahora, baja la brillante barra puntiaguda y dime a donde llevó Cloak a Iron Fist, antes de que pierda la paciencia.
Şimdi şu parlak şeyi indir ve ben zıvanadan çıkmadan Pelerin'in Demir Yumruk'u nereye götürdüğünü söyle.
Paciencia, Taskmaster.
Sabırlı ol Taskmaster.
Ustedes dos, adolescentes sobrenaturales no pongan a prueba mi nada sobrenatural nivel de paciencia.
Siz doğaüstü ergenler. Benim doğaüstü olmayan sabır seviyemi sınamayın.
Jesús, María y José, ¡ ten paciencia!
Sen bana sabır ver Ya Rabbi!
Pero con estos principios fundamentales en nuestros corazones y la paciencia prioritaria en nuestro buen comportamiento saldremos adelante.
Ama kalbimizde bu temel ilkelerle ve hastalarımızın iyiliği için biz hakim olacağız.
- Paciencia.
- Sabırlı ol.
Estamos en 1952, y Marie aguanta con paciencia los desaires de sus propios compañeros del departamento de geología.
1952 yılıydı ve Marie yerbilimi bölümünün sadık üyelerinin küçümsemelerine sabırla katlanıyordu.
Señora Doyle, usted respondió un número de preguntas anoche, pero me gustaría entender algunas cosas, así que tenga paciencia.
Bayan Doyle, dün gece çok soru cevapladınız ama bazı boşlukları doldurmak istiyorum, lütfen sabredin.
Entonces, si aguantamos con paciencia... " sin vacilar y sin maldecir a Su espalda...
Daha sonra adaletsizliği sabırla homurdanmadan kabullenirsek...
Tengan paciencia.
Biraz sabırlı olun.
- Ten paciencia.
- Sabırlı ol.
Hay que tener paciencia, Tara.
Sabırlı olman lazım, Tara.
Estás poniendo a prueba mi paciencia.
Sabrımı sınıyorsun.
Gracias por su paciencia, agentes.
Beklediğiniz için teşekkürler ajanlar.
Mi marido nos aconsejó paciencia y control.
Kocam sabrını korudu ve bizi dizginledi.
Estas cosas requieren tiempo y paciencia.
Bu işler zaman alır ve sabır gerektirir.
- Ya nadie tiene nada de paciencia.
- Artık kimsede sabır kalmamış.
- Pues paciencia.
- Sabırlı olmalıyım.
Muchas gracias a todos por su paciencia.
Sabrınız için hepinize teşekkürler.
Tengamos paciencia.
Sadece sabırlı olmamız gerekiyor.
Su punto débil es que no tiene paciencia.
Onun dezavantajı sabrının olmaması.
Danil tiene la misma paciencia y control que su padre.
Danil, sabır ve kontrol bakımından babasına çekmiş.
Desde que he sido Prefecto... ustedes los Judíos han puesto a prueba mi paciencia a un punto de quiebre.
Vali olduğum bunca zaman boyunca siz Yahudiler durmaksızın sabrımı sınadınız.
Así que creo que un poco de respeto y paciencia ayudarían mucho.
Biraz sabır gerekiyor bunlar geçene kadar.
Si no veo resultados, no tendré paciencia mucho tiempo.
Herhangi bir sonuç göremezsem fazla sabrımı gösteremem.
Sr. Vicepresidente sé que no tiene paciencia para aceptar disculpas pero le pido perdón si lo defraudé.
Sayın Başkan Yardımcısı? Özre sabrınız olmadığını biliyorum, sizi hayal kırıklığına uğrattıysam özür dilerim.
Carter dijo que tuviéramos paciencia que te diéramos la oportunidad.
Carter sabırlı olmamızı söyledi, sana bir şans verdi.
Paciencia. Más tarde.
- Sabırlı ol.