English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Padre

Padre translate Turkish

186,570 parallel translation
Sí, tiene padre.
- Babası var.
Un padre que solía dar de hostias a su madre y probablemente a él.
Annesini ve muhtemelen kendisini de döven bir baba.
El padre es compatible.
Babası uyumlu çıktı.
El niño va a recibir el riñón de su padre.
Çocuk babasının şerefsiz böbreğini alacak.
Hay una vieja historia de un padre que tenía dos hijos.
İki oğlu olan bir babayla ilgili eski bir hikaye var.
Tu prometido acaba de freír en aceite a nuestro padre.
Nişanlın babamızı fritözle kızarttı. Hiçbir şey yoluna girmeyecek.
Te refieres a inolvidable, ¿ como esa vez que mataste a mi padre?
Babamı öldürdüğün anki gibi unutulmaz bir şey mi?
¿ Me puede decir cómo está mi padre?
Babamın nasıl olduğunu söyleyebilir misiniz?
Sí, cogí el apellido de tu padre, pero es lo que hice con él.
Ben babanın adını aldım ama önemli olan onu kullanma şeklim.
Pero cuando vuestro padre empezó a descompensarse...
Fakat babanızda demonpensasyon başladı.
Sé que tienes buena intención, pero mi padre está...
İyi niyetli olduğunu biliyorum ama babam- -
Vuestro padre ha salido de quirófano.
Babanız ameliyattan çıktı.
Nada podría hacer estar a un padre más orgulloso que eso.
Bir anne olarak daha fazla gurur duyamam.
Creo que es por tu padre.
Sanırım babanla ilgili bir sıkıntı var.
Tu padre necesita ayuda.
Babanın yardımına ihtiyacı var.
Tuvimos problemas y... nunca quisimos preocuparte con ellos, pero... Sí, quiero a tu padre.
Aramızda sorunlar vardı... ama bu sorunlarla seni üzmeyi hiçbir zaman istemedik ve evet babanı seviyorum.
Tu padre ha aceptado una condena de 35 años. ¿ Qué?
- Baban 35 yıl hapis teklifini kabul etti.
No. Tu padre ha huido.
Hayır babanız kaçak durumunda.
Frank Gwinn, 32 años. Padre divorciado.
Frank Gwinn, 32 yaşında boşanmış bir baba.
¿ Piensas que tu padre lo hizo?
- Baban işin içinde mi sence?
Soy familia ; es mi padre.
Tamam, ben de ailedenim ; kendisi babam olur.
Mi padre venía.
Babam da gelmek üzereydi.
A mi padre no le gusta que se juegue con el cochinillo.
Babam, domuz etinin gösterilip elletilmemesinden hiç hoşlanmaz.
Pasando por alto tu decisión de robar ropa a la madre de Randall, quizás deberías hablar con tu padre.
Randall'ın annesinden yadigâr kalan kıyafetleri çalmanı geçersek bu konuyu babanla konuşmalısın.
¿ Sabes cómo me dijo mi padre que mi abuela había muerto?
Babam, babaannemin öldüğünü nasıl söylemişti biliyor musun?
En aras de una vida más peligrosa, ¿ por qué no corres un riesgo emocional e intentas tener una conversación honesta con tu padre?
Daha tehlikeli yaşama arzunla duygusal bir risk alıp babanla açık açık konuşmayı denesene.
Phil es un padre genial.
Phil muhteşem bir baba.
Oh, Dios mío, ¿ de verdad estás celoso porque Phil podría ser mejor padre que tú?
İnanmıyorum. Phil senden daha iyi bir baba olabilir diye mi kıskanıyor musun?
- Tu padre se ha desmayado en la caravana. - ¡ Oh, Dios mío!
Baban karavanda bayıldı. - Olamaz!
- Perdona, está atascada... como muchas relaciones padre-hijo.
- Üzgünüm, sıkıştı. Pek çok baba-oğul ilişkisi gibi.
Quizás valga la pena explorar por qué la idea de que tu padre vuelva a casarse te está poniendo así.
Babanın yeniden evlenme fikrinin seni neden böyle sıktığını bulabiliriz.
Porque mi padre está en la cárcel por algo que no hizo ¡ ¿ y tú te estás tirando al hombre que lo metió?
Babam işlemediği bir suçtan içeride ve sen sorumlusunun altına yatmışsın.
Necesito ver a mi padre.
Babamla görüşmek istiyorum.
No, no, no. Voy contigo a visitar a tu padre.
- Hayır hayır babanla görüşmene ben de gideceğim.
Así que voy a permitirte ir a ver a tu padre a la cárcel, pero yo voy estar allí.
Babanla görüşmene izin vereceğim ama ben de orada bulunacağım.
Tu padre quería que lo viesen como un genio de las finanzas.
Baban finansal konularda bir dahi olarak görülmek istemiştir.
Esa es la auténtica verdad sobre tu padre.
İşte baban hakkındaki gerçek bu.
Y hablas de tus padres y de que tu padre ha ido a la cárcel...
Ailenden ve babanın hapse girdiğinden bahsedip...
¿ Sabiendo que no podrás elegir al padre genético?
Biyolojik babasını seçmeye hakkın olmadığını bilmelisin.
¿ De verdad no le importa quién es el padre?
Gerçekten de babanın kim olduğunu umursamıyor mu?
Sí, sí, solo quería ver quién es el padre.
Evet evet. Sadece babanın kim olduğunu görmeyi istiyorum.
La próxima persona que cruce esa puerta será el padre de mi hijo.
Şu kapıdan girecek ilk kişi çocuğumun babası olacak.
El próximo varón que cruce esa puerta será el padre de mi hijo.
Kapıdan girecek ilk adam çocuğumun babası olacak.
- Pienso que ese es el padre de mi hijo.
- Sanırım bu kişi bebeğimin babası.
¿ Y qué hay de este artículo sobre usted visitando a su padre mientras esperaba juicio?
Peki baban duruşma zamanını beklerken onu ziyaret edip, konuşman hakkındaki yazıya ne demeli?
¿ Fuiste a ver a tu padre de nuevo? Sí.
- Babanı tekrar ziyarete mi gittin?
¿ Y tu padre pensó que podía usarlo contra tu tío?
Ve baban da bunları amcana karşı kullanabileceğini mi düşündü?
¿ Sabes que haciendo esto, ayudando a tu padre, te has implicado tú misma en el delito?
Peki babana yardım ederek kendini de töhmet altında bıraktığının farkında mısın?
Es mi padre. ¿ Qué podía hacer?
- Babam sonuçta, ne yapabilirim ki?
Tu padre va a hablar mañana con el FBI.
- Baban yarın FBI ile konuşacak.
¿ Qué dice tu padre?
- Baban ne dedi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]