Translate.vc / Spanish → Turkish / Pantalon
Pantalon translate Turkish
189 parallel translation
Estos pantalones se van a caer... en medio del círculo de Colón.
Bu pantalon Colombus Sirki'nin ortasında belimden düşecek.
Supongo que esa combinación hará que se le caigan los pantalon -
Bu kombinasyon insanın altına-
No sabía que los críos llevaran pantalones largos allí.
Orada bu kadar gençlere uzun pantalon giydirdiklerini bilmiyordum.
Pantalones oscuros.
koyu renk pantalon.
Denver, como de 36 años, 80 kilos... con pantalones oscuros y saco claro, de cuadros.
Denver, Yaş 36, kilo 80... koyu pantalon, açık renk kareli ceket giyiyor.
Sólo tiene esos viejos pantalones, una chaqueta de cuero y su concertina.
Fazla bir şey yok, şu eski pantalon, gömlek ve bir de müzik kutusu.
... excepto por esos pantalones
Şu Pantalon dışında.
Tan alto como usted. Camisa y pantalón negros. Botas negras.
Uzun boylu, siyah pantalon ve gömlek, siyah çizme giyiyor.
Los demás pescadores llevan pantalones.
Hey, Yalnız beş dakikan var.Tüm diğer balıkçılar pantalon giyecek.
Willoughby, veo que ha decidido ponerse pantalones.
İyi, Willoughby, Bakıyorum sonunda pantalon giymeye karar vermişsin.
Puede creer que no se consiguen pantalones aquí?
Doğru dürüst bir pantalon bile bulamıyorsun burada.
La última vez que se le vio llevaba pantalon beige camisa azul claro, suéter café, guantes oscuros tenía una maleta beige que probablemente contiene un rifle 30-06.
Son görüldüğünde üzerinde krem rengi pantolon açık mavi gömlek, kahverengi ceket ve koyu eldivenler vardı. Büyük bir ihtimal içinde 30-06 tipi bir tüfek olan kahverengi bir bavul taşıyordu. Aranmakta...
- Bajate el pantalon. - ¿ Esta mal de la cabeza?
- Pantolonunu indir?
Zapatos de 50 dolares, chaqueta negra, pantalon gris.
50 dolarlık ayakkabılar. Siyah palto, gri İspanyol paça pantolon.
Chaqueta sport ceniza, pantalón negro. Han habido colisiones y tiros.
Spor ceket ve siyah pantalon giyiyor.
- ¡ Tienes puestos dos pantalones!
- İki pantalon giymişsin. - Biliyorum.
Una chaqueta, un par de pantalones, un sweater, una camisa.. ... un par de calcetines, un par de zapatos altos.
Bir ceket, bir çift pantalon, bir kazak, bir gömlek... bir çift çorap, bir çift ayakkabı.
- el pantalon te va bien.
- Pantalonun uyduğuna sevindim.
Y pantalones...
Ve bir de pantalon.
Jeans y chaqueta.
Kot pantalon ve ceket.
- Los pantalones, por favor.
- Pantalon, lütfen.
"Llevaba una camisa azul con rayas blancas, blue jeans, tenis blancos y una mochila azul",
" En son görüldüğünde üzerinde beyaz çizgili mavi polo gömleği kot pantalon beyaz spor ayakkabısı ve mavi sırt çantası vardı.
Eres un genio, Pensé deberíamos tomar la 95.
Well, Bay kısa pantalon, düşündüm de 95.anayol bizi doğru oraya çıkarır.
Soy yo quien se siente frente al televisor eruptando, con mi mano dentro del pantalon.
Tabii, televizyonun karşısında oturup geğiren, ellerini pantolonun içine sokuşturan benim ne de olsa.
No se pueden llevar pantalones cortos.
Kısa pantalon giyilmemelidir.
Bueno, los pantalones se me meten en el trasero.
Evet. Eh, pantalon biraz kıçıma kaçıyor ama...
Ahora, si puedes darnos unos pantalones para el coronel...
Şimdi şu albaya bir pantalon bulabilirsek...
Si hubiera tenido tiempo, te habría comprado pantalones y trajes.
Gitmeyecek olsaydım birkaç pantalon ve takım elbise de alırdım.
Mejor quema tu camisa y tus pantalones.
"Pantalon ve gömleklerinizi yakın."
Recuerdo que usted tuvo un gusto por pantalones bota de campana por alla en el 79.
79 larda düşük bel pantalon tutkunu olduğunu hatırlatırım.
Anda de negro y camisa blanca.
Siyah pantalon, beyaz gömlekli.
Mi papá cree que me están examinando los aparatos.
Babam pantalon askılarımın yoklandığını düşünecek.
Hasta estas rejas me recuerdan sus frenillos.
Bu kapılar bana onun pantalon askılarını hatırlatıyor.
Olvidalo, pantaloncillos.
Geç bunları, kısa pantalon.
Cuando compro pantalones los vendedores no me levantan y dicen "¿ Le gusta la entrepierna?"
Pantalon alırken iki satıcı beni havaya kaldırıp, "Kasıkları nasıl?" demiyor.
- Sí. No te gustan los tirantes.
- Sana göre pantalon askısı yok mu?
Aquí tienes un par de pantalones.
Şurada bir pantalon var.
El pequeño millonario hará el ridículo.
Bay Komik Pantalon, kaybedecek.
Oye, bonitos pantalones.
Güzel pantalon.
Trataba de evitar dar dinero a la caridad, No llevaría pantalones durante el verano, eso ahorraría un par de chelines en ropa y lágrimas.
Hayır kurumlarına bağıştan kaçındı... yazları pantalon giymezdi, bu nedenle... eskime ve yıpranmanın azalması birkaç kuruş kazandırmıştır.
Pues bien, No estoy usando ningún pantalon!
O zaman atla bir taksiye! Bak ben pantolon giymiyorum!
Casi rompo las costuras de mi pantalon!
Neredeyse bir parça altıma kaçırıyordum!
¿ Todas las mujeres en EE. UU. usan pantalones?
Amerika'da bütün kadınlar pantalon mu giyer?
¿ Vas a usar esos pantalones?
Giydiğin pantalon bu mu?
esta sobresaliendo de mi pantalon!
- Evet, Billy.
Tu mamá te compró algunos calzoncillos.
Annen sana yeni bir kısa pantalon almış.
Soy buena en charlas regulares, tu sabes, como, "esos pantalones estan arrugados."
Ben basit konuşmalarda iyiyim, Bilirsin, Mesela, "Bu kaşındıran bir pantalon."
Creo que era un pantalón con campanitas y un chaleco con flecos.
Sanırım İspanyol paça pantalon ve bir de püskülllü yelekti.
Cara de modelo de Banana Republic, mucho cordero paseando un springer spaniel, ¿ y adivina qué?
Muz Cumhuriyeti yüzlü, fazla çizgili kadife pantalon, Kemerinde spanyel gezdiren biri... ve tahmin et ne oldu?
- Te hablo de chicas. - Te hablo de grandes pechos, amigo.
Sana sayısız daracık pantalon giyinmiş koca memeli kızlardan bahsediyorum
Pantalones blancos.
Beyaz pantalon.