Translate.vc / Spanish → Turkish / Pequeñá
Pequeñá translate Turkish
42,401 parallel translation
¡ Quédate ahí y no te muevas, pequeña!
Yerde kal! Yerde kalın ve hareket etmeyin!
Ahora, ¿ quién es esta pequeña ingenua?
Şimdi, kim bu küçük saftirik?
La jefa dice que podemos quedarnos con esta pequeña bandida.
Patroniçe bu küçük afacanı burada tutabileceğimizi söyledi.
Oye, recuerda, aún estás en libertad condicional, pequeña dama.
Hey, küçük hanım, unutma ki halen gözetim altındasın.
El príncipe de Rhodia y su pequeña mascota.
Rhodia Prensi ve onun küçük evcil hayvanı.
Porque lo solía hacer cuando era pequeña.
Çünkü bende öyle yapardım.
Como, pequeña, pequeña. Me levantaba de la cama y llegaba a tu puerta y miraba dentro...
Küçükken yatağımdan kalkar kapına gelirdim ve içeri bakardım.
Vamos, pequeña.
Yapma ama.
Una pequeña niña a la que el DOE le lavó el cerebro haciéndole creer que los demonios son ángeles.
Beyni yıkanmış küçük bir kızın DEO tarafından şeytanlara ve meleklere inandırılmasını görüyorum.
Mi fuente me dice que la hija pequeña de Mitchell Hawthorne, Tessa... está especialmente preocupada por seguir el linaje familiar... porque está embarazada.
Kaynağıma göre Mitchell Hawthorne'un en küçük kızı Tessa, özellikle soyunu devam ettirme konusunda endişeli, çünkü kendisi hamile.
Pero es solo parte de la verdad, la parte más pequeña, la parte más irritante, la parte más terrible.
Ama bu sadece gerçeğin bir kısmı en küçük kısmı, en sinirli kısmı, en korkunç kısmı.
Era pequeña y... Robé unas chuches de una licorería.
Küçüktüm ve içki dükkanından biraz şekerleme çaldım.
Me veis como a una hermana pequeña o... un bebé.
Bana küçük kardeş veya bir bebek gibi bakıyorsunuz.
He sido una hermana pequeña toda mi vida.
Hayatım boyunca çocuk kardeş oldum.
Bueno, vamos, pequeña señorita.
- Tamam, hadi, küçük hanım.
En realidad, estaba deseando tener una pequeña conversación.
Aslında, iki çift laflar mıyız diyordum.
Estaba unido a mi hermana pequeña Tessa.
Kız kardeşimle yakındım. Tessa'yla.
Mi hermana pequeña ha crecido.
Kızkardeşlerim iyice büyümüş.
Tiene una muesca pequeña dentro.
İç tarafta hafif bir girinti var.
Las gemelas son preciosas y Jack es... fascinante. Pero quiero a una pequeña tú.
İkizler çok kıymetli ve Jack de etkileyici bir çocuk ama senin minyatüründen de bir tane istiyorum.
Y yo soy un depravado por pensar que esta pequeña familia retorcida puede siquiera funcionar.
Benim bu çarpık ve küçük ailenin ayakta kalacağına inanmam da manyakça.
Solía tener esas increíblemente vívidas pesadillas cuando era pequeña.
İnanılmaz derecede gerçekçi olan bu kabusları küçükken görürdüm.
Pero no sé sí... Mi hermana pequeña puede haberme extrañado.
Ama küçük kız kardeşimin beni özleyip özlemediğini bilmiyorum.
Consigues un poco de luz, una pequeña ruptura de la nada, y no he hecho nada con ella.
Hayatına biraz ışık doğar hem de hiçliğin tam ortasından ve benim o ışığım hiç olmadı.
Yo también, pequeña. Yo también.
Ben de ufaklık ben de.
Y ahora, para aliviar sus cansados cerebros, una pequeña versificación.
Ve şimdi beyinlerinizi rahatlatmak için küçük bir şiir.
¿ Te acuerdas de cuando era pequeña y no podía dormir y venías a mi habitación y te echabas en la cama conmigo?
Ben küçükken uyuyamadığım zamanları hatırlıyormusun? odama gelirdin ve benimle birlikte yatardın.
Hola, pequeña.
Hey, küçük kız. Hey, hey.
Sí, además lo cogió justo a tiempo, antes de que matase a la pequeña Sherry.
Tam zamanında yakaladık. - Eğil.
Porque vi a Melody Yang hacer una burbuja increíble, una grande, y luego una pequeña que va dentro de esa burbuja y luego otra que daba vueltas alrededor de la burbuja.
Çünkü Melody Yang'i muhteşem baloncuklar yaparken gördüm önce büyük bir tane, sonra içine daha küçük bir tane ve bir tane de en dışa onu çerçeveleyen baloncuk.
Voy a entrar en esa pequeña habitación acogedora y voy a dormir una siesta.
Bu küçük odaya gideceğim ve biraz kestireceğim.
¿ Cómo le gustaría sacar de una vez por todas esa pequeña criatura de su cabeza?
O küçük varlığı kafandan sonsuza kadar çıkartmaya ne dersin?
Así que la "Pequeña Julie", ¿ quién sería esa?
- Minik Julie? Kim bu kişi?
Y estoy atrapado en un televisor, como esa niña pequeña.
Ben ise sıkışmışım televizyonun içine. Tıpkı o küçük kız gibi.
De hecho soy de una pequeña ciudad a las afueras de Manchester.
Manchester'ın dışında ufak bir kasabadan geliyorum aslında.
Hay un montón de desafíos en el hecho de sobrevivir en una nave muy pequeña con unos pocos humanos durante ochos meses y luego ser capaces de tratar con la idea de que no vas a volver a la Tierra posiblemente en décadas.
Tek seferde sekiz ay boyunca, çok küçük bir uzay aracında birkaç insanla birlikte hayatta kalmak ve muhtemelen onlarca yıl boyunca dünyaya dönmeyecek olma fikriyle baş edebilmek, pek çok zorluk barındırıyor.
- para abastecer a una ciudad pequeña.
- Küçük bir şehir yönetmek için. - Niye ya?
Resulta que hice una pequeña revisión y compraste esta casa antes de vender la otra, lo que significa que pueden tomarla y lo harán.
Biraz araştırma yaptım, görünüşe göre burayı sonuncuyu satmadan önce almışsın. - Yani alabilirler ve alacaklar.
Encontraron a ese animal junto al cuerpo de mi pequeña niña.
Bu hayvanı benim minik kızımın üstünde buldular.
Mi pequeña nunca tuvo una oportunidad.
Benim kızımın bir şansı dahi olmadı.
Me encantaría tener una pequeña charla... He estado practicando, también.
- Selam Michael gelmekle ne iyi ettin.
Recuerdo desde muy pequeña, recuerdo el sonido de las bombas explotando en la calle.
Çok küçük yaştan beri sokakta patlayan bombaların sesini hatırlıyorum.
Comenzó como una compañía pequeña en Tennessee en 1983.
1983'te Tennessee'de küçük bir şirket olarak işe başladı.
Una pequeña compañía llamada UNICOR, que hace negocios por $ 900 millones anuales.
UNICOR adındaki küçük bir şirket yılda 900 milyon dolarlık iş yapıyor.
Y lo mejor es que no tienen conocimientos legales y puedo meterles cualquier letra pequeña que quiera.
En iyi yanı ise hukuki açıdan bilgisizler yani anlaşmaya istediğimi ekleyebilirim.
Ahora que sé que puedes perder algo, necesito que hagas una pequeña inversión.
Şimdi kaybedecek bir şeyin olduğunu biliyorum. Küçük bir yatırım yapman gerekiyor.
Vengo a comprar tus acciones con una pequeña ganancia para que las utilices para contratar a cualquier abogado que quieras porque te aseguro que no seré yo.
Ufak, temiz bir karla payını satın almak için buradayım ki sen de böylece yeni avukatın her kim olacaksa onu tutmak için kullanırsın çünkü ben olmayacağım, o kesin.
No me importa si me crees o no, pero tienes una pequeña oportunidad de admitirlo ante la Comisión de Valores y Cambios y salvarte.
Umurumda değil, çünkü SPK ile temize çıkıp kendini kurtarman için küçük bir şansın var.
Tienes una pequeña oportunidad de admitirlo ante la Comisión y salvarte.
Çünkü SPK ile temize çıkıp kendini kurtarman için küçük bir şansın var. Babamı asla ele vermem.
Tienes hasta las seis de esta noche para que Harvey venga o después de eso, programaré una pequeña audiencia yo mismo.
Harvey'nin buraya gelmesi için akşam altıya kadar vaktin var yoksa ben de kendi küçük duruşmamı ayarlarım.
Me reuniré con Jacob en la torre de guardia del castillo... cabalgaremos muy lejos y tendremos una pequeña granja.
Jacob'la prensin şatosundaki nöbet kulesinde buluşacağım. Sonra uzaklara gideceğiz ve beraber küçük bir çiftlik kuracağız.