English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Permite

Permite translate Turkish

10,535 parallel translation
¿ Me permite un momento, por favor?
Bize bir saniye müsaade edebilir misin lütfen?
El cerebro nos permite recordar un trauma cuando nos enfrentamos a la misma emoción...
Beynimiz, aynı duyguları yaşadığımızda travmaya erişim izni verir.
Sólo a la policía se le permite pasar la cinta amarilla, señora Lane.
Sarı şeridin arkasına yalnızca polisler geçebilir Bayan Lane.
Cada vez que una compañía recorta gastos en una silla para niños del coche o permite que veneno penetre en nuestra comida o lanza el dado en una válvula de seguridad de una plataforma petrolífera, alguien como el Sr. Schrader calcula la mínima cantidad de dinero que pueden pagar a los seres queridos de las víctimas para evitar que demanden. O, Dios no lo quiera, que reclamen un proceso penal.
Çocuk koltuklarının kenarları arızalı üretildiğinde yemeğimize zehir katılmasına göz yumulduğunda petrol kuyularındaki güvenlik kapaklarının talihi şansa bırakıldığında Bay Schrader benzeri bir adam çıkıp firmalara, kurbanların sevenlerinin dava açmamaları ve cezai işlem başlatmamaları için....... ödemeleri gereken minimum ücreti hesaplar.
Combinar mi software con su algoritmo de compresión me ahorrará un montón de tiempo y dinero y nos permite vender a un menor precio al consumidor.
Yazılımımı sizin sıkıştırma algoritmanızla birleştirmek zamandan ve paradan tasarruf etmemi sağlayacak ve müşterilere daha düşük fiyatla satmamıza olanak sağlayacak.
Seguramente eso me permite algo de buena voluntad.
Bu da iyi niyetimin bir göstergesiydi.
- No se le permite recibir visitas.
- Ziyaretçi yasak.
Se permite que los coches salgan de la ciudad después de haber sido registrados.
İyice arandıktan sonra arabalar şehri terk edebilir.
Una red unificada con el sistema que permite a las personas elegir correctamente.
Sistemle bütünleşmemize olanak sağlayan ve insanları usulen sınıflandırabilecek bir ağdır.
Porque me permite entender al hombre con quien me casé.
Çünkü evli olduğum adamı anlamamı sağlıyor.
Bueno, se le permite su indignación, Sra. Krause, pero estoy inclinado a decidir que el demandante ha probado similitud.
Öyle hissetmenizde bir sorun yok Bayan Krause. Ancak davacının haklılığı yönünde karar verme eğilimli olduğumu belirteyim.
Aquí hay una que permite a 12 usuarios en una sólo línea.
- Buradaki tek hatta 12 kişiye izin veriyor.
Es un software de un ramal de computación que permite... que 50 usuarios jueguen con una sola línea de teléfono.
Tek bir telefon hattından 50 kullanıcıya izin veren bir santral yazılımı. - Bu muhteşem olur.
Parece que lo único que se permite sentir es rabia.
Sanki kendi için bıraktığı tek duygu kızgınlık.
El Dr. Thompkins, si me lo permite, su marido tomó un medicamento que...
Doktor Thompkins, sözünüzü kesiyorum ama eşiniz hastaydı...
Si quieres calma, hay unos cuantos tranquilizantes en Pruebas, si alguien me permite alguna vez sacarlos de allí. ¿ En qué estabas pensando?
Eğer sakinleşmek istiyorsa kanıt odasında biraz sakinleştirici var bana onları çıkarmaya bir izin verseydiler. Aklından ne geçiyordu?
La Biblioteca Pública de NY permite a los VIP quedarse allí de noche.
New York Halk Kütüphanesi VIP'lerin geceyi orada geçirmelerine izin veriyor.
Sólo que la ley no permite desunir un clan de esclavos...
Köle kabilesini ayırmak sadece kanunla yapılır...
¿ Me permite?
Eşlik eder misiniz?
No se nos permite dormir allí.
Sizin arkanızda kalmak mecburiyetindeyim.
¿ No se os permite dormir demasiado lejos?
Çok arkada kalma ama.
- ¿ Le permite a Christensen irse ahora?
- Christensen'in gitmesine izin verecek misiniz?
¿ No se permite hacer eso?
Bunu yapmaya iznim yok mu?
Es el único día en el calendario gregoriano donde se te permite ir por ahí aterrorizando a niños y no ser tildado de psicópata.
Bugün, Miladi takvimdeki, etrafta dolaşıp çocukları korkutabileceğin, ve bu yüzden psikopat ünvanı yemeyeceğin tek gündür.
Estamos aquí porque esta cafetería nos permite el mejor punto de vista.
Buradayız çünkü, bu cafe bize en iyi gözlem noktasını sağlıyor.
No se permite usarla después de las seis, pero a Salmaan le caigo bien, así que me deja tenerla.
Saat altıdan sonra izin verilmiyor ama Salmaan benden hoşlanıyor.. ... o yüzden kullanmama izin veriyor.
Permite que te traiga un vaso de agua fresca.
Bir bardak su getireyim sana.
Incluso si el mundo lo permite pero padre dice lo contrario, no puedo ir en contra de eso.
Bütün dünya onay verse bile babam olmaz dediği müddetçe bu isteğini reddedemem.
La logística de nuestra agrupación nos permite mantener al rehén por tiempo indefinido en nuestro poder.
Örgütümüzün bize sağladığı lojistikle oğlunuzu belirli olmayan bir süre boyunca rehin tutacağız.
Pero a menos que estéis heridos, no se os permite entrar en la tienda médica.
Teşekkürler, Yancey. Ancak yaralanmadığınız sürece tıbbi çadıra girmeniz yasak.
Dividiremos el ejército en varias divisiones para perseguir y destruir lo que quede del ejército rebelde. General, si me permite... nuestras numerosas victorias han sido porque mantenemos una fuerza aplastante.
General, müsaade ederseniz tüm zaferlerimiz sayıca üstün olarak saldırdığımız için edinildi.
Me gustaría hablar con Abraham a solas, por favor, si me permite.
- Sakıncası yoksa Abraham'le yalnız konuşmak isterim.
Me permite decirle : usted no tiene los rasgos de personalidad amigablemente cálida por los que son conocidos los rusos.
Şunu diyeyim sizde Rusların geleneksel sıcakkanlı, dost canlısı karakteri yok maalesef.
Así que al final, aprendí la diferencia entre delfines y marsopas, pero definitivamente no se me permite volver al acuario.
Sonunda yunuslar ve balinalar arasındaki farkı öğrendim ama akvaryuma girmeme izin yok artık.
Señora Stiles dijo que había permite, sólo por esta vez.
Leydi Stiles bu seferlik izin vereceğini söyledi.
Me gustaría mostrarle algo, si me lo permite.
Müsaadenizle size bir şey göstermek istiyorum.
Cuando una madre pierde a su primogénito... Creo que se le permite llorar su muerte.
Bir anne ilk çocuğunu kaybettiği zaman onun kederlenme hakkı olduğuna inanırım.
Este servicio permite a los clientes conectarse desde una ubicación y recibir datos de bancos en una ciudad completamente diferente.
Bu hizmet, müşteriye bir bölgeden bağlanıp bambaşka bir şehire erişmesine olanak sağlıyor.
Aumentar el flujo de corriente permite una fuerza y velocidad superior.
Enerji akışındaki artış üstün hız ve güç sağlıyor.
¿ Por qué se les permite a ellos entrar?
O halde niye içeri girebiliyorlar?
No se permite pasar debido a la plaga.
Salgın yüzünden geçiş yok.
En algunos casos muy excepcionales, un personaje es tan famoso, tan bien escrito, una obra o historia es leída tan a menudo que la energía psíquica se combina con la magia ambiental y les permite literalmente salir de su historia.
Bazı ender vakalarda, karakter o kadar ünlüdür ve o kadar iyi anlatılmıştır ki hikâyesi birçok kişi tarafından okunur. Böylece psişik enerji etrafındaki büyüyle birleşir ve karakterin gerçek dünyaya gelmesine sebep olur.
Mientras que él permite a los americanos que instalen sus misiles nucleares en nuestros patios traseros.
O Amerikalılar'a üs imkanı verirken, nükleer füzeler bizim dibimizdeler.
Se me permite interferir por un momento?
Sırası gelmişken bir şey söyleyebilir miyim?
Los como en el baño porque Spudsy no nos permite comprar comida de la competencia, así que...
Lavaboda yiyorum çünkü Spudsy rakip firmadan ürün almamıza izin vermiyor. Seni takip ediyordum Sue Heck.
La dinamita no permite torpezas.
Dinamit sakarlığı affetmez.
Se le permite ser feliz
Mutlu olmayı hak ediyorsun.
¿ No se me permite tener principios?
Standartlarımız olamaz mı?
¿ Me permite...?
Bakabilir miyim?
¿ Se nos permite volver?
- Dönmemize izin var mı?
"Esto le permite saber cuánto tiempo usted tiene " antes de que deban llegar el hospital. Sin embargo... "
"Bu sayede onları hastaneye götürmeden... önce ne kadar zamanınız kaldığını bileceksiniz" "Fakat her hasar aldıklarında zamanlayıcıdan... 10 saniye düşecek."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]